Adalet terazisi

Adalet terazisi

26.07.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Paris’te bir sonbahar günüydü. Cenaze töreninde binler ömrünü sözcüklere adamış bir yazarın ardından gür sesle haykırıyordu: “Germinal!” Zola, maden işçilerinin özgürlük savaşımını, sermayeyle çatışmasını anlatan bir başyapıt bırakmıştı ardında. Roman kişisi Etienne, yeni geldiği kasabada üç kuruş para kazanmak uğruna maden ocağına inmiş, öfkesiyle, eşitsizliklere karşı sesini yükseltmesiyle tanınmıştı. İşler bir noktadan sonra çatallaşacak, grev bastırılacak, Etienne de valizini toplamak zorunda kalacaktı. Ama arkasında umudu bırakacaktı. Bir gün gür sesin yeniden yükseleceğine inanç herkesin kalbinde filizlenecekti. Açıkçası Germinal sözcüğünün Fransızcada “tohum” anlamında kullanıldığını yeni öğrendim. Binlerce insan bir yazarın cenaze töreninde romanından yola çıkarak “tohum” diye sesleniyor; direniş tohumunu ektiği için minnet duygularını dile getiriyordu. Böyle bir tabloya insanlık tarihinde rastlamak kolay değildir. Bir yazarı gömmek üzere cenazeye katılanlar, ölüm yaşam çatışmasına, gidenin ardından duydukları acıya, yasa rağmen geleceği kutsamaya adamışlardır kendilerini her şeyden önce. 

***

Geçtiğimiz günlerde bu ülkeye bir tohum ekip gidenlerden Altan Öymen’i kaybettik. 

Sadece onurlu bir yaşam bırakmadı ardında. Bir siyasetçinin dürüst ve ahlaklı olabileceğini de gösterdi. Yaşayan bir tarihti o. Hafızasına derin hayranlık duyardım. Henüz çiçeği burnunda gencecik bir kültür sanat muhabiriyken Devlet Tiyatrosu’nda oynanan Thorton Wilder’ın bir oyununda yaşananları haber atlatarak yazmıştı. Tam yetmiş sene sonra oyunun kadrosunu eksiksiz saymıştı bana. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım neredeyse. Gazeteciliğin temel ilkelerini ve etiğini ondan öğrenirdiniz. 

Altan Bey; kardeşim Zeynep Altıok’la hazırladığımız Bir Dem Ankara kitabımızda eski Ankara meyhanelerini anlatan kapsamlı bir yazı yazmış; kendi aile fotoğraflarını da vermekten çekinmemişti. 25 Ocak’ta Manisa’da ani bir kaza sonucunda yitirdiğimiz Ferdi Zeyrek’in konuklarıydık birlikte. Okan Toygar’ın Büyükada’da düzenlediği adalet temalı konser öncesinde iki satır konuşmuştuk en son. Bize Türkiye’nin sepya tarihinden manzaralar bırakacak derinlikteki kitapları başucumuzda olmaya devam edecek. 

***

Böyle değerlerim aramızdan ayrılması onların ektiği değerlerle oluyor. Biz ise son zamanlarda özellikle mitinglerde yükselen umudu görüyoruz bu ülkede. Toplumun büyük bir çoğunluğu “Germinal” diye bağırıyor. Çünkü çoğunluk üç büyük yangınla boğuşuyor: Onca adaletsizlik ve hukuksuzluk nedeniyle yüreğimizdeki yangın... Bu yangın oy verdiklerimizden eş dost akrabaya kadar herkesi kodese tıkıyor. İkincisi satın alma gücümüzün günbegün azalması sonucunda soframızdaki yangın... Ve sonuncusu doğanın dengesini bozan rantçılarla vatan düşmanlarının el ele vermesinin sonucu ormanlarımızda çıkan yangın. Böyle çalkantılı bir dönemden geçerken yalanın dolanın alıp başını gittiği düzende nefes almaya çalışıyoruz. O yüzden kitlelerin inanmaya ihtiyacı var. 

***

Çılgınlığı kendinden menkul dönemlerde alçaklığın resminin yapılmasını meşru kılan birçok yönelim vardır. Çok çalan ödüllendirilir, özgürlük, paranın diliyle ancak mümkün olur, söz sahteciliğin ta kendisine dönüşür. Mesela “Sansür yok” demek aslında sansürü onaylama aracıdır. Bir yazarın ifade özgürlüğüne, bir bankerin spekülasyon değerleri üzerinden bakma kolaycılığına rahatlıkla düşülebilir. Hasta bir insana ısrarla hasta olmadığını söylemek ise değerler sisteminin üstüne tüy diker. Evrensel yalan sisteminin tepe noktası oluverir. 

***

Geçtiğimiz günlerde CHP Genel Başkanı Özgür Özel, daha önce iki kez kanser tedavisi gören ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik soruşturma kapsamında tutuklanarak Beylikdüzü Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Mehmet Murat Çalık’ın tedavi gördüğü İzmir Şehir Hastanesi’ne gitti. Onu 18 kilo zayıflamış bünyesiyle göremedi. Lenfoma teşhisiyle hastanede tedavi gören Çalık’ı bakanlığın izniyle hastane yönetiminin kendisine verdiği görüşme hakkını, enfeksiyon riskini de göz önünde bulundurarak annesi Gülümser Çalık’a devretti. Son dönemde bundan daha vicdani ve insani bir eylemle karşılaşmadım. Kötülük öylesine sardı ki her şeyi insanlığı unuttuk. Normalin dışına çıktık çoktandır.

***

Küçük ve yemyeşil bir yunan adası olan Samos’un en meşhur turistik eşyası bir zamanlar Pisagor tarafından yapılan adalet kupasıdır. Bir matematik dehası sayılabilecek bu bardak dışarıdan bakıldığında içeceklerin konduğu sıradan bir eğlence bardağıdır. Bardağın içindeki düzenek, bir kolon ve bir kanaldır. Su, bu kolonun seviyesinin altına kadar doldurulduğunda diğer normal kupalarda olduğu gibi durmaktadır. Fakat su bu kolonun seviyesini geçerse ortadaki kolon ve içindeki kanal da su ile dolar ve ardından sifon etkisi devreye girer. Böylece kupanın içinde bulunan suyun tamamı dökülmüş olur. Küçük bir seramik bardak içinin özel tasarımı nedeniyle fazlalığı dışarı atar. Böylece ünlü matematikçi ve düşünür; hem aç gözlülüğe hem de adaletin muhakkak herkese eşit bir şekilde sağlanmasına atıfta bulunur. İnsanlığın, binyıllar öncesinden eşitlik ve özgürlük adına bize sunulan değerler sistemini elinin tersiyle itmesi akıllara zarar. 

***

“Adalet” sözcüğünün yara aldığı dönemler aynı zamanda insanlık vicdanının da kangren olduğu dönemlerdir. Herkesin gözünün içine baka baka hastalığı olanları içeride tutmak ise bir süre sonra toplumu yaralar. Çünkü insan yaşamı partiler üstüdür ve biriciktir. 

***

Ancak hırs adaletsizlikle birleştiğinde Pisagor’un kupasında olduğu gibi içine konan bütün malzemeyi dışarı atar. Böylece matematiksel denge ile adaletin terazisi birleşir. 

***

O yüzden Mehmet Murat Çalık’ı bırakın! Toplum vicdanı yeniden “Germinal” diyerek bir tohumu filizlendireceği yarınlara kavuşsun. 

***

Neden mi? Çok basit! Çünkü ölüyoruz! 

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025