Buyrun buradan yakın!

Fenerbahçe, taraftarlarını yıllarca fıtık ettikten sonra zor zahmet kazandığı şampiyonluğu da haram etmek üzere.

Şike soruşturması.

Başkan dahil yöneticilerin gözaltına alınmaları, tutuklanmaları.

İnanmak çok da zor değil.

Yıllarca ortada dolaşan şike kuşkuları, duyulanlar, bilinenler kimseye yabancı değil.

İyi de, insanın aklına geliyor işte.

Bu soruşturmanın başladığı sekiz ay öncesinde Fenerbahçe’nin ne Eskişehir maçı var ne Sivas maçı!

O tarihlerde Fenerbahçe, Trabzonspor’un 9 puan gerisinde.

Şike yapıldığı söz konusu olan iki maçı da Fenerbahçe’nin zaten alması gerekiyordu.

Olsa olsa yöneticiler “buraya kadar geldik, bir kaza olmasın gene” diye telaşa kapılmış olabilirler.

Yanlış yapan varsa cezasını çeksin elbette.

Kulübün cezalandırılması yanlış olur. Orada teknik kadronun, futbolcuların emeği var, teri var, çabası var.

***

Şike demişken, hatırlar mısınız, Hindistan’da bir olay olmuştu.

Hani sınavlarda şifreli cevaplar hazırlanmıştı da birileri bu şifreleri kazandırmak istediklerine vermişti gibisinden bir şeyler.

Kulağınıza çalınmış mıydı bu konu?

Hindistan’da olmuştu, duymamış olabilirsiniz.

Bal gibi sınav şikesiydi de, var mıydı yok muydu, biraz karışık durumlar ortaya çıktıydı.

Kurumun başında üzgün bakışlı birisi vardı.

Unuttunuz elbette, geçmiş gün.

Neyse, oluyor yani böyle şeyler.

***

Meksika’da da tatsız konular zaman zaman gündeme geliyordu.

İktidar partisine bağlı belediyelerde yolsuzluk iddiaları ortaya atılıyordu.

Orada burada yandaşlara verilen ihaleler, şişirilmiş ödemeler falan söylenip duruyordu.

Hatta muhalefet tarafından belge de var diye ortaya bazı bilgiler atılıyordu.

Meksika’da oluyor böyle işler.

Yetkililer hemen “yok öyle şey, biz kefiliz’” diyorlardı.

Böylece kefil olununca akan sular duruyordu.

Muhalefet kanadından seçilen belediyeler ise didik didik ediliyor, olmadık iddialarla polis baskınları düzenleniyor, gözaltına almalar yaşanıyordu.

Sonrası ne mi oluyordu?

Bir şey de olmuyordu.

Zaten Meksika tuhaftır.

Tam bir olay çıkıp da “Bak neler oluyormuş?” derken, hemen başka bir şey çıkıverir, “Burada da neler varmış?” diye dikkatler oraya çevrilir.

İyi de olur, bir şeye saplanıp kalınmadan günler geçer.

Yani, demem o ki dünya hep aynı.

Yolsuzluk, adam kayırma, kimine “vah vah”, kimine “oh oh” derken rüzgârına göre yelken açanlar sefasına bakıyor.

Akıntıya kürek çekenler de havasını alıyor.

***

Bir de Deniz Feneri vardı, unutmuştuk hani.

Şu şeyde, Portekiz’in kıyısında.

Kolomb’un denize açıldığı yere kurmuşlardı.

Bir yanıyor, bir sönüyor.

Kristof Kolomb’un bir de heykeli var.

Gidip görsen iyi olur.

Hindistan diye gitmiş de Kolomb Amerika’ya çıkmış ama haberi yok.

Hindistan’a gittim sanıp karabiber arıyormuş denizci.

Neyse İspanyollar epey zengin olmuşlar bu işten.

Nereden nereye işte.

Deniz Feneri deyince aklıma geldi.

Dünya böyle dostum.

Şike mike.

Gemisini yürüten kaptan...