Üç güzel insan üzerinden 20. yüzyılım

Üç güzel insan üzerinden 20. yüzyılım

12.12.2024 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Sevgili okurlarım, bir mâni çıkmazsa Suriye olaylarını önümüzdeki hafta yazacağım. Çünkü bu hafta size çocukluğum ve ilk gençliğimden itibaren beni etkileyen üç ayrı güzel insandan söz etmem gerekti. Zaten Suriye’de kazan kaynamaya devam ediyor ve köprülerin altından çok sular geçecek. Orta Doğu’nun arapsaçı rahatlıkla bir hafta daha bekleyebilir. 

1960’LARIN “GÜZEL AHMET’İ”

Şanslı bir ailede doğdum. Bu şans yalnız Dr. Suphi Baykam ve yüksek mimar, mühendis anneciğim Mutahhar Baykam’ın oğlu olmak değildi. Ankara’da Sıhhiye’de oturduğumuz evde, bir alt katımızda, annemin beş kardeşi vardı ve her biri yüksek eğitim yaparak ülkenin konularındaki en ileri insanları arasında yerlerini alacaklardı. Birinci kuşaktan Akşehir’in sunduğu bir Cumhuriyet mucizesiydi! Rahmetli Dr. Saliha Yalçın diyabet konusunda ülkenin en büyük uzmanlarından biriydi. Yetiştirdiği öğrencilerden biri Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’ydu. Dayılarımdan biri İstanbul Sarıyer Belediye Başkanı İhsan Yalçın’dı. Geçen yıla kadar bu altı kardeşten üçünü kaybetmiştik… (Mutahhar Baykam, Saliha Yalçın, İhsan Yalçın). İnşallah Ocak ayında 100 yaşını kutlayacak olan jeolog teyzem Şükran Yalçın, KOSGEB eski Başkanı Mahmut Esat Yalçın ve erkek kardeşlerin abisi İş Bankası Hukuk Müşavirliği’nin yıllarca zirvesinde oturan efsane avukat Ahmet Yalçın… “Akşehirli altı kardeşten yarısı hayatta” diye anlatabilirdim size…

Maalesef evvelsi gün sevgili Ahmet dayımı da kaybettik. 90 yıllık yaşamı, salı sabah uykusunda sona erdi. Sizler bu satırları okurken, bizler kendisini öğle namazından sonra Cebeci Asri Mezarlığı’na defnediyor olacağız.  

Çocukluğumda, anneannemlerle altlı üstlü otururduk, dayılarımla aynı evde sayılırdım. Onların üniversite imtihanları, kimi zaman yaramazlıkları, gençlik maceraları gözümün önünde cereyan ederdi. Çok yakışıklı olduğu için sevgili Ahmet dayımın lakabı “Güzel Ahmet” idi. Kendisi gibi avukat olan güzeller güzeli Hilal yengemle evlendiklerinde onların bacakları arasında dolaşan maskotlarıydım. 1960 devrimi öncesinde Ankara sokaklarını ısıtan ve hareketlendiren öğrenci liderlerinden biriydi. Onları büyüten enişteleri babam olduğu için tabii ki fazlasıyla politize bir ortamdaydılar. Sevgili dayım aynı zamanda büyük bir Fenerbahçe taraftarıydı. Benim bugün gururla hâlâ Fenerbahçeli tutan bütün genetik yörüngem bu yıllarda babam ve kendisi tarafından şekillendirildi. Beni Ankara’da Fenerbahçe maçlarına götürürdü ve bazen bir pazar günü iki Ankara takımıyla, diyelim Hacettepe ve Gençlerbirliği, mesela Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın maçlarını üst üste seyrederdik… Onun çocukları Mustafa ve Hulki benim küçük kardeşlerim gibidirler ve onları çocukken sinemaya ve maçlara götürerek Ahmet dayımdan gelen geleneği sürdürebilmiş olmanın keyfini yaşadım yıllarca… 

Yalnız Fenerbahçeliliği değil, dayımlardan Atatürkçü gençliğin ödünsüzlüğünü, “zeki insanları ve güzel kadınları etkilemeyi”, espritüel olmayı öğrendim. (İhsan Yalçın %90’ı Fenerbahçeli olan ailede istisnai olarak Beşiktaşlıydı, aynen sevgili ablam Hülya ve eşi Cem Aslantaş gibi). Bir de söylemesi ayıp esprili konuşmalarında küfür dayımın ağzına öyle bir yakışırdı ki! Kendisini tanımayanların bunu anlaması çok zor. Dayımla beraber belleğimden 1960’ların en önemli ve yoğun sayfalarından biri kapandı… “Ahmet Yalçın’ı nasıl bilirdiniz?” sorusunu merak edenler, kendisini 1950’den beri tanıyan Anayasa Mahkemesi eski Başkanımız Yekta Güngör Özden’e sorsunlar. Kendisine haber vermek için telefon ettiğimde Yekta Bey’in, o muhteşem insanın, bu vefat haberi karşısındaki hıçkırıklarını ömür boyu unutmam mümkün değil…

İSMET KÜNTAY KİM OLA Kİ?

1968 sonbaharında İstanbul’a taşındık. Hem de Fenerbahçe’nin Manchester City’i Avrupa Şampiyon Kulüpler kupasından elediği gün, o maça da gitmeme olanak sağlayarak beni karşıladı İstanbul. Pazartesi akşam, ayağımın tozuyla Berlin’den geldikten sonra hızla Caddebostan Kültür Merkezi’ne gidip İsmet Küntay Ödülleri’nin sahiplerine teslim edilişini izledim. Devlet Tiyatrosu Oyun Yazarı Yıldırım Fikret Urağ’nın kazandığı “En Iyi Oyun Yazarı” ödülünü de ben takdim ettim. Ağır şekilde yol yorgunu olmama rağmen İsmet Küntay adına, dile kolay 49. yıl verilen bu ödüllere yetişmek benim için olmazsa olmaz bir mecburiyetti. İsmet Küntay, ergenlik yıllarımda bana yaptığı katkılarla kalıcı kişiliğimin şekillenmesinde de fazlasıyla rol oynayan, son derece değerli bir insandı. 1970’te Brezilya Milli Takımı’nın Meksika’da Dünya Kupası’nı kazanışını “İsmet Amca” ile ancak radyoda dinleyebildik. Henüz televizyonda maç nakli diye bir şey yoktu! Türkiye ilk arabası Anadol’u çıkarıyordu ve biz de “gazetede isim arayan meraklı okurlar“ arasındaydık. Haftasonlarını Kızıltoprak’ta Küntayların denizin kenarındaki evinde geçirirdik. Bana rakı içmeyi, balık tutmayı ve sırtüstü yüzmeyi öğreten ta kendisiydi… Daha da önemlisi zengin bir kütüphane oluşturmayı, babamla eşzamanlı olarak solculuğun şifrelerini, Atatürk’ün devrimciliğini, Nazım Hikmet’in dil düzenini altüst eden şiirselliğini bana öğreten hep kendisiydi. Değerli annemin ilk gençlik arkadaşlarından rahmetli Nadide teyzenin harika yemeklerini az mı yedik! Küntay’ın Ankara’da Ankara Sanat Tiyatrosu’nda bir oyununu kendisiyle beraber seyretmiştim, yetmişli yılların başında… Doğruyu söyleyeyim, hangisiydi hatırlayamıyorum, ya “Tozlu Çizmeler” ya da “403. Kilometre” idi.

Gerek 2016’da kaybettiğimiz sevgili eşi Nadide Küntay’ı gerek Küntay ödüllerinin jüri başkanı Hayati Asilyazıcı’yı ne kadar tebrik etsek azdır. Bu kadar zor şartlarda yarım asra tek bir yıl kala bu ödüllerin aralıksız sürdürülebilmesi, Türk aydınlarının yüz akıdır… Şimdi bu büyük geleneğin arkasında duran ve organizasyonu üstlenen Nilgün Serimoğlu ve Selda Özer’e de, tüm Jüri’ye de sonsuz teşekkür ediyorum.

İsmet Küntay benim gençlik yıllarımın kahramanlarından biriydi. Cumhuriyetimizle aynı yıl Artvin’de doğmuştu.  Maalesef kendisini 1974’te 25 Temmuz’da yalnız 51 yaşındayken kaybettik, mekanı cennet olsun…

SEMİHA BERKSOY’UN SANSASYONELLİĞİ, YAKINDA SANAT SAYFAMIZDA

1960’lardan söz ettik, 70’lerden söz ettik, şimdi gelelim 1980’lere… Yıl 1986 ve üçüncü kez Atatürk Kültür Merkezi’nde büyük bir sergim var. Serginin giriş bölümünde o yıllarda çoğu zaman yaptığım gibi, kitaplarımın ve afişlerimin başında oturuyorum. Yaşlıca bir hanımefendi geliyor sergi salonuna. O yıl 76 yaşındaymış! Sergimi gezdikten sonra doğrudan bana geliyor ve kendisini tanıştırıyor. Kendisini tabii ki tanıyorum. Önce sergimi methediyor, sonra da “Beni tek sen anlarsın, çünkü sen modernsin gelip resimlerimi görmeni istiyorum” diye AKM’yi çınlatıyor, o kendine has müthiş sesiyle… “Tabii ki, memnuniyetle gelirim Semiha Hanım” diyorum. 18 yıl sürecek çok yoğun ilişkimizin başlangıcı böyle yaşanıyor. Detayları burada anlatmayayım, yakın bir zamanda gazetemiz Cumhuriyet’in sanat sayfasında Semiha Berksoy’un geçtiğimiz hafta Berlin’de Hamburger Bahnhof Müzesi’nde açılışına katıldığım sergisini kaleme alacağım. Size yalnız şu kadarını söyleyeyim, Semihacığımın vasiyeti, benim onu toprağa vermemdi ve ne mutlu bana ki bana verdirdiğim bu sözü tutabildim. Çok üzücü bir gündü ama onun aramızdan ayrıldığı günlere Kaliforniya’da veya Afrika’da yakalanmamak benim için büyük bir şanstı! Şu kadarını bilin ki, Semiha’nın arkasında bıraktığı görsel eserler, en az opera ve tiyatro kariyeri kadar büyük!

Yazarın Son Yazıları

CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025
İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

İmamoğlu ve demokrasi halka emanet

Devamını Oku
20.03.2025
Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Çifte standartlar ülkesinde demokrasi mücadelesi

Devamını Oku
13.03.2025
Tarih nedir, ne değildir?

Tarih nedir, ne değildir?

Devamını Oku
06.03.2025