“Çırak aranıyor” demiştin bize Refik. Biz de sahiden çırak aranıyor sanmıştık. Meğer bizi anlatırmışsın Şair.
Bizim nasıl yaşamın çırağı olduğumuzu söylermişsin.
Biz de saf saf han kapılarına bakıp gülüşmüştük.
Han kapılarında çırak ilanları vardı.
Çırak aranıyordu.
Bizim kendimizi usta sandığımız zamanlardı.
Sen söylemiştin de biz anlamamıştık.
Sonra Bozkurt Güvenç Hoca’yı tanıdık.
Bozkurt Hoca bize çıraklığı anlattı.
Öyle sakin sakin anlattı, biz de dinledik.
Keşke sen de dinleseydin Refik, severdin.
Öğrenmeyi anlattı bize Bozkurt Hoca, biz öğretmeyi gördük.
Okurluğu anlattı bize Bozkurt Hoca, biz yazarlığı anladık.
Tarlayı anlattı bize, biz sofrayı gördük.
Düşünmeyi anlattı bize, biz bilgeliği gördük.
Dinlemeyi öğretti bize, biz anlatmayı öğrendik.
Uzlaşmayı anlattı bize, biz ilkeleri anladık.
Direnmeyi anlattı bize, biz azim nedir bildik.
Çıraklığı anlattı bize Bozkurt Hoca, biz ustalığı anladık.
Çıraklığı anlattı bize.
Çırağın meraklarını.
Çırağın öğrenme arzusunu.
Çırağın heyecanlarını.
Çıraklık maceralarını anlattı Bozkurt Hoca.
Çırak olmaya imrendik Refik.
Hepimiz çırak olalım istedik.
Hoca teselli etti bizi.
“Siz zaten çıraksınız” dedi.
“Biz hepimiz çıraklarız” dedi.
Dünyayı merak ediyoruz.
Hayatı merak ediyoruz.
Özgür olmayı, öğrenmeyi, bilmeyi merak ediyoruz.
Dünyanın çıraklarıyız biz.
Yaşamın çıraklarıyız biz.
Merak edenleriyiz, arayanlarıyız, deneyenleriyiz.
“Bakın” dedi Bozkurt Hoca, “ben Amerika’yı gördüm, Japonya’ya gittim, sonunda neyi buldum dersiniz?”.
Hepimiz şaştık kaldık, bir şey diyemedik.
“Sonunda gene kendimi buldum” dedi Bozkurt Hoca.
“Bendim, kendimdim. Doğrusuyla ben, yanlışıyla ben.”
Yaşamak çıraklıkmış Refik.
Sen bize söylemişsin de biz anlamamışız.
Sen han kapısında ilan görmüşsün de üstüne şiir yazmışsın gibi gelmiş bize.
Oysa sen bize hayatı anlatıyormuşsun.
Hey gidi sevgili şair.
Çırak geldik bu dünyaya çırak gidiyoruz.
Bozkurt Hoca anlattı da anladık.
Çıraklıkmış yaşamanın özü.
Şimdi siz gittiniz de biz mi kaldık?
Yok Refik, öyle olmadı, öyle olmaz.
Ne siz gittiniz, ne biz kaldık.
Biz sizinle gittik, siz bizimle kaldınız.
Laf olsun diye söylemem bunları.
Bir parçamız sizinle gitti, doğru.
Ama siz bizimle kaldınız, bu daha doğru.
Bak Sokrat da bizimle kaldı. Bizimle yaşıyor.
Sabah kahvesini beraber içtik.
Freud’la yürüdük deniz kıyısında.
Dalgındı gene, düşünüyordu.
Hep beraberiz, bilirsin bunu.
İki gün görüşmesek üçüncü gün buluşuruz.
Refik Durbaş. Bütün çırakların şairi.
Bozkurt Hoca. Güzellikler kurucusu.
Hep beraberiz.
Belki daha çok beraber olacağız.
Birlikte daha çok işler yapacağız.
Birbirimizi bunun için sevmedik mi?
Daha doğru bir dünya için yaşamadık mı?
Gene öyle yaşayacağız.
Hep beraber...
Bak Refik, Bozkurt Güvenç bize ne öğretti?
Yazarın Son Yazıları
Çalınan gelecek!...
Istakozun intikamı!
Başarının psikolojisi...
Özeleştiri?...
Kaderinizi seçtiniz mi?...
Hapishanedeki Ali Sirmen...
Liderlerin ruhsal durumu...
Ben başkan olamazsam?
Kimi neden seçiyoruz?
Ruh sağlığımızı koruyalım...
Kendi iktidarının sömürgesi...
Seçilecek aday...
‘Körü körüne inanç’...
Bilinçaltı itirafları...
‘Çetelerin’ siyaseti...
Aday...
Tarihle savaşmak!...
Atatürk’ün adı yetti!...
2024: Çatışma yılı mı?..
Şiddet!...
PISA gerçekleri...
Prof. Dr. Orhan Öztürk...
Eğitim kimin derdi?
Fenomen!...
Saray darbesi mi?
Cumhuriyet Halk Partisi...
Rauf Bey sendromu ve Cumhuriyet...
Savaş budur!
Zehirli miras: Nefret...
Hafız...
Hatamızdan ders alabilmek!...
Karakter ne midir?
Psikolojik dayanıklılık...
Atam nereye bakıyor?...
Misyon ruhu...
İşgale direnen toplum...
Beyin yıkama...
Medrese...
İlkeler-başkanlar-örgütler...
Önce laiklik demiyorsa?