Hayal değil, gerçek!
Feridun Andaç
Son Köşe Yazıları

Hayal değil, gerçek!

11.04.2025 04:01
Güncellenme:
Takip Et:

Montesquieu, bundan tam 377 yıl önce şunları yazmıştı: “Hükümdar sarayında kapalı yaşıyorsa içindeki şehvet ortamından, kendisini orada tutan herkesi paniğe sevk etmeden çıkamaz. Kendisinin ve gücünün başkalarının eline geçmesine ise dayanamaz. Öyleyse hükümdar nadiren şahsen savaşır ve komutanları olmadan savaşmaya cesaret edemez.”*

Bir yandan da yasaların gücünü elinde tutan bu hükümdarlar, sözüm ona halkın refahı ve huzuru için çalıştıklarını söyler dururlar.

Gelin görün ki halkın kendilerine verdiği yetkiyi kullanarak böylesi söylem geliştirenler, aslında kurdukları otoriter rejimde korku iklimi yaratarak zamanın çarkını kendilerine doğru döndürmeye çalışmaktadırlar. Orada yağma vardır, hukuksuzluk vardır, çürüme vardır, kayırmacılık vardır.

İktidar sahipleri adeta “Utangaç, cahil, korkak halklara, fazla sayıda kanun gerekmez” diyerek siyasal güçlerini, kendi çıkarları ve avanelerine dönük kullanırlar.

Bu gibi bir yönetim, geniş kitleleri yozlaştırıp sindirmeyi hedefler. Evet, dertleri “palyatif toplum” yaratmaktır. Adeta değersizleştirir her şeyi. Rejim, elinde tuttuğu, güdümlü kıldığı tüm “araç”ları kullanarak, kitleleri duyarsızlaştırıp her türlü acıyı, yoksunluğu kanıksamaya mecbur kılar.

Evet, böylesi zamanlarda kaçınılmaz olarak “insanlar yozlaşır, despotizme alışırlar”.

Acı, yoksunluk ve eşitsizlik dayanılmaz olunca, haksızlıklar da alıp başını gidince, toplumda uyanan vicdan duygusu, o “kusurlu yönetim”e karşı gerçekleştirilecek bir başkaldırıyı, bir süredir sinmiş olduğu ininden yavaş yavaş çıkarır.

İşte tam o noktaya gelindiğinde kolektif enerjinin ortaya çıkabilmesi için bir işaret fişeği gereklidir.

O ilk tepki ile oluşan başkaldırıyı, önü alınmaz bir kaosa dönüştüren asıl tavır ise elinde tuttuğu otokrasi oyuncağıyla (hâlâ) her şeyi yapabileceğine inananların ahmaklığıdır.

Adalet sistemini yerle bir eden de kitleleri umursamayan, o kibirli ve yıkıcı edanın ta kendisidir. Yalnızca kendi çıkarları için topluma ayar vermeye çalışan düzenbaz saray soytarılarının dalkavukça çığlıklarıdır işte o enerjiyi ortaya çıkaran.

İşaret fişeği ise kırılan bir dal ya da solan bir çiçek bile olabilir ve haksızlığa uğrayan bir sesin öfkesiyle bir anda patlayabilir.

KARANLIĞI AŞMAK

Şiddetle birlikte korku duvarları yaratarak, hapishaneleri otoritesinin simgesel mekânları haline getirip muhaliflere karşı gözdağı arenası olarak gösteren siyasal iktidar için hak, hukuk, adalet, vicdan diye bir şey yoktur, kalmamıştır.

Yalan, otoritenin katalizörü olmuştur.

Kendine inanan, inandırılan kesim her durumda nemalandığı için bu tür yalanların hem bir parçası hem de doğal sözcüsüdürler. İşte siyasal iktidarın bağımlısı olmuş o kişilerdir bu yapıyı devam ettirenler. Üstelik, karar verici olana sorgusuz sualsiz “itaat”, onlar için adeta bir öğrenilmiş çaresizliktir.

Bunlar aynı zamanda, yok olmamak için bu varoluşa inanmak, bağlanmak, denileni yapmak zorunda olan bir güruhtur da.

Özcesi, egemen iktidarın kaybetmemek için her türlü “oyun”u sahneleyebildiği oyunun şu an “son perde”sine geldiğimizi pekâlâ söyleyebiliriz.

Son eylemler şunu gösteriyor ki “12 Eylül 1980” askeri darbesinden beri sindirilen toplum hiç de hayatın ötesine düşürülememiştir.

Bugün ise hayatını, artık siyasallaşmanın kıyısına taşımak zorunda kalmıştır.

Aslında tüm bu olanların temel nedeni, mevcut siyasal iktidarın otokratik rejimi inşa edebilme hayallerinden başka bir şey değildir. Ancak onlarınki bir hayal, yaşanan kitlesel uyanış ise bir gerçektir ve eninde sonunda boş hayalleri ortadan kaldıracaktır.

(*) Kanunların Ruhu Üzerine, Montesquieu; çev.: Berna Günen, 2017, Türkiye İş Bankası Kültür Yay., s. 948. 

Yazarın Son Yazıları

Türkiye’nin Doğu sorunu: Bu bir ‘Kürt reformu’ mu?

Yıllardır “sorun” olarak, temcit pilavı gibi ısıtılıp duran Kürt realitesi palyatif öneriler, siyasi manevralarla bugüne kadar taşındı.

Devamını Oku
05.12.2025
Kendi sesini bulmak

- Bu yazıyı bekleyen okuryazara

Devamını Oku
21.11.2025
Farkında olmak da erdemdir!

Bir çıyanı kınayamam.

Devamını Oku
07.11.2025
‘Labirent’ neyi anlatır?

Amin Maalouf, bir dünya romancısı.

Devamını Oku
24.10.2025
Suçlar, suçlular, müritler

Baştan başlayalım dilerseniz.

Devamını Oku
10.10.2025
Yazı yordamı

Her şey bir şeydir, belki de!

Devamını Oku
26.09.2025
Karanlığınız kadarsınız!

Borges, kendi körlüğünden söz ederken şunu diyordu...

Devamını Oku
12.09.2025
‘Ah, bu sessizliği anlat!’

'Nefes almak isteyen okur için...'

Devamını Oku
29.08.2025
Çürümenin göstergeleri

Türkiye’nin bugünkü gerçeği birçok açıdan irdelenmeye değer.

Devamını Oku
15.08.2025
Türkiye’den çürüme manzaraları: (1) Sayın dolandırıcı!

Size hanımefendi ya da beyefendi demeyeceğim çünkü siz bir hırsız, bir dolandırıcısınız!

Devamını Oku
01.08.2025
İroni değil, gerçek!

Bugün size, Anadoluhisarı’ndaki Şeyhülislam Yasincizâde Abdülvehhap Bey Yalısı’nda bir sabah kahvaltısında buluştuğum Ali Rıza Bozkurt ile yaptığımız uzun sohbetten söz etmek istiyorum.

Devamını Oku
18.07.2025
Cicero’nun cesareti var mı?

Lucius Cornelius Sulla dönemi; Roma’nın yozlaşmaya, siyasal erkin de çürümeye başladığı bir dönemdir.

Devamını Oku
04.07.2025
Geleceği kurmak için: Kütüphane

Şunu hemen söyleyeyim ki kütüphanem ile oldukça özel belgeler barındıran arşivimin bazı “açgözlü sahaflar”ın eline düşebileceği düşüncesinden dolayı endişeliyim!

Devamını Oku
20.06.2025
Aydınlanma nerede başladı, değişim nereye kadar?

Köy Enstitüleri bir uyanış hareketiydi. Tarım toplumu olan Türkiye’nin kırsal kalkınmasıyla değişim dönüşüme uğrayabileceğinin ilk hamlelerindendi.

Devamını Oku
06.06.2025
Kendimizi unutmamak için

Annem öldü.

Devamını Oku
23.05.2025
Benim İstanbul çağım

Benim İstanbul çağım

Devamını Oku
09.05.2025
‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

‘Çıkar oyunu’ mu, ‘uzlaşma’ mı?

Devamını Oku
25.04.2025
Hayal değil, gerçek!

Hayal değil, gerçek!

Devamını Oku
11.04.2025
Sen beni dönüştür

Sen beni dönüştür

Devamını Oku
28.03.2025
‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

‘Milliyetçi Türkiye mi?’ MHP nerede duruyor?

Devamını Oku
14.03.2025
Görebilseniz eğer...*

Görebilseniz eğer...*

Devamını Oku
25.02.2025
Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Bir Naomi Klein bakışı: Yeni dünya düzeni ve ikizleşme

Devamını Oku
11.02.2025
Çaltıözü’de sabah

Çaltıözü’de sabah

Devamını Oku
28.01.2025
Kendi ‘kör kuyu’larımız

Kendi ‘kör kuyu’larımız

Devamını Oku
14.01.2025
Uğultulu zamanlar

Uğultulu zamanlar

Devamını Oku
31.12.2024
‘İlgilen ve ilişkilen’dir

‘İlgilen ve ilişkilen’dir

Devamını Oku
17.12.2024
‘Sen bana neler öğrettin?’

‘Sen bana neler öğrettin?’

Devamını Oku
03.12.2024
Anlatısız toplum

Anlatısız toplum

Devamını Oku
19.11.2024
‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

‘Karanlık zamanlar’dan geçerken

Devamını Oku
05.11.2024
Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Bahçe, portakal çiçekleri yaseminler

Devamını Oku
22.10.2024
Edebi buluşmaların anlamı

Edebi buluşmaların anlamı

Devamını Oku
08.10.2024
Kötülüğü nerede aramalı?

Kötülüğü nerede aramalı?

Devamını Oku
24.09.2024
Kapitalizmin çirkin yüzü

Kapitalizmin çirkin yüzü

Devamını Oku
10.09.2024
Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Oliver Sacks’tan yolu geçmek...

Devamını Oku
27.08.2024
Belleğin çağrısı

Belleğin çağrısı

Devamını Oku
13.08.2024
Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Üsküdar mı, Kadıköy mü?

Devamını Oku
30.07.2024
Eski sözlerde, yeni bakışlar

Eski sözlerde, yeni bakışlar

Devamını Oku
16.07.2024
CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

CHP'nin kültürle 'imtihan'ı!

Devamını Oku
02.07.2024
Bir bahçe kurmak

Bir bahçe kurmak

Devamını Oku
18.06.2024
Bize dokunan hikâyeler...

Bize dokunan hikâyeler...

Devamını Oku
04.06.2024