“Çözüm süreci” tartışmaları MHP odağında sürerken siyasi olarak bu partinin varlığını ve ilkelerini sorgulayıcı söylemler de ortaya çıkıyor.
Ülkenin geldiği noktada sosyoekonomik politikaların öncelikli olması gerekirken tartışmaların başka boyutlarda gelişmesi, başka bir deyişle farklı gündemlerin yaratılmaya çalışılması, hâlâ “12 Eylül” askeri darbesi artığı bir siyasetten kurtulamadığımızı göstermektedir.
Şu bir gerçek ki Milliyetçi Hareket Partisi’nin, o sığındığı elli yıllık “miras”ı bugün iyice evrilmiş ve MHP, ülkedeki siyasi arenada “12 Eylül” darbesi sonrasında ortaya çıkarılan “Türk-İslam sentezi”nin misyonunu üstlenen bir parti durumuna dönüşmüştür.
Dikkat ederseniz eğer, MHP’liler “ulusalcılık” sözünü ağızlarına almaz. Tek sloganları vardır: Milliyetçilik. Son yıllarda aynı zeminde buluştuğu AKP’nin sloganı da İslamcılıktır!
Küresel kapitalizmin Avrasya politikasındaki bu ulus devleti parçalayarak yeni bir milliyetçilik/ sömürgecilik anlayışı belirleme ideolojisi, temel unsurdur. Türkiye üzerinde oynanan oyunlarda ise görünen siyasi taşeronların yanı sıra; hadi, Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle söyleyeyim; bir de “koltuk değneği” siyaseti güden MHP ve onun ekseninden kaymış ideolojik gerçekliği vardır. Üstelik yarattıkları “Türk milliyetçiliği” adeta yaratılan “Kürt milliyetçiliği”nin bir payandası durumundadır bugün.
Peki ne adına MHP bu yolu seçmiştir?
Küresel sermaye ve emperyal güçler adına. Bugün, PKK’nin varlığını bile kendi devamlılığı için fırsata çevirmeye çalıştığı gibi dayatılan her türlü milliyetçilik de bu gidişatlarının bir göstergesidir.
Bizim kuşak, 1970’lerde MHP’yi nasıl görüyorduysa bugün de öyle görüyor. Bugünkü MHP; gençliğimde, şu an yazdığım gazeteyi okuduğum için bana saldıran zihniyetten bir adım geri değildir.
Dün, biz yurtseverlere silah çekip “Komünistler Moskova’ya” diyenler, bugün vatanseverlik naraları atacakları yere, siyasi bir projenin yandaşı olarak küresel kapitalizme (sözde) milliyetçi söylemlerle hizmet etmektedirler.
Gerçekte ülkenin demokratikleşmesi de vatandaşın içinde bulunduğu ekonomik buhranın sona erdirilmesi de MHP’nin umrunda değildir. Tıpkı dış politikadaki eksen kayması ve de toplumsal uzlaşmanın umrunda olmadığı gibi.
Çünkü bizzat kendisi bunların daha da derin krize dönüşmesinden beslenmektedir ve “derin Türkiye” olgusu, MHP siyasetinin odağında yer almaktadır.
Eğer Kürtlerin aklı/siyaseti, uzlaşma savsatasının ötesine geçip dağdan inmeyi başarmak suretiyle parlamenter sistemde demokratik çözüm anlayışını benimseyebilirse; bugün ne AKP’nin elindeki “çözüm süreci” kozu ne de MHP’nin “Bölünüyoruz” argümanının ekmeğini yiyen siyasi konumu kalır.
AKP, MHP ve hatta CHP ne derse desin; küresel güçlerin Avrasya politikaları nereye yönelirse yönelsin; eğer Türkiye’nin Kürtleri akılcı siyaset güderlerse; Türk soluyla birlikte ülkenin kaderini değiştirebilirler.
İşte o zaman CHP gerçek sosyal demokrat parti çizgisine varma şansını yakalayabilir ve “12 Eylül” kopyası “Türk-İslam sentezi” endeksli “kara politika”lar da toplumun yakasından düşer.
Dikkat ederseniz AKP de MHP de din ve milliyetçilik söylemlerinden deyim yerindeyse nemalanmaktadır diyebiliriz. MHP Alpaslan Türkeş’in miadını çoktan doldurmuş “Dokuz Işık” söylemini hiçbir şekilde dillendirmemektedir. Hele hele “büyük Turan” ülküsünü kendi kaderine bırakalı çok olmuştur! Çünkü “Türk Cumhuriyetler”den yeterince dilleri yanmıştır!
O nedenle ellerinde tek kalan olgu olarak Kürt milliyetçiliğine adeta tutunacak bir dal olarak sarılmış ve “Bakın biz varız; biz hem İslamcı hem de Türkçüyüz” edasıyla kendi ideolajileriyle uyuşmayan bir yola sapmışlardır.
Sağduyusu körleşmiş siyasetçilerin (ki CHP içinde bunlar bir hayli var) göremediğini, MHP’nin hem İslamla hem de Türkçülükle dans ederek AKP’ye nasıl reveranslar yaptığını biz dün de gördük bugün de.
MHP işte bugün bu noktada varlığını sürdürüyor sevgili okurum. 1970’lerde ne ise bugün de o vaziyette. Türk siyasetinin, kendi kardeşini gözünü kırpmadan öldürebilen, çatık kaşlı, beyaz çorap giymesi yasak, göstermelik kabadayısı. Ama adamakıllı Türk-İslam sentezinin yeni fedaisi.
Buyrun, yeni siyasetçilerimize hayırlı olsun bu kutsal ittifak!
Eğer bir gün Kürtleri de bu arenada görürseniz hiç şaşırmayın derim! Çünkü bu ülkenin ırmakları batıya, doğuya ve kuzeye doğru hep güneyden akmaktadır.