Hikmet Altınkaynak

İstanbul artık güzelleşmeli...

04 Nisan 2019 Perşembe

Geçen hafta “Yeni bir başlangıç” ile “İstanbul güzelleşecek” demiştim. Pazar günü “zillet ve illet” dedikleri millet, kendine geldi, sandığa gitti, kentin geleceğine oy verdi. Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanı seçildi, İstanbul’un güzelleşme süreci başladı.
Yani millet uyandı! Uyanmak için bu ve benzeri sözler mi bekliyordu halk yoksa, Ekrem İmamoğlu’nun gelmesini mi? Onun kullandığı, toplumun özlediği içtenlikli gülümsemeyi, kullandığı birleştirici dili mi?

‘Bir millet uyanıyor’
Millet uyandı” sözü bende Muhsin Ertuğrul’un yönettiği Bir Millet Uyanıyor filmini anımsattı. Sizlerden de anımsayan olur belki. N.N. Tepedelenlioğlu’nun romanından 1932’de ve 1966’da filme aktarılmıştı. YouTube’da videosunu buldum, izledim. Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nı hangi koşullarda gerçekleştirdiğini, önemini anlayabilmek için izlenmesi gereken filmlerden biri. Çanakkale Savaşları’na katılıp da büyük kahramanlıklar gösteren 96. Alay’ın komutanı yüzbaşı Davut ile bu alaydan hayatta kalan altı askerin kahramanlık öyküsü. Bu kahramanlar köyleri düşman tarafından yakılıp yıkılmaktan, köylüleri, kadınları, çocukları katledilmekten kurtarırlar.
Filmin yönetmeni, çağdaş Türk tiyatrosunun kurucusu Muhsin Ertuğrul’la İŞT Genel Sanat Yönetmeni olarak yeniden atandığında şimdiki adı Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi olan tiyatroda tanışmıştım. Yazar, oyuncu Haşmet Zeybek tanıştırmıştı. Filmin başoyuncularından biri de şair, sinema ve tiyatro oyuncusu Ercüment Behzat Lav’dı. Onunla da tanışmış, şiirleri üstüne bir söyleşi de yapmıştım.

Ercüment Behzat Lav
Ercüment Behzat Lav (1903-1984), oyuncuydu, şairdi. Küçük bir anım da var onunla söyleşi yaptığım günden kalan.
O, yaşıtları gibi hece şiirine ilgi duymadı, özgür koşukla şiire girdi.Gerçeküstücülük, kübizm ve fütürizm gibi şiir akımlarını denedi. Yerel olmadan evrensel olmak istedi. Daha 1930’lu yıllarda şiirlerinde toplumun olduğu kadar uzay çağının ve ileri teknolojinin sorunlarına yer verdi. 1970’li yıllarda bir şiiri için soruşturma açılmıştı. O yıllarda yaptığım söyleşide bundan söz etmiş, “Savcıyı kutlamak gerekir, ben de kimi şiirlerinizi hiç anlayamıyorum, çok kapalı!?” demiştim ve gülmüştük.
Gerçekten de şiirleri soyuttur ama bu soyutluk gerçeküstücülüğün anlamda ters orantılı somut yapısıdır. Şiirin içeriğindeki matematiksel dengeyi sağlamak içindir. Elbette sözcüklere yüklenen anlam şaire, okura göre değişebilir.

‘Doğa ve kültürle varız’
İstanbul’un güzelleşme sürecinden sözün buralara kadar gelmesi, konu dışı sayılmasın. Çünkü güzelleşmede doğal ve kültürel miras çok önemlidir. Prof. Dr. Metin Sözen’in başkanı olduğu Çekül, Miras adlı kitabında “Doğa ve kültürle varız” diyor. Çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan İstanbul’da ilk adım önce doğayı, yeşili, çağdaş yaşama kültürünü korumak için atılmalıdır. Ardından ikinci adım da Şehir Tiyatroları (Darülbedayi) için olmalıdır. Çünkü, 2. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Almanya’nın gelişmek için yaptığı ilk iş, tiyatroları açmak olmuştu. Bugün de halk Türkiye’de, İstanbul’da mutsuz, umutsuz, kırgın, yorgunsa; gülmeyi, selamlaşmayı unuttuysa, moral değerlere gereksinimi var demektir. Bunu sanat/sanatçılar sağlayabilir. Elbette bir yandan pahalılıktan nefes alamaz durumda olan yoksul kesime söz verilen yardımlar hızla yapılmalı, yoksulların da yüzü gülmeli. İçten gelen güzelleşmeleri doğa ve çevre güzellikleri izlemeli. İstanbul artık güzelleşmeli...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Okullar tatildeyken... 26 Ocak 2023

Günün Köşe Yazıları