Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

02.08.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına. Özellikle İsrailli askerlerin bebek mamalarına el koyup onların açlıktan ölmelerine neden olmaları bizi insanlığımızdan utandırıyordu. Maynard bununla da kalmıyor; hastanelerde besin olarak yalnızca şekerli su verildiğini söylüyordu. Bir başka iddiası da hastaneye getirilen erkek çocuklarının aynı gün içinde aynı yerden vurulmasıydı. Birgün hepsi karnından, bir başka gün hepsi göğsünden, ya da bir başka gün testislerinden...

Henüz ilkokula yeni başlamışım. 80 darbesinin üzerinden az biraz zaman geçmiş; korku iklimi tavan yaptığı için ilkokul öğretmenim anneme gerekli uyarıyı yapmıştı: “Akşam haberlerini izlettirmeyin!” Evde denetim vardı. Yine de göz ucuyla haberlere bakıyordum. Ertesi gün çaktırmadan gördüğüm haberi öğretmene verince “Şimdi de Filistinlileri sel basmış!” deyince buruk bir gülümseme yayıldı dudaklarına. Aynı tarihlerde “Yarın” dergisi “Filistin Şiirleri” (1982) özel bölümü yapmış. Babam Behçet Aysan’ın daha sonra kitaplarına almadığı “Tel Zaatar” şiiri burada yayımlanmıştı. Şiir; “Tel Zaatar/ napalm-gülleri açar” diye başlıyor, “Yaşayacak Filistin” diye bitiyordu. Demek ki İsrail falanjist milislerinin, çoluk çoluk demeden yüzlerce kişiyi öldürdüğü Sabra ve Şatilla katliamının hemen ardından yazılmıştı şiir. Bunda şaşılacak bir şey yoktu. Mahmud Derviş’in sözleriyle, etkin kılınan zulüm karşısında, “Bütün şairler Filistinli”ydi. Ancak soru yıllardır güncelliğini koruyor: Daha kaç kuşak bu acılı topraklarda yaşamaya devam edecek? Kaç kuşak yüzlere, binlere, yüz binlere varan ölümün soğuk bedenini tadacak, sakat kalacak, yaşasa da ölmediğine şükreder hale gelecek?

Bundan çok kısa bir zaman önce, Fransız Devlet Başkanı Macron sonbaharda Filistin Devleti’ni tanıyacağını açıkladı. Hemen ardından da Birleşik Krallık büyük bir dış politika değişikliğine giderek Filistin’i devlet olarak tanıyabileceğini ilan etti. Bu adımıyla İsrail Devleti’nin kurulmasının önünü açan 1917 yılındaki Balfour Deklarasyonu’nun da sorumluluğunu üstlendi. Peki Avrupa bir anda neden çark etti? Yaşanan katliam karşısında kamuoyunu rahatlatmak için mi? Bunun az biraz etkisinin olduğu söylenebilir. Ancak daha çok ABD’nin Ortadoğu’daki planlarına karşı, “Biz de varız!” demeyi tercih edip orada yeni kurulacak düzende söz sahibi olmak adına önemli bir el yükseltmeye gittiler. Öyle ki ABD, Trump’la eski günlerin şaşasına döneceğini iddiasıyla salınıyordu; Soyvetler Birliği yıkıldıktan, yani Soğuk Savaş’tan sonra ultra emperyalist, meydan okunamaz, askeri anlamda kafa tutulamayan, çok güçlü ve rakipsiz bir ülke haline gelmenin özlemini çekiyordu. İngiliz yazar Tarık Ali’nin vurguladığı gibi “İnsanlık tarihinde ilk kez bir impatorluk rakipsiz olmuştu. Romalılar kendini rakipsiz sanırdı, çünkü Perslerin gücünden, hatta Çinlilerinkilerinden tümüyle bihaberlerdi. Hem kafalarındaki dünya Akdenizdi, bütün küre değil”. Bunun tehlikesi ise etkin imparatorluk vurgusuydu.

Ne acı ki, Kenan diyarında, bir asırdır tarih ile coğrafya, savaşla barış, yürek ve akıl arasında kısa devre yaşanıyor. Anlayacağınız herkes hesap peşindeyken çocuklar ölüyor! Son birkaç yıla dair bölgeyi anlatan bir film çekmek için kollar sıvansa; bir anda ateş topunun koca bir şehri yuttuğu Beyrut liman patlamasından başlamak gerekir çalışmaya. Belki daha da geriye giderek, Oslo Barışı’nın sembol ismi İshak Rabin suikastine. İnsan içinde yaşarken dönemin getirisine mesafeli bakamamanın tedirginliğini yaşıyor.

Öte yandan aralarında Akira Kaurismaki, Joshua Oppenheimer, Radu Jude ve Nina Menkes’in de bulunduğu otuz sekiz yönetmen, yapımcı ve dijital yayın platfotmu Mubi’ye İsrail ordusuna yatırım yapan Sequoia Capitalle ilişkisini sonlandırması çağrısında bulunup Filistinli sanatçılarla işbirliği içinde olduğunu gösterdi. Emperyalistlerin çekişmelerine rağmen dünyada iyiler ve kötüler arasındaki hesaplaşma devam ediyor.

Dünya ise tarihsel bir aptallığa yaslanan ikiyüzlülüğün içinde salınmaya devam ediyor! 

İlgili Konular: #Trump #gazze

Yazarın Son Yazıları

Erhan Gökgücü Ödülleri

Tolstoy’un “Savaş ve Barış” romanında aklımda ellenmeden duran bir bölüm vardır.

Devamını Oku
29.11.2025
Çocuk Mezarlığı

Geçtiğimiz hafta Urfa’da marangoz atölyesinde çalışan bir çocuk işçi cezalandırılmak maksadıyla önce soyuldu.

Devamını Oku
22.11.2025
Evler...

Gülten Akın “Evler” şiirinde dediği, “Odaları şarkı tutan ev/ biri mistik biri güncel biri öyle eski/ pancursuz, yeşile gizli, çekilmiş yarışmalardan, melâli hüzünden ayıran ev/ işte o ev”di bizim ev de...

Devamını Oku
15.11.2025
Bizi Öldürdükleri Yer: İlhan Erdost Mezarlığı

12 Mart’ın hemen sonrası.

Devamını Oku
08.11.2025
Otel odalarında…

Otel odalarında…

Devamını Oku
01.11.2025
Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet

Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan.

Devamını Oku
25.10.2025
Kitabın onurunu korumak

D.H. Lawrance “Kitaplar” adlı denemesinde, “Bir kitap iki kapaklı bir yeraltı kovuğudur. Yalan söylemek için eşi bulunmaz bir yer...” diyor.

Devamını Oku
18.10.2025
Okan Toygar’la Ataol Behramoğlu söyleşisi: ‘Hayatımız Güzeldir’

Yıl: 1983. Tren iki saat kadar rötar yaptığı Kapıkule’den ayrılmak üzere.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir kadının hikâyesi

Kardeşim Zeynep Altıok’la birlikte geçtiğimiz haziran ayında Kadıköy Belediyesi’nin katkılarıyla Asım Bezirci üzerine bir panel gerçekleştirmiştik; şimdi de Bezirci için o panelden yola çıkarak hazırlayacağımız bir kitap çalışması için kolları sıvadık.

Devamını Oku
04.10.2025
Dil Derneği’nin Dil Bayramı’nda Yaşar Kemal

“Çocukluğum cennetimdi.” Annemle birlikte Türk Dil Kurumu’nun merdivenlerinden tırmanır...

Devamını Oku
27.09.2025
Çizgi roman denilince...

90’lı yıllarda Ankara’da bir üniversite öğrencisiyken ders çıkışı sınıf arkadaşımla sahafları dolaşırdık.

Devamını Oku
20.09.2025
Hangi 12 Eylül?

Yıllar önce okumuştum Yiğit Bener’in yazdığı “Eksik Taşlar” romanını.

Devamını Oku
13.09.2025
Kültürün demokratikleşmesi için festivallerin yaygınlaşması

Son yıllarda “kültür politikası” üzerine çok sayıda çalışmanın karşımıza çıktığı bir gerçek.

Devamını Oku
06.09.2025
Yanı başımızda oluşan nefret dili

Coetzee’nin çok sevdiğim romanı “Utanç”a, bir “modern diller” hocasının, Cape Town Teknik Üniversitesi’nde “romantik şairler” konulu bir ders verirken öğrencisiyle yaşadığı rahatsızlık verici ilişkiyi sorgulayarak başlarız.

Devamını Oku
30.08.2025
İki deprem: Sındırgı depremi ile siyaset depremi

“Hadi, gelin de dikkatle seyredin bu korkunç yıkıntıları,/ Küllerini şu talihsizin, şu döküntüleri, şu kalıntıları...”

Devamını Oku
16.08.2025
Gazze’de katliam, dünyada ikiyüzlülük

Geçtiğimiz günlerde son on beş yıldır Gazze’ye gönüllü olarak giden İngiliz doktor Nick Maynard’ın İsrail’de devam eden gaddarlığı anlattığı haberler yansıdı basına.

Devamını Oku
02.08.2025
Adalet terazisi

Paris’te bir sonbahar günüydü...

Devamını Oku
26.07.2025
Attila Jozsef dosyası

“Notos” dergi bu ayki sayısında Sevgican Yağcı Aksel’in hazırladığı Attila Jozsef dosyasıyla okurla buluşuyor.

Devamını Oku
19.07.2025
Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Sivas’tan sonra Rıfat Ilgaz’ı anımsamak...

Devamını Oku
12.07.2025
Bir yangının külü...

Yanıyoruz. Hem de birer ikişer değil, azar azar değil, biner biner...

Devamını Oku
05.07.2025
Bilimden yana edebiyata doğru

Bizlerin yaşam döngüsü tam otuz iki yıldır ortaçağ karanlığı olarak nitelendirdiğimiz Sivas katliamının yaşandığı o kara günde saklı...

Devamını Oku
28.06.2025
Nükleer savaş dersleri

Bazı kitaplardan bazen bir duygu tohumu, bir im kalır geriye.

Devamını Oku
21.06.2025
Siz Nihat Genç deyin ben abi…

Gökbilimciler, iki yıldızın evrende çarpışmasını “birleşme” olarak yorumlar...

Devamını Oku
14.06.2025
Cezaevi kapısında...

Bugün bayramın ikinci günü. Canımız sıkkın, yüreğimiz buruk. Düşünceleri nedeniyle kırk kilit altına alınanlarla özgürce buluşuncaya kadar tadımız tuzumuz yok!

Devamını Oku
07.06.2025
Sarıyer Edebiyat Günleri

Geçtiğimiz hafta pazar günü Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği “12. Sarıyer Edebiyat Günleri”nde “Öykücülüğümüzün Yüz Yılı” başlıklı bir panelde Sadık Aslankara, Özcan Karabulut, Hürriyet Yaşar’la birlikte konuşmacıydım.

Devamını Oku
31.05.2025
Bir Aydınlanmacı: Refik Ahmet Sevengil

Elimde uzun süredir Cemal Ünlü’nün kaleme aldığı “Söylemenin Vakti Var: Bir Yirminci Yüzyıl Bilgesi: Refik Ahmet Sevengil” kitabı var.

Devamını Oku
24.05.2025
İç sıkıntısı

Umutsuzluk ölümcül sayılabilecek bir hastalıktır. Büyük iç sıkıntıları daha çok geçmişle değil gelecekle ilişkilidir. İnsan geçen günlerden çok gelecek günlere ilişkin kaygı duyar.

Devamını Oku
17.05.2025
Dün, bugün, yarın

Dün, bugün, yarın

Devamını Oku
10.05.2025
Bir ‘örgü’ meselesi

Bir ‘örgü’ meselesi

Devamını Oku
03.05.2025
Yazarın masası

Yazarın masası

Devamını Oku
26.04.2025
Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Saf kötülüğün karşısında ayakta kalmaya çalışan iyilik

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

İyi ki doğdun Ataol Behramoğlu

Devamını Oku
12.04.2025
‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

‘Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!’

Devamını Oku
05.04.2025
Hüzünlü bir tiyatro günü

Hüzünlü bir tiyatro günü

Devamını Oku
29.03.2025
Onur mücadelesi

Onur mücadelesi

Devamını Oku
22.03.2025
Başka bir sağlık sistemi mümkün

Başka bir sağlık sistemi mümkün

Devamını Oku
15.03.2025
‘Kadınlar da Vardır’

‘Kadınlar da Vardır’

Devamını Oku
08.03.2025
İç dökümü

İç dökümü

Devamını Oku
01.03.2025
Kral Çıplak

Kral Çıplak

Devamını Oku
22.02.2025
Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

Devamını Oku
15.02.2025