Gülengül Altınsay

Gönüllü köleler

07 Ocak 2016 Perşembe

Sadece 6 gün önce anlaşma yapılan bir teknik direktörü yollamayı da becerince(!) Avrupa’da bile espri konusu olduk. Ardından yine hep beraber ağlaşmaya başladık; çareler aradık. Sonunda da bulduk(!) TFF ve Spor Bakanlığı hatta UEFA ne güne duruyordu? Kanunsa kanun, kuralsa kural neyse ne getirilmeli ve kulüpler öyle istedikleri gibi teknik direktörlerini değiştirememeliydi artık.

Kim hakkını savunacak?
Tamam böylesine sorumsuzca teknik direktör atamak da sonra beğenmeyip atmak da savunulası bir şey değil. Değil ama bu sorunun muhatabı ne Spor Bakanı ne TFF ne de UEFA. Sorunun muhatabı bizzat o sorunun sahibi ya da sahipleri; yani kulüpler ve teknik direktörler… Milyon dolarlar yatırılmış kulüplere nasıl zorla teknik direktörlerini değiştirip değiştirememe konusunda baskı yapabilirsiniz? Futbola yatırılan para arttıkça bu tarz yaptırımları kimseye uygulayamazsınız. Mourinho’nun, Benitez’in bile başına geliyorsa bu durum herkesin başına gelebilir demektir.
İşte sorunun kilidi de tam bu noktadan sonra ortaya çıkıyor. Mourinho’nun ya da Benitez’in durumuyla bizim yerli teknik direktör kıyımının ayrıldığı yer burası. Çünkü yabancı büyük kulüpler eğer teknik direktörün görevine son veriyorsa tazminatını da takır takır ödüyor. Yoksa FIFA’lık olacağını çok iyi biliyor. Zaten teknik direktör de kendisini sağlama alacak kontratı en baştan yapıyor.
Ama bizde öyle mi?
Bir kere futbolda her şey deneme-yanılma metoduna bağlanmış durumda. Yönetimler futboldan da yönetimden de anlamıyor. Dolayısıyla kulüplerin paraları abuk sabuk transferlere oraya buraya saçılıyor. Ve tabii borçlanma da almış başını gidiyor.

Feodal ağalar
Yani nasıl bir takım yaratacağınıza dair doğru bir fikriniz bile yokken sürekli transfer yapıyorsunuz, sonra başına sırf piyasası var diye bir teknik direktör getiriyorsunuz ve başarı bekliyorsunuz. Bozuk temelin üstüne inşaat yapmak gibi bir şey bu. Ve tabii olmuyor. O zaman gelsin yeni teknik direktör. İyi de neden bu kadar kolay bu iş?
Çünkü yerli teknik direktörler gönüllü köleler… Hatta köle bile değiller. Köle sahibi hiç olmazsa kölesine iyi bakmak ister.
Göreve gelen hoca, zaten hiçbir hakkı verilmeyip kapı önüne konan hocanın yerine geliyor. Aynı şey kendisine yapıldığında da sesini çıkartamıyor. Sorun çıkaran adam olup yeni iş imkânlarından olmak istemiyor. Yani bütün o çağdaşlık havalarına rağmen ilişkiler eski feodal ilişkiler hâlâ. Biat edilenler ve biat edenler şeklinde. Bu çerçevenin dışına çıkılamıyor.

İlişki her şey
Teknik direktörlerin her haksızlığa uğradıklarında basına verdikleri “birileri buna dur desin” mealinde demeçlerinin nedeni de bu. Kendi kendilerini korumak için ciddi hiçbir girişimleri bile yok. Örgütlenme yok, hak arama yok. Hep ağalardan, babalardan medet umuluyor. Tek yapılan köşe başlarını tutmuş o ağalarla iyi ilişkiler kurmak, TV’lerde boy gösterip piyasa yapmak. Nasıl olsa sistemin içinde kalırsanız bu sirkülasyonda size de sıra gelir.
Sonunda ilişki her şey, bilgi ve beceri hiçbir şey oluyor. Başlarda umut vaat eden hocaların bir süre sonra bu eyyam çarkında öğütülüp kendilerini bir gıdım geliştirememelerinin nedeni de bu.
Evet “teknik direktör kıyımı” komedi boyutunda artık… Ama bu kıyımda boynunu bıçağa gönüllü uzatanların da hiç mi suçu yok?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şimdi ders zamanı 5 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları