Erinç Yeldan

Döviz Kuru Nereye?

18 Aralık 2013 Çarşamba

Yılın son günlerine girerken ekonomi üst yönetiminde TL’nin döviz kuru değerinin ne olması gerektiği konusunda çelişkili açıklamaların yoğunlaştığını izliyoruz. Merkez Bankası (MB) Başkanı’nın yaklaşık iki ay önce belirttiği 1.92 rakamı birçok kez spekülatif değerlendirmeye söz konusu olmuş iken, geçen günlerde Ekonomi Bakanlığı da dolar kurunun yıl sonuna kadar 2 TL’nin altına inmeyeceğini savladı. Merkez Bankası’nın 1.92 rakamı aslında bir yıl sonu hedefi mi, yoksa MB üst yönetiminin gönlünden geçen iyimser bir tahminden mi ibaret olup olmadığı ise hâlâ anlaşılabilmiş değil. Ancak, tüm ekonomi kamuoyu, ulusal ekonominin bu en önemli makroekonomik fiyatının analitik bir yargıdan uzak, böylesine rasgele rakamlar ile anılmasından kuşkusuz son derece rahatsız.
Ekonomi biliminin elinde döviz kuru dengesinin ne olması gerektiği üzerine geliştirdiği genel kabul gören bir kuramı yok. Enflasyon farkları, cari işlemler dengesi, faiz oranları, makro büyüklükler ve elbette siyasi/iktisadi belirsizlikler kurun yönü üzerinde rol oynuyor. Bağımsız çalışmalar arasında, Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü her yıl söz konusu verilerin döviz kurları üzerine etkilerini değerlendirip ülkelerin döviz kurlarının denge değerlerinin ne olması gerektiğini hesaplıyor (*). Çalışmada buna Temel Reel Kur Dengesi (Fundamental Equilibrium Reel Exchange Rate) adı verilmekte. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bir dizi ülke için enstitünün gerçekleştirdiği tahminler aşağıdaki tabloda sergileniyor. Peterson Enstitüsü’nün hesaplarına göre, nisandan bu yana dolar kuru Türkiye’de yüzde 10.4; Arjantin’de yüzde 13.5; Endonezya’da yüzde 16.7; G. Afrika’da ise yüzde 8.8 değer yitirmiş (ulusal paralar aşınmış, yani “devalüasyona” uğramış) durumda. Yani ülkeler, söz konusu dönemde önemli ölçüde kur ayarlaması yaşamışlar. Tablonun ikinci sütununda cari işlemler dengesinin milli gelire oranına ilişkin IMF’nin tahminleri sergilenmekte.
Peterson Enstitüsü bu veriyi dikkate alarak ülkelerde temel reel kur dengesini hesaplıyor. Bu hesaplama ise tablonun son sütununda yer almakta.
Hesaplamalara göre, Türk Lirası reel kurda dengeye kavuşmak üzere 2013 sonuna değin yüzde 18.4 daha değer kaybetmeli. Bu da TL’nin dolar kurunun 2.43 olmasını gerektiriyor. (1.92 veya 2.00 şöyle dursun, yabancılar başka hesaplar yapıyor!)
Tablonun son sütununa dikkat edilirse, dengeye ulaşmak için döviz kuru ayarlamasında gerekli miktar en fazla Türkiye’de. Brezilya ve Güney Afrika’da gerekli kur aşınması yüzde 3.4 ve 6.8 ile daha mütevazı oranlarda. Endonezya, Tayland, Malezya ve bir ölçüde Hindistan gibi “rakip” yükselen piyasa ekonomilerinde ise kur ayarlaması tersine dönmüş durumda.

  Nisan-Ekim 2013 Dolar Kurundaki Değişim IMF 2013 Cari Açık Oranı Tahmini(%) 2013 Reel Kur Dengesi Gerekli ek değişim
Arjantin -135,5 -0,8 -1,9
Brezilya -9,3 -3,4 -3,4
Endonezya -16,7 -3,4 3,9
Filipinler -4,8 2,5 3,8
G. Afrika -8,8 -6,1 -6,8
Hindistan -13,4 -4,4 0,6
Malezya -4,2 3,5 4,3
Şili -6,2 -4,6 0,2
Tayland -7,3 0,1 2,4
Türkiye -10,4 -7,4 -18,4
Not: Kurdaki değişimde (-) işareti ulusal paranın dolar karşısında değer kaybettiğini
(“devalüasyonu”) gösterir.
Kaynak: Peterson Institutc for International Economics, Policy Brief,Kasım 2013.

Buna ek olarak, Asya’nın söz konusu “yükselen piyasa ekonomilerinde” ortalama büyüme hızının 2013’te yüzde 5.2; 2014 için ise yüzde 5.4 olarak tahmin edilmekte olduğunu belirtelim. Dolayısıyla, 2013 boyunca “rakip piyasaların” döviz kurunda Türkiye’ye görece daha düşük miktarlarda aşınma yaşayarak, cari işlemler açıklarını daha düşük boyutlarda tutabildiklerini ve göreceli olarak da daha yüksek büyüme yakaladıklarını belirtelim. “Türk ekonomisinde ekonomik mucize” savlarının şimdilik ancak gazete manşetlerinde kaldığını vurgulamakla yetinelim.

***

Son olarak, gene MB’nin “iyimser tahminine” geri dönersek... MB üst yönetimince “arzu edildiği” üzere, yılın son iki haftasında Türk finans piyasalarına birdenbire yoğun bir ilgi olduğunu ve yoğun sermaye girişleri altında dolar kurunun aniden 1.92’ye çekildiğini varsayalım. Bu gerçekten arzu edilen bir gelişme midir?
Dolar kurunda iki hafta içerisinde (TL lehine) böylesine bir dalgalanmanın yaratacağı oynaklığın ve belirsizliğin reel ekonomide ve özellikle sanayide üretim ve ihracat üzerine etkileri ne olacaktır? Türk sanayisi dolar kurunda iki hafta içerisinde bu düzeyde şiddetli bir reel değerlenmeyle karşılaşırsa, bunu kaldırabilir mi? Merkez Bankası’nın oynaklık ve belirsizlikler çağrıştıran bu tür tahminleri fiyat istikrarı ve finansal istikrar hedefleriyle ne derece bağdaşıyor?
Bu konuyu gelecek hafta yeniden ele almak arzusundayım.
.................................... 

(*) Peterson Institute for International Economics, Policy Brief, “Estimates of Fundamental Equilibrium Exchange Rates”, Kasım 2013.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları