Ertesi gün sendromu...

16 Kasım 2020 Pazartesi

19 Mayıs coşkusu................... 20 Mayıs gene aynı sorunlar.

29 Ekim, Cumhuriyet bayrakları, yürüyüşler...........30 Ekim ay sonu geldi.

10 Kasım, Atamızın yolundayız.............

11 Kasım Berat Albayrak istifa mı etti, af mı edildi?

Ertesi günler her şey sıradanlaşır.

Memleket aynı memleket.

Ahali aynı ahali.

İşsizlik artan işsizlik.

Yoksulluk süren yoksulluk.

Tek adam aynı tek adam.

Hukuksuzluk gene sürüp gider.

Yatan yatar, çıkan çıkar.

30 Ağustos’ta büyük zaferi kutlarız. Ertesi gün tıs pıs.

Eğer bu zafer günlerini, bu bayram coşkusunu, bu önder sevgisini “sürekli mücadele kararı” ile sürdüremiyorsak yaşadıklarımız sadece “katarsis” olur, yani “duygusal boşalma”.

Katarsis mi?

***

Evet, katarsis.

Öfkemizin, tepkimizin, gerginliğimizin, içimizde biriken isyan duygularının boşalması.

Bütün isyan kabarışının boşalması, rahatlama.

Ertesi gün, hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu anlamanın birikmeye başlayan hüznü.

Yıllardır yaşadığımız kısırdöngü.

Trajedinin bitişinde amaçlanan boşalma, arınma.

Ama bizim o bayramlarda coşkuyla kutladığımız şey, aslında kaybettiklerimize yaktığımız ağıt.

Atatürk’ün kaybı olan 10 Kasım’ların her yıl daha büyük bir özlemle anılması.

Bu büyük kaybın her yıl daha da ne büyük bir kayıp olduğunun anlaşılmasının yarattığı büyük heyecan.

Ama ya ertesi gün?

Ertesi günlerde bu heyecan, bilinçli bir mücadele kararına dönüşüyor mu?

Ertesi günlerde öyle bir şey görünmüyor.

Ertesi günlerde “laiklik” biraz daha ortadan kaldırılıyor.

Ertesi günlerde tarikatlar-cemaatler daha da devletle el ele.

Ertesi günlerde dinci iktidar daha da pervasız.

Ertesi günlerde ulusu ümmetleştirme yolunda yeni adımlar.

Muhalefetten mırıldanmalar, sızıldanmalar.

Öncüsünden yoksun kitlelerin sabırlı bekleyişleri.

Gene bir “Cumhuriyet günü” beklenmesi, 

O gün gelince Atatürk’e koşmalar.

Ertesi gün sen sağ ben selamet.

Atatürk sığınma yeri değildir

Atatürk’e koşmak, sığınmak için olamaz.

Atatürk sığınak değildir.

Atatürk, kararlı mücadelenin zafer merkezidir.

Laiklik mi çiğneniyor?

Bütün gücünüzle ayağa kalkacaksınız.

Hukukun bağımsızlığı ortadan mı kaldırılıyor?

Bütün memleketi harekete geçireceksiniz.

Laik eğitim yok mu ediliyor?

Bütün anneler babalar karşı çıkacak.

Güçler ayrılığı ortadan mı kaldırıldı?

Sürekli mücadeleniz bu ilkeyi yaşama geçirmek olacak.

Yandaş müteahhitlere ülkenin ormanları peşkeş mi çekiliyor?

Buna karşı çıkan yurttaşlar bütün ülkeyi yanında bulacak.

Eğer bunları yapamıyorsanız siz muhalefet değilsiniz.

Eğer siz bu dinci iktidarı durduramıyorsanız hiçbir şey yapmıyorsunuz demektir.

Bu aczle Atatürkçü olamazsınız.

Atatürk sözcüğü ile aciz sözcüğü yan yana gelemez.

Atatürk, gerçekleştirdiği devrimlerin gelecekte nelerle uğraşacağını biliyordu.

Uyarılarını buna göre yapmıştı.

Onun bütün kehanetleri birer birer gerçekleşti.

Onun mirasçıları ise bu tehlikeleri izlemekle kaldılar.

Bugün çok geç midir?

Atatürk için ‘olamaz’ yoktur

Atatürk “olamaz”ı kabul etmediği için büyüktür.

Atatürk, “yapılamaz”ı reddettiği için başarmıştır.

Bugün dinci iktidar neden pervasızdır?

Siz hep beklediğiniz için.

Siz hep başkalarına baktığınız için.

Siz hep “onlar hata yapsın, böylece çöksünler” dediğiniz için.

Siz hep “onlar da bıkıp gitsinler” sandığınız için.

Bunlar hep sizin gücünüzün farkında olmamanız yüzünden.

Bizim gücümüz de sizin güçsüzlüğünüzde eriyip gittiği için.

Ama sakın başınız sıkışınca Atatürk’e sığınmayın.

Bütün gücünüzle “cesur-kararlı mücadele”nin öncülüğünü yapın.

Madenlere karşı çıkan köylülerin önüne düşün.

Hakkını arayan işçilerin mücadele bayrağını dalgalandırın.

Emekçinin mücadelesinin sahibi olun.

Bilimin baskılanmasına boyun eğmeyin.

Başarın. Kazanın. Kararlı olun.

Atatürk’ün karşısına öyle çıkın.

Atatürk’ü yaşatın.

Ertesi günler de hepimizin zafer günleri olsun...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları