Bizi aydınlığa taşıyan Cumhuriyet!

Bizi aydınlığa taşıyan Cumhuriyet!

30.10.2021 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Önceki gün sosyal medyadan öğrendik, bir genç kızımızın daha boynunun kesilerek öldürüldüğünü. Mutluluk taşıyan yüzü anılarda saklı kaldı. Uzun uzun baktım fotoğraflarına. Birinde piyanonun önünde oturmuştu. Belki çalıyordu o sırada. Belki yalnızca bir iz bırakmak istemişti ardındakilere. Sıradan zamanların öneminin ayırdında değildi. Öylece geleceğe bakıyordu. Adı, anıt sayaçta öldürülen başka kadınların arasına kazındı.      

***

Yıl: 1923. Yeni kurulmuş bir ülke. Yüzyıldır boğuştuğu savaşlardan yoksul düşmüş. Öyle ki Sabiha Sertel, “Roman Gibi” adlı anı derlemesinde Ankara’ya geldiklerinde karşılaştığı içler acısı manzaradan söz ediyor. İnsanlar yama dileniyor, diyor. İşte böyle bir ortamda ilk önce Musiki Muallim Mektebi açılıyor. Sonradan Devlet Konservatuvarı olacak binanın yapım aşamasında ise bambaşka bir hikâye saklı… Temel atılırken binanın sol arka açısına bir hatıra şisesi bir de bozuk para bırakılır. Hatıra şisesinin içinde ise geleceğin sanatkârlarına yazılmış mektup, “Ey geleceğin sanatkârları; bugün temelini attığımız yapı sizlerin, bu ülkenin sanat yolunu açacak bir ulvi amaçla inşa ediliyor. Tek hayalimiz verdiğiniz büyük eserlerle bu toprakların manevi ruhunda şerefle yer almanızdır” satırlarıyla başlamaktadır. Bugün o bina, Mamak Belediyesi olarak hizmet vermektedir! 

***

1930 yılı kapıyı çaldığında Ankara’ya turneye gelen Darülbedayi oyuncuları Türkocağı Salonu’nda Hamlet’i sahneler. Atatürk de izleyiciler arasındadır. Temsilin sonunda kulise gider. İ. Galip Arcan o geceye ilişkin anısını Darülbedayi Dergisi’nde (Ekim 1930) şöyle aktarır: “Bu tarihi akşamı bizzat yaşadık. Bu nutkun her cümlesi hitabet san’atının bütün kudret ve sihrini taşıyan bir şaheserdi.” Atatürk, gecenin sonunda Muhsin Ertuğrul’a seslenir: “Siz benim ta ataşemiliterlikten beri görmeyi candan özlediğim bir hayali gerçekleştirdiniz. Şimdi devlet reisi olarak size soruyorum: Hükümetten ne gibi bir yardım istersiniz?” Muhsin Bey, ağır vergilerle turneye çıkmanın baskısı altında, üç kuruşla tiyatro yapma derdindedir. Yıllar sonra, sanatını yaygınlaştırmak adına çok eksikliklerinin olduğunu, Atatürk’ün karşısında neredeyse dilinin tutulduğunu, sadece “Bir tiyatro mektebi istiyoruz, Paşam!” diyebildiğini yazar. Böylece konservatuvarın ilk adı olan Milli Temsil Akademisi’nin hazırlıkları resmi olarak başlar. 

***

Türkiye’de musiki kurumlarının organizasyonunu oluşturmak adına birinci sınıf müzik adamı bulma görevi Cevat Dursunoğlu’na verilir. Dursunoğlu, Almanya’ya gider. Fakat çaresizdir. Ne yapacağını bilememektedir. Berlin Flarmoni Orkestrası Şefi Furtwangler’i takibe alır. En sonunda bir gün sokakta kendini tanıtır. Böylece Paul Hindemith’in adı konservatuvarın müzik bölümü için geçmeye başlar. Furtwangler, Hitler’in en sevdiği orkestra şefi olmasına rağmen Yahudi dostunu kurtarabilmek için Türkiye’ye yollar. Artık konservatuvar için yol haritası oluşmuştur. Konservatuvarın temsil bölümü için Carl Ebert’in Ankara’ya gelmesinde karar alınır. 

***

1936 yılının temmuz ayında Devlet Konservatuvarı ilk sınavını yapar. Tek bir kız öğrenci bile sınava başvurmamıştır. Yan bölümlere gelenler (opera ve keman) ikna edilir. Böylece akademik anlamda sanat eğitimi veren okul, sanatçı yetiştirilebilmek için ilk adımını atar. Konservatuvarın tarihi boyunca okuldan sayısız kız öğrenci geçer. Sahnede devleşir her biri.

Geçen gün öldürülen Şebnem Şirin’in soluk alıp vermesi için sanatın ışığında mücadele eden kadınlardır her biri. Bağımsızlığın, insan onurunun, özgürlüğün, vatan sevgisinin her şeyden üstün olduğunu gören, bilen…  

***

Bugün, Şebnem’in yüzünden, gülümseyişinden, bir müzik aletiyle buluşmasından aydınlık sızıyor. Eğer o aydınlığı büyütmezsek kör karanlık bizi yok edecek. Ve Cumhuriyetin yıldönümünde, Cumhuriyeti benimsemiş gibi görünen sahte güçler hayatımızı karartmaya devam edecek. Sonra bir başka genç kızımızın ardından daha yine bir Denizli türküsü yakılacak: “Arabaya taş koydum/ gül yastığa baş koydum/ yarim gelecek diye /sol yanımı boş koydum.”

Yazarın Son Yazıları

Kapitalizmin laneti futbolda şike...

Sam Shepard’ın yazdığı “Aç Sınıfın Laneti” vahşi Amerikan rüyasının çöküşünü bir çiftlikte yaşayan dört kişilik ailenin hikâyesi üzerinden anlatır bize.

Devamını Oku
06.12.2025
Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025