AKP iktidarı, Mısır ile Türkiye arasında ne denli koşutluk kurmaya çalışırsa çalışsın...
Adeviye katliamından kendine ne denli mağduriyet devşirmeye çabalarsa çabalasın...
Gezi Direnişi’ndeki zalim davranışını, Mısır örneğini öne sürerek ne denli mazur göstermeye uğraşırsa uğraşsın...
İleriye dönük zulmü ve baskıyı, “Bugün Mısır’da, yarın Türkiye’de” diyerek ne kadar haklı çıkarmaya çalışırsa çalışsın...
Ne Taksim Gezi Direnişi Tahrir’e ya da Adeviye’ye benzer...
Ne de Türkiye Mısır’a!
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti, “Arap Baharı” denilen, dışardan dürtüklenmiş, trajik ve kanlı sonuçlar veren “Demokrasi reformu” çabalarını, neredeyse yüz yıl önce kazanılmış bir Bağımsızlık Savaşı üzerine iç dinamiği ile başlatmış, özümleme aşamalarını da atlatmaya çalışan, bu yönde çok yol almış olan bir “Müslüman toplumdur!”
Bu özelliğiyle İslam âlemi içinde tek ve biriciktir...
Bu niteliği, onu bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden de ayırır:
İnsanlığın siyasal evriminde, demokrasi ve insan hakları çizgisinde, gelişmiş ülkelerin gerisinde olmakla birlikte, bütün İslam âleminin ve Arap dünyasının bir adım önüne koyar!

“Arap Baharı” genel nitelemesiyle Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan trajediler, bu ülkelerdeki rejim değişikliklerine yöneliktir...
Zaten kan dökülmesinin temel nedeni de budur!
Oysa Taksim Gezi Direnişi, bırakın sokakta gerçekleştirilecek bir rejim değişikliğini, sokakta hedeflenen bir iktidar değişikliğine de yönelik değildi...
Sadece halkın, (gençlerin, kadınların, sivil toplum örgütlerinin) iktidarın bazı uygulamalarını protestosu ile başlayan, otoriterleşmeye yönelik eleştirilerle devam eden ve hiç de hak edilmemiş bir biçimde, şiddetle bastırılan demokratik, barışçı bir eylemdi!
Gezi eylemlerini, Mısır’daki katliamı doğuran olaylarla bir tutarak iktidarın yaptığı baskıyı ve zulmü aklamaya çalışanlara, yandaş kalemlere, kolay gelsin...
Kendi fanatiklerinden başka kimseyi inandıramazlar:
Zaten çok ilkel ve kabalar...
Ne siyasal, ne mantıksal, ne de hukuksal açıklama yapabiliyorlar...
Zekâ, bilgi ve espri düzeyleri sıfıra yakın...
Evrensel demokrasiyi savunanlara karşı, ancak linç kampanyaları düzenliyor...
Küfür ve hakaret etmekten öteye geçemiyorlar!