Enver Aysever

İşin aslı!

29 Nisan 2019 Pazartesi

AKP, dokuz milyar maliyetle 48 yeni cezaevi yaptıracakmış. Biri sosyal medyadan yazmış: “Umarım mahkûm garantisi vermemişlerdir yüklenici firmaya” diye. Seçimlerden sonra yinelenen “Ülke artık gerçek gündemine dönmeli” çağrısının saçmalığı iyice ortaya çıkıyor. Bundan daha önemli gündem olur mu? Gerçeği arayan, muhalefet eden, ses yükselten herkes için hazırlıklar başlamış anlaşılan.
Bilmez değilim: “İktisadi kriz” öncelikli demeye getiriyor bunu söyleyenler, tamam da, bu “kriz” kendiliğinden mi çıkıyor? “Başkanlık” denen, eşi benzeri görülmemiş tuhaf düzene kökten karşı durmazsanız, olsa olsa yalancı itirazın sözcüsü haline gelirsiniz. Bir yerden para bulunup şırınga edilse sisteme ve bu “sadaka” uygulamaları devam etse, sorun aşılacak mı? Damat sordu ya: “Yapısal reform dediğiniz nedir?” diye, ben de merak ediyorum. Çürümüş piyasa düzeninin nesini onaracaksınız; başka türlü söylersek, hangi siyasi yapı AKP’den daha iyi sermaye bekçiliği yapabilir?

Kimin krizi?
Türk Tipi Başkanlık Sistemi” küresel sermayenin dilediği gibi at oynatması için uygundur. Bugün muhalif gibi görünen kesimlerin temel itirazı bu sömürü düzenine değildir. “Reform” dedikleri içinde yalancı laikliğin bulunduğu, hukukun işverene hizmet ettiği, “ifade özgürlüğü”nün medya patronlarının izin verdiği ölçüde olduğu “liberal” sistemdir. Şikâyet tek adam buyurganlığınadır, burada ortaklaşıyor toplum. Lakin tek adamın piyasa iktisadına itiraz edenin sayısı parmakla sayılır.
Erdoğan düzeni öylesine sert ve keskin ki, birbirine benzemez grupları bir araya getirir oldu. Şu tuhaflığa bakın. TÜSİAD ve DİSK muhalefette yan yana görünüyor. Her ne kadar TÜSİAD doğrudan dile getirmese bile, Erdoğan’ın kendi zenginini yaratma süreci çıkarlarını etkiliyor. Damat bakana övgüler düzerek bile paçayı kurtarma olanağı yok.
AKP, sermayenin el değiştirmesini teşvik etti, doğrudan müdahale etti hatta. Medyadaki dönüşüm somut örnek. Buna karşı endişeleniyorlar. Çaktırmadan işi götürmeye çalışsalar da, herkes biliyor patronlar kulübünün sıkıntısını. AKP döneminde iyice palazlananlar bile, bu hukuksuz, keyfi ortamdan tedirgin. İki dudak arasına sıkışan varlıklarından endişeliler.
Elbette yerel seçimler topluma soluk aldırdı. Ancak “aynı gemide değiliz” demenin tam sırası. İşsizlik ürkütücü boyutta! Üstelik üniversiteli işsizliği ayrıca dikkat çekici! Tarım can çekişiyor. Sıcak paraya dayalı iktisat çöktü. Acil borç ödemesi olan hükümet, IMF’ye giderken yanında suç ortağı arıyor. Her kim ki burada can verirse AKP’ye, “Türk Tipi Başkanlık Sistemi”ni meşru kılar. Toplumsal koşulları iyi değerlendirmek, hakiki seçenek sunmaktır siyasetin görevi.

1 Mayıs
Önümüz 1 Mayıs. DİSK akılcı kararla “Taksim” ısrarının iktidara yarayacağını görerek, taleplerin öne çıkması için “Bakırköy”e rıza gösterdi. DİSK, yeni düşman arayışı süren AKP’nin işçi sınıfının muhalefetini gölgelemesine izin vermedi. Bu süreçte herkes, inatla düzeni doğrudan sorgulamalıdır. Hem “Türk Tipi Başkanlık” düzeninin topluma uygun olmadığı, hem de artık bu denli vahşi kapitalizmin ülkeye ve dünyaya mutluluk getirmeyeceği yinelenmelidir.
Bugün muhalefette ortaklaşan geniş kesim, yakın geleceğin türlü çatışmalara gebe olduğunu bilmeli. AKP, toplumun önemli kesimini doğrudan yardım uygulaması ile kendine mahkûm etti. Bunun içinde “aman ekonomi bozulmasın” diyen nice beyaz yakalı da vardı. Pek çok işveren, sürecin bu noktaya varacağını görmezden gelerek AKP ile yan yana durdu. Şimdi “kriz” onları da vurunca akılları başlarına geldi (mi).

Sonra üzülmemek için
Diyeceğim; yerel seçim sonuçları kimseyi avutmasın, kapitalizme itiraz etmeden mutlu bir ülke kurulacağı sanılmasın. “Bellek” diri tutulmalı, dün ne dediği, nasıl davrandığı unutulunca, kimilerine Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül, Haşim Kılıç sevimli görünüyor olabilir. Sonra “kandırıldık” der, üzülürsünüz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İflas 25 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları