Erdener Yurtcan

Yaz Sıcağında Hukuk...

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Sarı sıcak bir yazın ülkenin üstüne çöktüğü bugünlerde, olayların önemlisi önemsizi ülke gündeminde yerini alma çabasında. Sabah, her sabahki gibi, Cumhuriyeti açtım. İşimin gereği, konusu hukuk olan olaylar ve haberler benim için elbette birinci sırada. Nasıl olmasın ki. Okulda geçen dört yılla birlikte elli yıl geride kaldı.

Ekonomi sayfasında bir haber: Karşılıksız çek sayısında büyük artış. Nedeni: karşılıksız çekte hapis cezası kaldırıldı. İlk sonuç: karşılıksız çek suçunun korkutuculuğu ortadan kalktı.

Karşılıksız çek olayına ceza hukukunun yaklaşımı konusunda bu sayfada çok yazı yazdım. Ülkeyi bu konuda rahatlatmak için önerilerim oldu. Karşılıksız çekin hapisle cezalandırıldığı 1985 yılından bu yana ne yazık ki bu konu kökten çözülemedi. Oysa konu ve yaratılan sorunu çözmek, son derece basittir. Nasıl mı?

Çek olayı bir bankada başlar. Müşteri bankaya gelir, çeke bağlı hesap açar, kendisine bir çek karnesi verilir. Müşteri çek/çekler yoluyla ödemelerini yapar. Çek aslında muhataba karşı, bankada param var. Bu kâğıtla(çek) bankaya başvur, paranı öderler, demektir. Bu mekanizma elbette çeki yazanın bankada parasının olması ile işler, para yoksa karşılıksız çek ortaya çıkar.

Çözüm: Banka müşterisine çek karnesi verirken, çek karnesinin her yaprağına bir kaşe basmalıdır. Kaşede şöyle yazmalıdır: Bu yaprağa yazılacak şu kadar meblağ bankamızın garantisi altındadır. Bu durumda, çek olayından para kazanan banka elini taşın altına koymuş demektir. Olması gereken de budur. Bunun hukuk dilindeki açıklaması, bankanın çekte sorumluluk yüklenmesidir. Bu resim, karşılıksız çek suçunu bitirir. Çek yaprağının üstündeki garantili meblağı aşan çeki kim alır ki!

Bu ülke bu çözümü bir türlü benimsemedi. 1985 yılından beri verilen uğraşlar boşuna. Sorulacak olan soru şudur. Devlet, devlet olmak erkini bankalar üzerinde kullanamaz mı? Elbette kullanır, fakat kullanmıyor.

İkinci bir konu ve haber: Yargıda yetki karmaşası. Konuya girmeden bir noktayı belirtmem uygun olur. Bir ülkenin adalet sistemi içinde yargıda yetki karmaşası olamaz. Yetki, şöyle ya da böyle belirlenir. Olaya ceza yargılaması açısından bakarsak, bir olayın soruşturmasının ya da davasının savcılık ya da mahkeme belirlenemediği için yapılamaması mümkün değildir.

Haberde vurgulanmak istenen husus, en son yasalaşan 3. yargı paketi ile kurulan terörle mücadele mahkemeleri nezdinde görev yapan savcılıkların kararlarına yapılacak itirazların hangi mercide ele alınacağı ve sonuca bağlanacağı ile ilgili. Hemen sonucu söyleyeyim. Sistemde yaratılan anayasaya ve hukuka aykırı mahkemeler bütününe (3 ayrı ağır ceza mahkemesi biçiminde) rağmen, çözüm şöyle belirlenir. Bu mahkemelerin ve savcılıkların temelini oluşturan normlarda açık hüküm/hükümler yoksa, Ceza Muhakemesi Kanununun (CMK) genel hükümleri uygulanır ve işin içinden çıkılır.

Son söz: Umarım bu sarı sıcak günlerde içinizi sıkmadım. Ama ne yaparsınız, hukukun mutlak egemenliği o denli güçlüdür ki, ne sarı sıcağa ne kutup soğuğuna bakar.

Prof. Dr. Erdener Yurtcan İstanbul Üniversitesi



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İçimden Geldiği Gibi... 19 Aralık 2013

Günün Köşe Yazıları