Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye dışarıdan nasıl görünüyor?
20 küsur yıldır yurtdışında çalışan bir gazeteci olarak vatana geldiğim dönemlerde bana sıklıkla yöneltilen sorulardan biri şu oluyor: Dışarıdan nasıl görünüyoruz?
Bugüne kadar tanıştığım hiçbir Amerikalı, İngiliz, Fransız, Alman ya da Belçikalı’dan ‘Türkler bizimle ilgili ne düşünüyor?’ sorusunu duymadım.
Başka ülkelerin kamuoylarının ya da hükümetlerinin Türkiye üstüne fikirlerinin bu derece merak edilmesi başlı başına sosyolojik bir çalışma konusu yapılmalı.
Madem bu kadar merak ediliyor, son günlerde ülke içinde yaşanan belli başlı siyasi gelişmelere bakarak, nasıl göründüğümüz konusuna az da olsa ışık tutabiliriz:
* MİT mensubunu ifşa gerekçesiyle tutuklu yargılanan Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan, Aydın Keser, Ferhat Çelik, Murat Ağırel ve Hülya Kılınç gibi gazetecilerin davasında da görüldüğü üzere, Türkiye, gazetecileri meslekleri nedeniyle hapse atan, ağır para cezalarıyla gözdağı veren, otosansüre sürükleyen, cezaevinde rekor düzeyde gazeteci sayısıyla demokratik standartların yanına bile yaklaşamayan bir ülke görüntüsü veriyor.
Yurtdışındaki kamuoyu, siyasetçiler ya da araştırmacılar Türkiye’deki gazetecilerin ‘terörist’ olduğuna inanmıyor. Aksine hükümetin terör yasalarını basın ve ifade özgürlüğünü sınırlamak için araç olarak kullandığını düşünüyor. Bunun aksini iddia edenler gülünç bulunuyor.
*CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun 7 yıl önceki sosyal medya paylaşımlarının ‘silahlı terör örgütü propagandası yapmak’, ‘kamu görevlisine alenen hakaret etmek’, ‘Cumhurbaşkanına alenen hakaret etmek’, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devletini alenen aşağılamak’ gibi gerekçelerle yaklaşık 10 yıl hapis cezasının onanması yerel seçimlerde başarıya ulaşmış genç bir kadın siyasetçinin önünü kesmek için yapılan siyasi hamleler olarak görülüyor.
Yurtdışında, Türkiye’de yargının ve yargıçların bağımsız olmadığı, tek elde toplanan merkeziyetçi siyasi bir mekanizmanın kararlara yön verdiği görüşü yaygın olarak dile getiriliyor.
*Hükümetin avukatlık kanunu ve baroların seçim sistemini değiştirme hamlesine karşı baroların Ankara’ya doğru yaptıkları ‘Savunma Yürüyüşü’nün güvenlik güçleri tarafından engellenmesi ve bazı avukatların darp edilmesi Türkiye’de toplanma ve şiddet olmadan gösteri yapma hakkının ihlal edilmesine yüzlerce örnekten biri olarak görülüyor.
Hükümetin başka ülkelerdeki gösterilerde polis şiddetine işaret ederek, kendi pozisyonu savunmaya geçmesi ise otoriterliğe kayışın bir göstergesi olarak benimseniyor.
*Türkiye’de kadın, çocuk, göçmen ve azınlık hakları konusundaki tüm gelişmeler başta Avrupa Birliği olmak üzere yurtdışında dikkatle izleniyor. Bu alanlarda çalışma yapmak isteyen sivil toplum kuruluşlarının azlığı ya da siyasi manevralarla engellenmeleri gözden kaçmıyor. Bu tür demokratik kurumların baltalanması ülkenin geleceğine dair kuşkuları perçinliyor.
Özetle, başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğü bu kadar önemseyen bir ülkenin, kültürel ve siyasi anlamda çaba harcamaması, üstelik kendi başarısızlıklarını yabancı ülkelerin komplosu olarak ‘açıklaması’ ciddiyetsizlik ve ucuz popülizm olarak görülüyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi