Zaten her şey çok güzel başladı. Beşiktaşlı taraftarlar öylesine büyük arzuyla takımlarını desteklediler ki onlar en baştan turu geçtiler. Bu arada Olimpiyat Stadı’nın dolması için illa Liverpool’un İstanbul’a mı gelmesi lazım? Anımsarsanız Şampiyonlar Ligi Finali’nde de tıklım tıklımdı bu stat.
En iyisi biz Liverpool’u seyirci sorununu çözmek için Süper Lig’e transfer edelim. İşin şakası bir yana dolu tribünler Passolig’in ne kadar gereksiz olduğunu da kanıtlıyor. Yıldırım Demirören’in maçlara gelmesini istemediği 64 bin biletli seyirci vardı dün akşam. Hiç susmadan takımlarını destekleyen. Ve Bilic sonunda kararını vermiş ve geri dörtlüyü; Serdar, Necip, Franco ve Opare şeklinde kurmuş. Aslında önemli olan takımın tümünün savunma anlayışı.
Kartal da bu anlamda gayet dikkatli başladı maça. İlk 20 dakikanın neredeyse tamamı Liverpool yarı alanında geçti. Zaten konuk takım ilk maçın aksine karşılayan rolünü seçmişti. Kontralarla Balotelli’ye top atıp gol aramayı düşündüler. Orta alanda Henderson’un yokluğunda o yere alışık olan Emre Can çekilmişti. Liverpool’un Toure-Skertel-Lovren’den oluşan geri üçlüsünün ağırlığı da gözetilirse Beşiktaş için gol atma koşulları gayet uygundu. Ne var ki Siyah - Beyazlılar geriden çok paslı ve ağır çıkınca, üç, dört, beş kişiyle çok paslı etkin ataklar oluşturamayınca pozisyon da bulamadı. Sadece bir kere böyle çıktılar ve Olcay’la pozisyon buldular. Böylece ilk yarı Liverpool’un istediği gibi bitti.
Tur için bize gol lazımdı. Ve Kartal ikinci yarıya çok daha etkin başladı. Fakat yine çok adamla organize ataklar yapamıyordu. Nihayet 72’de dörtlü çabuk bir atakta sonradan oyuna giren Tolgay ceza alanı dışından topa öyle bir vurdu ki kalecinin yapacağı bir şey yoktu. Golden sonra Beşiktaş rahatladı. Moralli ve uyumlu oynayıp ikinci golü aradı. Tolgay’ın ortaya tam girmesi ve geniş alanda çabukluğu dengeleri tamamen bizim lehimize çevirdi. Bu oyuna gol gelmeliydi. Ama olmadı. 90’da direkten dönen top ise şanssızlığımızdı.
Ve uzayan maçta Beşiktaş oyundan düşmeden aynen mücadele etti. Ama 2. golü atacak şansı elde edemeyince sıra taraftarın ‘Helal olsun size’ tezahüratları eşliğinde seri penaltılara geldi. Neyse ki ettiği turu geçti. Tebrikler, tebrikler, tebrikler… bu kez oldu ve Kara Kartal sonuna kadar hak
Bu Kez Oldu
Yazarın Son Yazıları
Sakat, cezalı ve milli takımlara gidenler nedeniyle Beşiktaş’ta Demir Ege, Kartal ve Taylan ilk on birde.
Yine değişen bir şey yok; ne maç yönetimlerinde, ne hakem atamalarında ne de kulüp yöneticilerinin tavırlarında.
Böyle skor korunamaz, korunamıyor da zaten. Skor eşitleniyor: 3-3. Uzatmalarda Beşiktaş’ı Allah koruyor. Sonuçta ben de skoru belirleyen VAR ile ilgili Trabzonlu TFF Başkanı’ndan bir açıklama bekliyorum.
TFF Başkanı Hacıosmanoğlu yaptığı açıklamalarla bize ne demek istedi?
Beşiktaş’ın ilk on birinde 6-7 oyuncu belli artık. Ama ben mesela Milli Takım kalecisi Mert’in, Sergen Yalçın’la birlikte neden itibar kaybına uğradığını anlamıyorum.
Pazartesi akşamı ne izledik biz?
Baştan söyleyeyim.
Baksanıza adalete olan inancımızın her gün daha da azaldığı şu kirlenmiş futbol ortamını birileri bahis üzerinden temizleme kararı almış.
Önde presle rakip alanda topu tutabilme, savunmadan güvenli çıkışlar, kanatların iyi çalışması Beşiktaş’ın artılarıydı
Beşiktaş’ın son mali kongresi kulüpte işlerin hangi noktalara vardığının bir göstergesi maalesef.
Beşiktaş baskılı ve enerjik başlıyor ve 2 golle öne geçiyor. Ama VAR’ın işgüzarlığıyla, hakemin sarı kartı kırmızıya dönüyor, Orkun gereksiz hareketi yüzünden atılıyor ve Kartal 10 kişi kalıyor.
Bu ligin şaibeli olduğunu zaten hep biliyorduk.
Maçın hemen başında Toure’nn soldan top sürerek ceza alanına girişi, Cerny’nin yerden topu uzatışı ve Cengiz’in net vuruşuyla Beşiktaş Kasımpaşa karşısında öne geçiyor.
Ne sebeple olursa olsun maç ertelenmesine karşıyım.
Süper Lig’i yayıncı kuruluş mu yönetiyor?
Zafer sarhoşluğu içindeyiz.
Maç yazımda “Fırsat kaçtı” başlığını atmıştım.
Fırsat kaçtı
Galatasaray derbinin favorisiydi. Ama belli ki Liverpool maçının yorgunluğu vardı.
Bitmeyen çilemiz bizim bu; tribünlerin küfürlü sloganlar nedeniyle sürekli ceza yemesi.
MHK’nin görevi iyi hakem yetiştirmek ve o iyi hakemleri adaletli bir şekilde maçlara vermek değil midir?
Garabetler ülkesiyiz; anımsarsanız 2004’te tekrarlanan Çaykur Rize-Fenerbahçe maçı ocak transferleri de kullanılarak oynanmıştı.
Beşiktaş-Başakşehir maçından çıktım koşa koşa eve geldim.
Bakın Erkek Milli Basketbol Takımımızın oyuncusu Kenan Sipahi, Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale çıkma başarısı gösterildikten sonra “Biz saha içinde ve saha dışında birlikte zaman harcamaktan çok zevk alıyoruz” diyor.
Sürekli dön dolaş aynı noktaya geliyoruz.
Bravo bildiniz, Ole Gunnar Solskjaer Beşiktaş’ı şampiyon yapamadı.
Karşınızda çok zayıf bir takım da olsa siz oyun kuramaz, topu rakibe verirseniz istediğiniz kadar savunmacıyla sahaya çıkın o rakip istediğini yapar, öyle olur böyle olur golü de bulur.
Eldeki kadroya bakıp Solskjaer üçlü savunmaya geçmiş.
Transfer değil emek!
Beşiktaş şu anki takım performansıyla kimi rahat yenebilir sorusunun yanıtı yok maalesef.
Gerçekçi olmak gerekirse Beşiktaş’ın bugün mucizeye ihtiyacı olacak.
Beşiktaş maçın başında kaptırılan topla şanssız bir gol yiyor.
Bu kadar kötü bir zamanlama olabilirdi ancak. Malum; Beşiktaş bu akşam Shakhtar Donetsk ile tarihi bir maça çıkacak.
Daha önceki yazımda, forma aşkının olduğu, aidiyete dayalı o eski yılların çok gerilerde kaldığından, artık her şeyin değerinin para ile ölçüldüğünden bahsetmiş ve bir futbolsever olarak üzüntümü dile getirmiştim.
Fikstür çekiminin üstünden daha bir hafta bile geçmedi. Ama kimse içerdiği haksızlıklar üzerine konuşmuyor.
Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Beşiktaş’ta çok isabetli gözüken iki transfer yapılmış, hele Abraham gibi çok renkli bir santrfor gelmiş ama hâlâ laf edenler var.
Cemal Süreya demiş ki: “Bir takım ol Mesela Beşiktaş gibi De ki, Şerefim bitene kadar Seveceğim seni” Üstat bu sözleriyle şerefiyle kazanmayı her şeyin üstünde tutan sporseverlere tercüman olmuş. Futbola felsefi açıdan bakan ve belki de futbolun en politik figürü olan “filozof” unvanlı eski Brezilyalı futbolcu Dr. Socrates ise şu ünlü sözleri sarf etmişti: “Futbol sadece bir oyun değildir, o bir kültürdür, o bir direniş şeklidir.”
Hedefleri büyük tutmak başka bir şey, boş hayaller yayıp peşine takılmak ise bambaşka bir şey.
Futbolda en fazla sevdiğimiz, heyecanlandığımız transfer döneminin içindeyiz. Resmi olarak başlamasa da.
En sonunda anladım ki istediğin kadar güzel anlat “anlama” anlatılamıyor. Bu bir kapasite ya da vizyon meselesi.