Eldeki kadrodan çıkarılabilecek en iyi on bir. Devre arası transferleri Vida ve Love kulübede. Tosic hâlâ sakat, yerinde Medel var. Medel orta alan oyuncusu da olduğundan geriden hücum başlatmak için iyi bir seçim. Zaten Medel’e bir yer bulmak lazım bu takımda. Atiba ve Oğuzhan yeniden birlikte. Babel cezasını tamamlamış bıraktığı yerden devam ediyor.
Son haftalarda paslı oyunu terk ederek uzun toplara ve bireysel becerilere umut bağlamış gibi gözüken Beşiktaş bu kez yine o eski günlerini anımsatırcasına iyi başlıyor oyuna. Paslı oyununa geri dönüyor. Babel’in akıllı ve etkili oyunu, Talisca’nın ilerde top beklemeyip geriye gelerek Oğuzhan’ın yükünü paylaşması da bunda etken. Öyle olunca üst üste pozisyonlar yakalıyor Kartal. Bunda Karabük’ün Beşiktaş’a karşı direnememesinin rolü de önemli. Fazla gerilmeden ve germeden erken iki gol buluyor. Açılışı Q7’nin kornerinden sonra da Gökhan’ın kafasından gelen topu Pepe’nin şutuyla buluyor. İkincisi ise Talisca’nın yılmadan üç kez topu kaleye atma çabası sunucunda oluyor. Birincisi dönüyor, ikincisi dönüyor, üçüncüsü ağlarla buluşuyor nihayet. Fakat Talisca’nın final röveşatası mükemmel. Bu arada Q7’nin amaçsız ortaları için fazla imkân doğmuyor. Girilen pozisyonlara bakınca Beşiktaş’ın daha fazla gol olması olasıyken son vuruş tercihleri buna sebep. 2. yarının yaklaşık yarım saati için oyuna yeni transferler Vida ve Love giriyor, Oğuzhan ve Negredo çıkıyor. Vida stopere geçiyor, Medel Oğuzhan’ın yerine kayıyor. Love maça girer girmez Kartal’ın 3. golünü atıveriyor. Artık Siyah - Beyazlılar çok rahat. Tribünler daha bir coşuyor. Ama bitmiyor; Talisca’nın ilginç golü geliyor; iki direğe de vuran top içeri girmeyi tercih ediyor. 5. gol ise uzatmalarda yine Love’dan geliyor. Futbol güzel, goller şahane. Herkes çok iyi ama Medel bir başka bu maçta. Ve Fenerbahçe’ye küfreden seyircilere tavır alan seyircilere bir alkış gerekiyor.
Sonuçta Beşiktaş Karabük’e karşı yeniden uygulamaya koyduğu paslı ve etkili futboluyla farklı bir galibiyet alıyor. Bundan sonrası güçlü takımlara karşı da aynı futbolu oynayabilmek. Hem de 90 dakika.
Kartal’ın dönüşü
Yazarın Son Yazıları
Sakat, cezalı ve milli takımlara gidenler nedeniyle Beşiktaş’ta Demir Ege, Kartal ve Taylan ilk on birde.
Yine değişen bir şey yok; ne maç yönetimlerinde, ne hakem atamalarında ne de kulüp yöneticilerinin tavırlarında.
Böyle skor korunamaz, korunamıyor da zaten. Skor eşitleniyor: 3-3. Uzatmalarda Beşiktaş’ı Allah koruyor. Sonuçta ben de skoru belirleyen VAR ile ilgili Trabzonlu TFF Başkanı’ndan bir açıklama bekliyorum.
TFF Başkanı Hacıosmanoğlu yaptığı açıklamalarla bize ne demek istedi?
Beşiktaş’ın ilk on birinde 6-7 oyuncu belli artık. Ama ben mesela Milli Takım kalecisi Mert’in, Sergen Yalçın’la birlikte neden itibar kaybına uğradığını anlamıyorum.
Pazartesi akşamı ne izledik biz?
Baştan söyleyeyim.
Baksanıza adalete olan inancımızın her gün daha da azaldığı şu kirlenmiş futbol ortamını birileri bahis üzerinden temizleme kararı almış.
Önde presle rakip alanda topu tutabilme, savunmadan güvenli çıkışlar, kanatların iyi çalışması Beşiktaş’ın artılarıydı
Beşiktaş’ın son mali kongresi kulüpte işlerin hangi noktalara vardığının bir göstergesi maalesef.
Beşiktaş baskılı ve enerjik başlıyor ve 2 golle öne geçiyor. Ama VAR’ın işgüzarlığıyla, hakemin sarı kartı kırmızıya dönüyor, Orkun gereksiz hareketi yüzünden atılıyor ve Kartal 10 kişi kalıyor.
Bu ligin şaibeli olduğunu zaten hep biliyorduk.
Maçın hemen başında Toure’nn soldan top sürerek ceza alanına girişi, Cerny’nin yerden topu uzatışı ve Cengiz’in net vuruşuyla Beşiktaş Kasımpaşa karşısında öne geçiyor.
Ne sebeple olursa olsun maç ertelenmesine karşıyım.
Süper Lig’i yayıncı kuruluş mu yönetiyor?
Zafer sarhoşluğu içindeyiz.
Maç yazımda “Fırsat kaçtı” başlığını atmıştım.
Fırsat kaçtı
Galatasaray derbinin favorisiydi. Ama belli ki Liverpool maçının yorgunluğu vardı.
Bitmeyen çilemiz bizim bu; tribünlerin küfürlü sloganlar nedeniyle sürekli ceza yemesi.
MHK’nin görevi iyi hakem yetiştirmek ve o iyi hakemleri adaletli bir şekilde maçlara vermek değil midir?
Garabetler ülkesiyiz; anımsarsanız 2004’te tekrarlanan Çaykur Rize-Fenerbahçe maçı ocak transferleri de kullanılarak oynanmıştı.
Beşiktaş-Başakşehir maçından çıktım koşa koşa eve geldim.
Bakın Erkek Milli Basketbol Takımımızın oyuncusu Kenan Sipahi, Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale çıkma başarısı gösterildikten sonra “Biz saha içinde ve saha dışında birlikte zaman harcamaktan çok zevk alıyoruz” diyor.
Sürekli dön dolaş aynı noktaya geliyoruz.
Bravo bildiniz, Ole Gunnar Solskjaer Beşiktaş’ı şampiyon yapamadı.
Karşınızda çok zayıf bir takım da olsa siz oyun kuramaz, topu rakibe verirseniz istediğiniz kadar savunmacıyla sahaya çıkın o rakip istediğini yapar, öyle olur böyle olur golü de bulur.
Eldeki kadroya bakıp Solskjaer üçlü savunmaya geçmiş.
Transfer değil emek!
Beşiktaş şu anki takım performansıyla kimi rahat yenebilir sorusunun yanıtı yok maalesef.
Gerçekçi olmak gerekirse Beşiktaş’ın bugün mucizeye ihtiyacı olacak.
Beşiktaş maçın başında kaptırılan topla şanssız bir gol yiyor.
Bu kadar kötü bir zamanlama olabilirdi ancak. Malum; Beşiktaş bu akşam Shakhtar Donetsk ile tarihi bir maça çıkacak.
Daha önceki yazımda, forma aşkının olduğu, aidiyete dayalı o eski yılların çok gerilerde kaldığından, artık her şeyin değerinin para ile ölçüldüğünden bahsetmiş ve bir futbolsever olarak üzüntümü dile getirmiştim.
Fikstür çekiminin üstünden daha bir hafta bile geçmedi. Ama kimse içerdiği haksızlıklar üzerine konuşmuyor.
Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Beşiktaş’ta çok isabetli gözüken iki transfer yapılmış, hele Abraham gibi çok renkli bir santrfor gelmiş ama hâlâ laf edenler var.
Cemal Süreya demiş ki: “Bir takım ol Mesela Beşiktaş gibi De ki, Şerefim bitene kadar Seveceğim seni” Üstat bu sözleriyle şerefiyle kazanmayı her şeyin üstünde tutan sporseverlere tercüman olmuş. Futbola felsefi açıdan bakan ve belki de futbolun en politik figürü olan “filozof” unvanlı eski Brezilyalı futbolcu Dr. Socrates ise şu ünlü sözleri sarf etmişti: “Futbol sadece bir oyun değildir, o bir kültürdür, o bir direniş şeklidir.”
Hedefleri büyük tutmak başka bir şey, boş hayaller yayıp peşine takılmak ise bambaşka bir şey.
Futbolda en fazla sevdiğimiz, heyecanlandığımız transfer döneminin içindeyiz. Resmi olarak başlamasa da.
En sonunda anladım ki istediğin kadar güzel anlat “anlama” anlatılamıyor. Bu bir kapasite ya da vizyon meselesi.