Prof. Nazan Erkmen’e saygıyla…

Cuma sabahı Bilim Teknoloji dergimizi açtım.

Kapakta bir başlık:

‘ABD Halkı Bilimden Uzak, Bu Yüzden Kandırılması Kolay Oluyor!’

Buyurun bakalım, bu da ne ola ki?

Derginin orta yerinde iki sayfa.

Özeti şu: ABD halkı artık bilimden uzaklaşmış, onun için de her bakımdan kolay kandırılır olmuşlar.

Bu yazıyı okumadınızsa bulun, okuyun, ABD’nin durumunu anlayın.

Yazının bir paragrafı şöyle:

“Bütün bu faktörler birleştiğinde ABD tarihinde ilk kez bilim bu kadar şiddetli bir saldırıya hedef oluyor. Nesnel gerçeklikten uzaklaştırılan Amerikan kamuoyu kaba otoriteden medet umar hale getiriliyor. Kaba otorite ise kendini yasaların, bilimsel verilerin, muhalif seslerin üzerinde görüyor.”

Aman ha, yanlış anlaşılmasın, Amerika’da böyle oluyormuş.

Bizimle uzaktan yakından ilgisi yok. Bu böyle biline...

Yazıyı okumayı sürdürelim:

“Bilime düşman bu yaklaşım daha önce de farklı ülkelerde farklı şekillerde baş göstermişti. Cumhuriyetçilerin adayı (ABD) Sarah Palin için küresel ısınma ‘insanları korkutmak için uydurulmuş kıyamet senaryoları’ idi.”

Weimar Almanya’sında siyasi sağ, Einstein’ın görelilik kuramını ‘saçmalık’ olarak nitelemiş ve Einstein’ın bu çalışmaları para için yaptığını iddia etmişti. Nuremberg duruşmalarında Hitler’in Silahlanma Bakanı Albert Speer yeni teknolojileri ideolojik bir mesaj vermek için kullandıklarını itiraf etmişti.”

Yazıda birkaç da tablo var. Bunlardan birisi, bilimle ilgili bir ölçek olarak ‘evrim kuramını doğru kabul etmek - etmemek’ ayrımını kullanıyor.

Bütün Avrupa ülkeleri ve Japonya’da ‘doğru kabul edenler oranı’ çok yüksek.

ABD’de bu oran düşüyor ama ‘kabul edenler’ gene de ‘etmeyenler’den yüksek.

Listenin en altında yer alan Türkiye’de ise ‘evrimi doğru kabul etmeyenler’in oranı daha yüksek görünüyor.

Sanmıyorum ama listede öyle.

Deprem olayında bilim dışı açıklamalar yapılıyor, yani Tanrı’nın verdiği ceza gibi, dinden uzaklaşanların başına geliyor gibi ama yaygın mıdır, bilmiyorum.

Neyse, konumuz ABD.

Yazının muradı şu: İşte böyle olunca, bilimden uzaklaşıp da akıl ambargo altına alınınca halkı kandırmak kolay oluyormuş.

İyi de bu ‘kolay kandırılan halk’ sonuçta seçimle kendi yöneticilerini seçiyor. Onlar da ‘kolay kandıranlar’ olmalı.

Şimdi nasıl oluyor da, böyle bir halkın seçtiği böyle yöneticilerin yönettiği ABD dünyanın en güçlü devleti oluyor?

Öyle güçlü bir devlet oluyor ki, dünyanın geriye kalanı onun yörüngesine girmek için birbiriyle yarışıyor.

Bu ‘kolay kandırılan halk’ın dili (İngilizce), kültürü (müzik, sinema, fast-food yemek, iletişim araçları), politikası bizim gibi ülkelerin baş tacı oluyor.

Yoksa bizim gibi ülkelerin halkı ‘daha da kolay kandırılıyor’ olmasın?

İşte o zaman yaşadıklarımız daha kolay anlaşılır oluyor.

Halkları bilimden uzaklaştır.

Bilim dışı inançları yaygınlaştır.

Ondan sonra istediğini söyle.

İstediğini yap.

Halk ona senin istediğin kulpu takacaktır.

Anlaşılıyor.

***

Cumhuriyet Bilim Teknoloji ekinin 3. sayfasında her zaman yer alan bir başlık var:

“Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır.

Ben manevi miras olarak hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır…

... Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar.”

Mustafa Kemal

İşte, Atatürk’ün inkâr edilemezliği budur.

Atatürk’ü unutturmaya çalışmak, aklı ve bilimi inkâr etmeye çalışmaktır.

Aklı ve bilimi inkâr edenlerin ise hiçbir geleceği olamaz.

Bu da böyle biline...