Artırılmış gerçekliğin büyülü kentleri…

11 Mart 2018 Pazar

Gelecekte yapılması muhtemel bir basın toplantısı...

***

“Lütfen arttırılmış gerçeklik gözlüklerini gözünüzden çıkarmayın. Merak etmeyin tümüyle güvendesiniz.”
Basın toplantısına katılan gazeteciler olarak Üsküdar’dan tekneye bindik. Tam kıyıdan ayrılmıştık ki tepemizde dev bir kuş belirdi. Üzerimize doğru pike yapmaz mı!..
Yarımız kendini teknenin güvertesine attı. Ben korkudan kaptanın kamarasına sığındım. Bu nasıl bir yaratıktır diye gökyüzüne baktığımda ne göreyim:
Dev kanatlar takmış bir adam uçuyor tepemizde. Üstelik de kahkaha atıyor:
“Ne haber Hakan? Bu kadar korkmana gerek yok. Rahat ol biraz.”
Şaşırıyorum. Sonra grubumuzdan bir ses yükseliyor:
Hezarfen Ahmet Çelebi... Hezarfen bu.”
Az mı Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçma hayalleri kurmuştum çocukken… Yeniden baktım Hezarfen’e... Tam da hayal ettiğim gibiydi...
“Beni tanıdı. Adımı söyledi” dedi bir gazeteci. Basın toplantısını düzenleyen şirketin yöneticisi güldü: “Hepinizi tanıyor. Az sonra teknemize inecek, ona istediğinizi sorabilirsiniz.”
O an o muhteşem arp sesi geldi kulağımıza. Sesin geldiği yöne doğru baktığımızda, upuzun saçlı, güzeller güzeli dev gibi bir kadın, boğaz köprüsünün yanına çömelmiş, köprünün tellerini arp gibi kullanıyor. Aynı anda şarkı söylüyor. Muhteşem bir ses. Öylesine güzel söylüyor ki. Büyüleniyoruz. Bize bakıp gülümsüyor:
“İstanbul’a hoş geldiniz. Arttırılmış gerçekliğin başkentine hoş geldiniz...”
Bu da Zeus’un âşık olduğu olmalı. İstanbul Boğazı’na “Bosporos” (İnek Geçidi) denmesine neden olan efsaneyi bilirsiniz. Sonra Aiskhylos’un “Zincire Vurulmuş Prometheus” tragedyasındaki sözleriyle konuşmasını sürdürüyor Io:
“Açıkça anlatayım her şeyi size / tanrısal bir kasırganın nasıl / varlığıma yeni bir biçim verdiğini...”
Şirket yöneticisi Io’nun sözünü kesiyor.
“O kasırga, işte şu anda size tanıtımını yaptığımız bu teknoloji” diyor ve ekliyor: “Tam şu anda, tarih boyunca İstanbul’dan sürgüne gönderilen, depolara kaldırılan, başı gözü kırılan bütün heykeller kentimize geri döndüler. Hem de olmaları gereken yerlere. Az sonra hepsini göreceksiniz. Üstelik bu heykellerle isterseniz sohbet de edebileceksiniz. Size kendi öykülerini anlatacaklar. Fakat bilin ki canlanan sadece heykeller değil...”
Birden Orhan Veli beliriyor yanımızda. Gerçek sesini duyuyoruz “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” derken yanımızdan geçen küçük teknede bir kadının suya değiyor ayakları.
“İsterseniz Orhan Pamuk’un ‘Kara Kitabı’nda anlatılan İstanbul’u gezebilirsiniz” diyor şirket yöneticisi, “Ya da İhsan Oktay Anar’ın ‘Puslu Kıtalar Atlası’ndaki İstanbul’u.”
Bu sefer kentin belediye başkanı beliriyor karşımızda ve müjdeyi veriyor: “Yaptıracağımız büyük opera binası için proje yarışması sonuçlandı.”
Dört eser finale kalmış. Sıra halk oylamasına gelmiş. “Oy vermezden önce dileyen tüm yurttaşlarımız artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik gözlükleriyle bu opera binalarını gezebilecekler. Üstelik ben de her birine eşlik edeceğim ve tüm sorularına cevap vereceğim” diyor belediye bakanı.

***

“Geleceğin meslekleri”ni konuşuyorduk aslında. Dünya Ekonomik Forumu’nun raporunda sıralanan meslekler dikkatimizi çekmişti: “Artırılmış gerçeklik mimarı”, “Sanal gerçeklik deneyim tasarımcısı”... “Peki ne yapacak o artırılmış gerçeklik mimarları?” Yukarıdaki metin işte bu soruyla başlayan tartışma sonucu ortaya çıktı.
Fakat tartışmanın sonunda şöyle dedi bir arkadaşımız: “Dünyanın en zengin 8 kişisinin serveti 3.6 milyar insanın servetine eşit. ‘8 = 3.6 milyar’ denklemini değiştiremediğimiz sürece bu hayaller boş. Çünkü ütopyalar, distopyaya dönüşür.” Haklı mı?

***

Sevgili Akın, dün yaş günündü. Nice yıllara. Murat ve Ahmet’i cezaevi çıkışında karşıladık, kucaklaştık. Ama Ahmet’in dediği gibi, “sevinemedik”. Senin çıkışına erteledik sevincimizi. Az kaldı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Önce Cumhuriyet! 9 Eylül 2018
İklim için ses ver! 2 Eylül 2018
Özel yaşamın sonu mu? 26 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları