Seçimlere girerken, ulusallık üzerine

04 Mayıs 2015 Pazartesi

Ulusal duruş, bireyin hak ve özgürlüklerinin toplumsal örgütlenmeler aracılığı ile, demokrasiye gidiştir, çağdaş ulusalcılık budur.
- Uluslararası ilişkilerin “dengeli” yürümesi için ulusalların olması gerekir.
- Ulusallar (devletler, toplumlar) aralarındaki ilişkilerde karşılıklı çıkarlarını gözeterek “denge” sağlarlar. Ulusal iktisadi, siyasi, sosyal, kültürel, askeri çıkarlarını “koruyarak” aralarında denge kurarlar.
- Ulusallık yoksa dengesizlik vardır. Bir taraf diğerini ezer, sömürür, emperyalizm yaygınlaşır, faşizm gelir.
Denge için ulusallık var olmak zorundadır. Tarih boyunca sömürgeci (ve üstün) ülkeler azgelişmişlerin “ulusal çıkara yönelik politikalarına” hep karşı koymuşlardır.
- Ulusallık özde, “uluslararası ilişkilerde dengeye yönelik, ezilmek yerine karşılıklı çıkarları koruyan bir duruş” olduğu için daha demokratik, daha uygar, daha çağdaş ve insani bir yaklaşımdır.

Denge ve karşılıklı yarar (çıkar)
“Ulusallık”, uluslararası ilişkilerde “karşılıklı yarar”a yönelik bir duruş ve “felsefedir”. İçinde demokrasi ve insan hakları, kültürler ve çıkarlar arası karşılıklı denge ve saygı esastır.
Bu anlayışı “etnik milliyetçiliğe” indirgeyip faşist dürtülerinin aracı yapmak isteyenler,
- Kimi zaman emperyalist güçlerdir; örneğin 6-7 Eylül faşist eylemlerinin arkasında dururlar; dinci ve etnik milliyetçi fanatizmi örtüştürerek toplumu koyun sürüsü gibi gütmeyi hedeflerler.
- Kimi zaman da emperyalist küresel güçlerin kullandığı araçlardır; Köy Enstitülerine komünist yuvası diyen kimi iç ve dış odaklar ya da komünizmle mücadele dernekleri kurarak toprak ağalığı düzenine hizmet verenler biçiminde kendilerini gösterirler.

Köy Enstitüleri
Türkiye’nin kendine özgü olarak oluşturduğu Köy Enstitüleri uygulaması “ulusalcılığın azgelişmiş bir ülkedeki ilk ve çok başarılı örneğidir.
- Demokratiktir, çağdaştır, özgürlükçüdür,
- Gençler kızlı erkekli birlikte çalışarak “üretimi ve çağdaş yaşamı” öğrenirler.
Toprak ağaları, gerici Ankara bürokrasisi ve kimi küresel güçler, bu “ulusalcılığın özü” olan hareketi, kendileri açısından zararlı gördükleri için yasaklatmışlardır.
Atatürk, Çanakkale’de işgale gelen ülkelerin şehit olan çocuklarına bile, “onlar artık bizim de evlatlarımız” diyecek kadar ulusalcı ve uygardır. O kendi döneminde, “yaşam tarzı” olarak uygar coğrafya olarak Avrupa’yı gördüğü için dil, bilim, kıyafet, sanat, yaşam tarzı devrimlerini gerçekleştirdiği için (ulusalcı). Çağdaş ve uygarlıktan yana bir “ulusalcıdır”.
Ona kimse, Türkiye’yi yabancılaştırıyor diyememiştir. “Devrimleri ile Türkiye’yi çağdaşlaştırmaya yöneldiğini tüm dünya ve halkımızın büyük bir çoğunluğu görebilmişlerdir”. “Ulusalcılığın” dünyada simgesi olmuştur.

Seçimlerde ‘ulusallık’
Seçimlere girerken ulusallık, özellikle çağdaş nitelikleri göz ardı edilerek ilkel ve geçmiş yüzyıldaki nitelikleri ile kötüye kullanılmaktadır.
- AKP sürekli sapmalar yaparak 13 yıldaki uygulamalarını kanıtlarcasına, “biçimsel, ilkel ve taktiksel” yönleri ile kullanılmaktadır. Uygulamada ve özde ise dini, her şeyin üzerinde tutan bir durumdadır.
- MHP “geleneksel milliyetçilik” anlayışından ödün vermekte zorlanmaktadır. Milliyetçilik, muhafazakârlık ve İslamcılık çemberi içinde bir görüntü sergiliyor.
- HDP için özde esas olan Kürt etnik milliyetçiliğidir. Seçim gereği, ödün verir gözükmektedir. AKP ile koalisyona “hayır” diyememektedir.
- CHP, Atatürk milliyetçiliğini, etnik saplantılardan uzak “ulusalcılığı” esas almasına rağmen, bunu ağırlıklı bir şekilde vurgulamaktan kaçınmaktadır.
Aslında çağdaş ulusallık, “birey ve toplum arasında haklar, özgürlükler, örgütlenmeler açısından gerçek demokrasinin kendisinden başka bir şey değildir”.
Bu gerçeği hiç çekinmeden herkesin, sesinin çıktığı kadar haykırması gerekir. Eğer hedefi demokrasi, özgürlükler ve refah içinde bir ülkeye ulaşmaksa tabii...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları