Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Biri niye hepimizin babası olmak ister?
Bizde devlet hep “baba”dır. Erkek egemen dilin göstergesidir bu. Aynı zamanda halkın itirazını engelleyen bir tariftir de: babaya karşı gelinmez! Oysa babanın şefkatli, haklı, adil olduğuna dair elimizde hiçbir veri yoktur. Hatta tersine pek çok örnek bulunur. Maalesef devlet hep kutsaldır. Bu yüzden de devletle yurttaş arasındaki ilişkide hep devlet haklı sayılır. Oysa devlet dediğimiz bir organizasyondur. Eğer sağlıklı işlese herkesin uyumlu, huzurlu yaşamasını sağlayacak bir mekanizmadır.
Bizde mafya liderlerine de baba denir. Onlara da yaptıkları tüm pis işler göz ardı edilerek bu sıfat verilir. Hiçbir gerçeği olmayan efsaneler uydurulur. “Kötülerden, zenginden alır, fakire verir” türü söylencelerdir bunlar. Orada da baba kutsaldır. Kabaca “hem döver hem söver”. Sorgulanmaz. Doğruyu bilir. Gereğinde şiddet uygular, bu da meşru sayılır.
Cumhuriyetin Çoban Sülü’sü!
Süleyman Demirel “baba” idi! Bir tür kurtarıcı olarak konmuştu toplumun önüne. Devletin şefkatini(!) simgeliyordu. Yurttaş yoktu aslında orta yerde, bildiğimiz kullardan oluşan kalabalığın babasıydı o. Diğer sıfatı “Çoban Sülü” idi. Tam da bize uygun tariftir bu. Koyunlardan oluşan kalabalığı güdüyordu. Güruh güdülmekten hoşlandığını kaç seçim gösterdi. Elinde fötr şapka, kendince hitabıyla, o yarattığı “baba” imajı uzun yıllar iş gördü. Darbelerle devrildi, düştü kalktı, yine de geldi. Nedense bu demokrasi başarısı sayıldı. Oysa her darbenin oluşumunda Demirel siyasetinin payı vardı.
Demirel son döneminde günah çıkardı. Cumhurbaşkanlığı döneminde Cumhuriyete, laikliğe sahip çıktı. Bu tutumundan dolayı eski muhalifleri bile alkışlar oldu onu. Oysa düzenin mimarı o idi. Bana sorarsanız Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının katilidir. Asla hayırla anmam. Yalnız şunu söylemeliyim, Demirel, kör topal işleyen demokrasi içinde yaratılan bir “baba” idi. Tarikatların, cemaatlerin önünü açtı, her tür popülizmi yaptı, tiksindirici Amerikancıydı. Hepsi doğru. Yalnız Cumhuriyet içinden bir figürdü. Elbet buna da şükür diyecek halimiz yok.
Ve Baş Yüce!
RTE geçen günlerde babalığını ilan etti. Herhalde geri kalmış toplumlarda görülen “kurtarıcı, kahraman” arama hastalığını iyi biliyor ki, buraya soyunmayı uygun gördü. Yıkılan Cumhuriyetin yerine tek adam düzenini kurdu. Artık ondan habersiz kuş uçması bile mümkün değil memleketimizde. O halde neden “baba” olduğunu ilan etmesin ki? Yalnız sorun şu ki, RTE “milletim” dediği kesimin babası oluveriyor da, bir türlü kalanları ıslah etmek mümkün görünmüyor. En az yüzde elli böyle bir babadan ya hoşnut değil ya da kabul etmiyor. Ayrıca ben ve benim gibi pek çok kimse, birinin bu “baba” olma arzusunu anlamış da değiliz.
RTE’nin babalığı Çoban Sülü’den farklı. Biri Cumhuriyetin içinden konuşuyordu. Kavramları berbattı ama Cumhuriyetle bugünkü anlamda çatışmıyordu. Oysa RTE kendini “Baş Yüce” olarak görüyor. Bir tür Tanrısal işaretle o noktada olduğunu düşünüyor. Ortadoğu’ya özgü tek adam düzenlerindeki hâkimiyeti, gücü istiyor. Bunu tam anlamıyla, mutlak başarması mümkün olmadığı için de şiddete başvuruyor. “Yargıya talimat verdik gereğini yapacaklar”, “Din bize değil biz ona uyacağız” türü söylemler hep bunun göstergesi. Yani takındığı her tutum kafasındaki siyasal İslam anlayışının uzantısı! İdeolojik! Bu babayı iyi tanıyın.
Göçük altında kalan ülke
Elazığ depreminden sonra “devlet baba”nın halini gördük. Biçare halde. Küçücük şehirde bile çözüm üretemez halde. Sala vermek, ceset torbası dağıtmak dışında hiçbir becerisi olmayan bir babanın elindeyiz. Yarın olacak İstanbul depreminde belki yüz binler ölecek, şehir yerle bir olacak! Böyle bir depremin ardından hiçbir şey yapılamaz. İktisadi olarak çöker ülke. Egemenliğini de kaybeder. İşgal edilir. Gerçek bu. O vakit “Baş Yüce” ne işe yarar göreceğiz? Eğer hayatta kalırsak...
Bu ülke acımasız bir baba elinde! Asla duymak istemediklerini dile getirenlere tahammülü olmayan bir baba bu! Çok öfkeli. Aslında çaresiz. Görüyor ki bu büyük bir felaketin eşiğinde ve çözümsüz. Bir yandan rant üretmek zorunda iktidarını sürdürmek için, öte yandan çevresi sarılmış halde. Hırsını da çocuklarından(!) alıyor. Çünkü gücü onlara yetiyor. Hakikat şu: Koca ülke cehaletin yarattığı göçük altında kaldık. Sahi sesimizi duyan var mı?
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi