Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkkaya Ataöv’den Ermeni mektubu
Ermenilerin, “Soykırım” iddialarını bu sütunda çok tartıştım.
Tarihimizle Yüzleşmek kitabımda da iki ayrı bölüm halinde hem tarihte neler olduğunu hem de sorunun güncel boyutlarını uzun uzun irdeledim.
Sonuç olarak bu olayın, kökleri 18’inci yüzyıla kadar giden bir milliyetçilik sorununun Birinci Dünya Savaşı koşullarında ortaya çıkan bir görüntüsü olduğu, “karşılıklı kırım”, “mukatele” diye nitelenebileceği, bir “soykırım” olmadığı görüşündeyim.
Esas olarak bütün azınlıkların eşit haklarından yana olduğum, ayrıca Ermenilerle komşuluk ve sınıf arkadaşlığı yaparak büyüdüğüm, aralarında çok sevdiğim insanlar olduğu için de bu tartışmalar sırasında hep bir rahatsızlık ve üzüntü duydum.
Şimdi Almanya Parlamentosu’nun aldığı “Soykırım” kararı hem yanlış olduğu hem de konuyu yeniden gündeme getirdiği için beni yine çok rahatsız etti.
Konuyu yeniden bu sütunda tartışıp tartışmamak hususunda kararsızken değerli bilimci Türkkaya Ataöv’den bir mektup aldım.
Ermenilerin, aidiyet duygusunu yavaş yavaş yitiren diasporanın milliyetçilik bilincini canlı tutmak için bir araç olarak kullandıklarını düşündüğüm “Soykırım” iddialarına, bu açıdan bakan bir yaklaşımı özetliyordu.
***
“Ermeni sorununda bizden yana çıkan tarihle hukuktan başka bir de ruhbilimsel, giderek psikiyatrik bir yaklaşımı var:
Luther ve Gandhi üstüne iki kitabı olan Prof. Eric Erikson klinik bilgi ve deneyimlerin kimi ulusların davranışlarına uygulanabileceği yorumunun öncüsüdür.
(1) Kişi, küme ve ulusların yalnız dosta değil, düşmana da gereksinimi var.
Ermeni ulusu da bu yoldan içte bütünleşiyor, gücünü dışa karşı da gösteriyor.
(2) Ulusun başından acılar geçer. Ağırlıklı olanı “seçilmiş acı”dır.
Ermenilerinki: 24 Nisan 1915.
(3) Ulus sağlam direkli koca bir çadıra benzer. Ama direk sarsılınca çadır da sallanır. Çadır yıkılırsa yurttaş kimliğini yitirir.
Ermenilerin başına, kendi saldırganlıklarından ve yabancı kışkırtmalarından ötürü, kendi çadırı 1915’te yıkıldı.
(4) Ermeniler bu acıları yaşarken ve sonra, hep Türkleri suçladılar. Bu tek yanlı tavır bir tür bencilliktir.
Psikiyatri adı: “kendini hep mağdur görme bencilliği”.
Oysa, onların yaptıkları çok kötü şeyler var.
Başkalarına verdikleri zararın konuşulmasını bile yasaklıyorlar.
Ayrıca, kendi acılarını abartıyor, büyütüyor, uydurma belgelerle katlıyorlar. Sanki düşman kapkara, kendi bembeyaz.
Yeni kuşaklarını da, dünyayı da bu propagandayla eğitiyor.
Artık tarihte gerçekten ne olduğu önemsiz; gerçeğin yerini tek yanlı, eksik ve yanlışlarla dolu bir masal alıyor.
Bugünkü sorun bu.
Bunları Merkel, Obama, Hollande ve Putin de bilmez.”
***
Ataöv’ün burada özetlediği yaklaşım, Sosyal Psikolojinin, “En güçlü grup bilinci, ortak bir düşmana karşı oluşur” ilkesinin Ermeni olayına uygulanması.
Ne yazık ki tarihi, barış ve dostluk için değil, çatışma ve düşmanlık için kullanma çabaları hiçbir zaman gündemden düşmüyor...
Üzülüyorum!
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği