Erinç Yeldan

Noel Baba’nın Erken Bayram Hediyesi: Sahte Cennet

30 Ekim 2013 Çarşamba
Ekim ayının son günleri küresel finans
piyasalarında çılgınca bir bayram
kutlamasıyla geçiyor. Amerika’da artık
gelenekselleşmiş “mali uçurum” (fiscal
cliff) sorununun 2014 bahar aylarına
ertelenmesi ve Amerikan “Merkez
Bankası” Fed’in varlık alımlarına devam
edeceğinin artık iyice belirginleşmesiyle
birlikte bütün dünya borsalarında
coşkulu alım dalgası başladı; borsalar
hızla değer kazandı. Hele geçen
hafta Amerika’da tarım dışı istihdam
kazanımlarının, beklentilerin çok altında,
140 bin kişi olarak gerçekleşmesi,
Amerikan Fed’in ekonomiyi
canlandırmaya devam edeceğinin bir
başka güvencesi oldu.
Bu arada bir gerçek bir kez daha
belgelendi: Reel sektör ne kadar
tökezlerse, finans sektörü o kadar
kazançlı çıkmakta. Sanırız Alis’in Harikalar
Dünyası’nda dahi değerler ve beklentiler
sistemi bu denli ters çalışmamaktadır.
Peki, finansal sistemin beklentileri
ne kadar gerçekçidir? Fed’in varlık
alımlarına devam edeceğini (yani
Amerika’nın para basmaya devam
edeceğini ve tüm küresel ekonomiye
düşük faizli, bol ve ucuz dolar
sunulacağını) duyurması, finansal
sistemin varlıklarını ne derecede
etkilemektedir? Geçen hafta içerisinde
Financial Times’ta sunulan ilginç bir
görsel çalışma bu sorunun yanıtının
aslında çok da olumlu olmadığını belgeliyor.
Aşağıdaki tabloda sunmakta
olduğumuz veriler, söz konusu
çalışmanın bulgularını özetlemekte.
Bilindiği gibi, Fed’in “para basma
programı”, detaylarına giremeyeceğimiz
bir dizi ideolojik nedenden dolayı
“parasal genişleme” deyimi yerine,
“miktar kolaylaştırması” (MK)
(quantitative easing) diye anılmakta. İlk
MK, Lehman Biraderler’in iflasından
sonra 25 Kasım 2008’de ilan edilmiş
ve küresel piyasalara yaklaşık 1 trilyon
dolar sunulmuş idi. 31 Mart 2010’da
sonlandırılan MK1, Ağustos’un
27’sinde gerçekleştirilen ikinci dalga
MK ile sürdürüldü. Şu anda 13 Eylül
2012’de başlatılan üçüncü dalga MK ile yaşamaktayız.
Tablo, her üç MK programı altında
küresel finans pazarlarında çeşitli
finansal varlıkların ve emtia’nın
fiyatlarında gözlenen değişmeleri
özetliyor. Birinci MK süresince en
kazançlı kesim gelişmekte olan -
yükselen piyasa ekonomilerinde hisse
senedi piyasası olmuş (yüzde 108). Bunu
Amerikan yüksek getirili senetleri izliyor.
Bu arada birinci MK süresince bakır
fiyatları yüzde 112; ham petrol yüzde 67,
altın ise yüzde 37 değer kazanmış. Bol
ve ucuz likidite, aralarında Türkiye’nin de
bulunduğu, yükselen piyasa ekonomileri
başta olmak üzere tüm dünyayı ödüle boğmuş.
Ancak ikinci dalga MK’de söz konusu
ödüllendirmenin katkısının giderek
azaldığı; günümüzde sürmekte olan
üçüncü MK boyunca da etkinin giderek
kaybolduğu görülmekte. MK3 altında
parasal genişlemenin yükselen piyasa
ekonomilerinin hisse senetlerine etkisi
sadece yüzde 3; Amerikan hisse
senetlerine etkisi ise yüzde 7 düzeyinde.
Bakır ve altın fiyatları artık gerilemekte,
ham petrol de spekülatif köpükten
fazla etkilenmemekte. Artık “piyasalar”
afyonlanmış şekilde MK’lerin yıllar boyu
devam etmesini bekler hale gelmiş iken,
söz konusu sürecin tersine dönmesinin
fısıltılarına dahi tahammül edilememekte.
Bol ve ucuz dolar, sıfırlanmış faizler
ve düşen kredi maliyetleri ne yazık ki
şimdiye kadar reel ekonomilerde arzu
edilen ivmelenmeyi sağlayabilmiş değil.
Zaten bu yüzden de bunca parasal
genişlemenin yaratması beklenen
enflasyonist baskıya yol açmadığını
görmekteyiz. Enflasyon riskinin olmadığı
bu sahte cennetin sınırlarını ileriki
haftalarda incelemeye devam edeceğiz.
***
Bugün (dün) bizi boğmak ve
mahvetmek isteyen kapitalizm ve
emperyalizme karşı verilen Anadolu
İhtilali’nin baş tacı Cumhuriyetimizin
doksanıncı yıldönümü. Tüm okurlarımın
bu güzel gününü coşkuyla ve esenlik
dolu günler dilekleriyle kutlarım.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları