Feyzi Açıkalın

Bir turizm ve tarım şehri olan Alanya özelinde referandum değerlendirmesi

21 Nisan 2017 Cuma

16 Nisan yalnızca bir rakam olarak bile, (eğer varlığını sürdürebilecekse!) Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarihinin unutulmazları arasına girdi. Bu tarihin geçmiştekilerden farkı, 17 Nisan sabahının birbirine benzemez guruplarca ve farklı nedenlerle bekleniyor olmasıydı. Yaşam neredeyse “ertesi güne!” endekslenmişti.

Sandık sonrası yapılan anket ve buna bağlı analizler beklentileri karşıladı. Liderin olumlu ve olumsuz etkisinden tutun da, hangi yaş ve eğitim gurubunun ne oy verdiği, kent ve kırsalın tercihleri, oylama öncesindeki tahminleri doğruluyordu.

Bir turizm ve tarım şehri olan Alanya’da da Türkiye ortalamasına benzer sonuçlar elde edildi.  Ama bazı farklılıklarla…

Alanya ve benzeri turizm şehirleri

Alanya’da, turizme ilk başlayan benzeri kıyı kasabaları Kuşadası, Bodrum, Marmaris, Fethiye ve Manavgat’tan farklı bir sonuç alındı. Anılan bu turizm merkezleri çok büyük oranda ‘hayır’ oyu verirken, Alanya genelinde bu oran yüzde 51’de kaldı. Bu sonuç, Alanya turizmcisi ve turizm esnafının sektörün kötü gidişinden çok etkilenmediğini ve halk oylamasında bunu cezalandırmadığını da gösteriyordu. Tabi, siyasi iktidarın Alanya bağlantısının, referandum propaganda sürecindeki büyük etkisi de unutulmamalıydı.

Alanya, yine benzeri olan yerleşimlerden büyüklüğü ve aldığı göç ile de ayrışıyor. Şehir, göçü ya çevresindeki yakın kasabalardan ya da ağırlıklı olarak İç Anadolu olmak üzere ülkenin Doğu ve Kuzeyinden alıyor. Alınan göçün niteliği ve şehirde yerleşilen bölgeye göre de seçim sonuçları değişebiliyor.

Alanya göçmenin oylamaya etkisi

16 kasım 2016 tarihli bir bilgiye göre, kırsalıyla birlikte 294 bin olan Alanya nüfusunun 167 bini, çoğunluğu Konyalılar olan göçmenlerden oluşuyor. Nüfusa kayıtlı doğum yeri Antalya olarak değerlendirildiğinden göçmen olarak sayılmayan, örneğin kuzey komşuları Gündoğmuşlular da bu sayıya eklendiğinde, Alanya demografik yapısının çok büyük oranda dışardan gelenlerce oluşturulduğu gözleniyor.

O çok meşhur renkli seçim sonucu haritasına bakıldığında, Antalya’nın 19 ilçesinden 4 tanesinde ‘evet’ çıktığı gözleniyor. Ne ilginçtir ki bu yerleşimlerin hiç birisi kıyı kasabası değil! Bunlardan en yüksek ‘evet’ oranı da, Alanya’nın yıllar boyunca göç aldığı Gündoğmuş ilçesinde görülüyor. Tıpkı en çok dış göç aldığı ve yüzde 73 oranında ‘evet’ çıkaran Konya büyükşehrinde olduğu gibi!

Şehir merkezinde durum nedir?

Tam da aksine, Alanya çekirdek ahalisinin yerleştiği mahallelerde ‘hayır’ farklı olarak önde görünüyor. Bu mahalleler hem 1973 yerel seçimlerini çok az farkla yitiren aydın yerlisinin ardıllarını, hem de o tarihlerden başlayarak şehir merkezine yerleşip, “Alanyalı” olan göçmenleri barındırıyor.

Yüzde 57 oranında ‘hayır’ oranı çıkaran şehir merkezi, batısından başlamak üzere kuzeyde Torosların şehre bakan yamaçlarına uzanan yerleşimlerdeki ‘evet’ ile çevreleniyor. Yani kent merkezindeki  “şehirli olmaya karar vermiş Alanyalılar”, şehri kırsalı ile bağlayan geçiş noktalarında ‘evet’ ile kuşatılıyor.

Bunun birinci nedeni, biraz sonra kırsal yerleşimler için neden olarak belirteceğimiz din taassubunun oralarda yoğun olması. Sonrasında ise, inşaat yoğunluğunun, merkezde yer kalmayarak oralara kayması bir başka neden olarak görülüyor. Yeni yerleşim bölgeleri açıldıkça, başta sıraladığımız göç dalgası oradaki demografik yapıyı da değiştiriyor. Anadolu’dan taşınan geleneksel ‘evet’ oy tercihi bu bölgelerde belirleyici oluyor.

Oysa, yine sonradan yapılaşmaya açılan, şehir merkezindeki ve biraz dışardaki üst orta gelir gurubuna hitap eden yerleşimlerde, aksine ‘hayır’ oyları önde görünüyor. Yine, artık bir “küçük Alanya” gibi kent merkezi haline gelmiş olan, şehre 10 kilometre uzaklıktaki Mahmutlar yerleşiminde de ‘hayır’ tercih nedeni oluyor.

Alanya kırsalı merkezden ayrışıyor

Bir zamanlar işi, “Dünya Turizm Başkenti!” olarak (kendi kendimize) adlandırmaya değin abarttığımız Alanya şehrinin kırsalı bütün ezberi bozuyor. 1950’li yıllarda başlayarak 1960’lardaki Süleyman Demirel hükümetleri ile vücut bulan, “kırsalı dincileştirme politikası” meyvelerini sürekli veriyor.

Toplam seçmeninin yaklaşık yüzde 62’sini oluşturduğu için oy deposu olarak görülen Alanya kırsalı, her seçimin belirleyicisi olmaya devam ediyor. Tarım ve hayvancılığın arazi şartları yüzünden geniş ve modern ölçekte yapılmadığı özellikle dağ köyleri, her seçimde oylarını artırarak siyasi iktidara destek veriyor.

Çünkü büyük bir planın parçası olarak, maaşı üç yıl öncesindeki sembolik 90 TL’den asgari ücrete yükseltilen muhtarlar, o yerleşimlerde çok etkili oluyorlar. Sosyal yardım adı altında verilen ücret, tarımsal destek ve hayvancılık kredileri, çuvallarla gelen emtia yardımı köylüyü üretimde bulunmaktan vazgeçiriyor. Bedavadan gelen bu para kendisini siyasi iktidara bağımlı ve borçlu kılıyor. Dahası, arazisinden geçecek bir anlamsız(!) otoyol projesinden alacağı yüksek istimlak bedeli düşlerini süslediği için, iktidarın bu anlamdaki seçim vaatlerini sürekli gözlüyor.
Sera altı üretimi yapılan Alanya batı bölgelerinde ise, Rusya’ya domates ihracatındaki engelleri kaldıracağını vaat eden bölgenin iktidar temsilcilerinin sözleri hatırlatıldığında, bu yıl domates ve salatalığın iyi para ettiği için olumsuzluk bir yaşanmadığı söyleniyor! Dolayısıyla ‘evet’ veriliyor…

Kırsal merkez yaşamına katılıyor mu?

Alanya merkezine çok yakın yaşasa da, kırsalın ahalisi kentin refahına, uygar ölçekteki modern yaşamına katılmak istemiyor. Çünkü kendini şehirli hissetmiyor. Zaten böyle bir talep de kendisine ulaştırılmıyor. Dini öğretiler, hurafelerle biçimlenen muhafazakarlığı, onu bir şekilde şehirliyle oluşabilecek olumlu etkileşimden koruyor. Her türlü sorgulamadan yoksun din taassubu kompakt, diri kalmasını sağlıyor. Böylece her seçimdeki hazır güç olarak bekliyor.
Köyünün kendisi kırsalında kalırken, çocukları kent yaşamına niteliksiz ve mevsimlik iş gücü olarak katılıyor. Şehrin temel geçim kaynağı turizm kötü gidince de, işverenini ve şehirdeki varsıl sınıfları hedefe alan bir ayrışmaya giderek lümpenleşiyor. Siyasi olarak salınan, hedefsiz; her türlü şekilde kullanıma hazır…

Şehir merkezi ise aslında kırsaldan, din baskısının ve belirleyiciliğinin yalnızca şekliyle ayrılıyor. Dini sembol kullanma yaşının özellikle kızlarda çok düştüğü bir şehir olan Alanya, konuklarına da böyle bir imaj sunuyor. İmam hatipleşmenin hızla sürdüğü ve her türlü siyasi oluşumun bunu bir Alanya gerçeği olarak kabul ederek söylem ve politika geliştirdiği Alanya şehri, bu yönüyle de benzer turizm beldelerinden ayrılıyor.

Ne yapmak lazım?

Soru da buradan geliyor: Son referandum ve dahi her seçim göstermektedir ki, Alanya’da hatırı sayılır uygar, laik, cumhuriyet ilkelerine ve önderleri Atatürk’e bağlı kentli bir nüfus yaşamaktadır. Bundan sonraki seçimlerde aday olacaklar, kendilerine referans aldıkları kırsal geçmişleriyle övünerek, o değerleri baskın tutarak mı oy isteyecekler? Yoksa kırsalın geri kalmışlığını kabul edip ve onu bir sorun olarak görecek mi? Kentliyle elbirliği ederek, kırsala kendi yerinde dokunup, onu dinleyerek medeni bir yaşamın parçası haline getirme konusunda ön almaya çalışacak mı? Yoksa geri kalmışlığı bir Alanya kırsalı gerçekliği olarak kabul edip, bunun üstüne mi popülist politikalar inşa edecek?

Halk dalkavukluğundan arınmış hedeflerle yola çıkan politikacı, bırakın bağlı bulunduğu siyasi oluşumu, şehirdeki her türlü çıkar ve hemşeri guruplarınca desteklenecek mi? Her yerleşim işe kendi evinin önünü temizlemekle başlayıp, ülkeyi çıkmaza sürüklemeye kalkanlara uyarı niteliğinde dersler verecek mi? Sorular böyle uzayıp gidiyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları