Paylaşım mı Soyutlanma mı?

17 Ocak 2012 Salı
\n

\n

Tüm dünyada beş yüz milyonu aşkın kişinin coğrafi, fiziksel ve ekonomik engeller olmaksızın kullandığı internet, iletişimi ve bilgiye ulaşmayı çok kolaylaştırdı, yadsımak olanaksız. Ancak teknolojinin yararı kuşkusuz onu nasıl kullandığınızla ilgilidir. Buna bağlı olarak sosyal, duygusal, hatta cinsel beklentileri karşılamak için üye olunan “sosyal paylaşım” sitelerinin insanı ne ölçüde ve nasıl sosyalleştirdiği üzerine sorular artıyor. Bilinçsiz kullanımın, donanımı yetersiz çoğunluk için sorunlu olduğu görüşü tartışma konusu. Zamanlarının çoğunu internet ortamında geçirenler, popüler kültür ürünü her türlü resim, müzik ve mesajı dolaşıma sokarak hem eğlenen hem de kendilerini görünür hale getirmeye çalışanlar sığlaşma tuzağına düşüyorlar. Aslında sitelerin “sosyalleşme ve paylaşım” hedefinin içerik ve sınırları da net değil. “Eski arkadaşları bulmak ve yeni arkadaşlar edinmek” gibi genel bir amaç, ekran başına çakılmış yalnız kişiyi sanal bir âlemde sosyalleştirebilir mi? Hayır, tam tersine. Böyle bir arayış vazgeçilmez hale gelip bağımlılığa dönüştüğünde onu aşırı zaman kaybı bir yana, toplum dışına itip büsbütün yalnızlaştırabilir.

\n

***

\n

İnsan okuyup araştırarak, duygusal ve düşünsel düzeyini geliştirerek, toplum içindeki yerini, sorumluluğunu kavrayarak sosyalleşir. Yalnız iç dünyasını değil, dışındaki dünyayı da anlayıp tanımaya çalışarak sosyal insan olur. O, sorgulayan, bilinçli, insanlık vicdanına sahip biridir. Oysa sözde paylaşım sitelerinde “arkadaş” listesi en kabarık olan kendini en fazla sosyalleşmiş sayıyor. Hayatı, bütün yanları ve çeşitliliği ile somut biçimde yaşayamayan, arkadaşlığı kalabalık bir liste ile ilintili gören insan sosyalleşemez. Arkadaşlık, göz göze, yüz yüze konuşmanın, gülmenin, dokunmanın ve zaman içinde gelişecek uyum ve yakınlığın adıdır ve bunlar olmadığında eksik, zorlamadır. Profilini biricik olduğu duygusuyla kendine ait yığınla fotoğraf ve en özel bilgiyle dolduran ve görmediği, bilmediği üç-dört yüz “arkadaş” ekleyen herkes, onların her birinin, dahası kendinin de başkaları için bir tuşla silinebilecek bir kayıt olduğunu biliyor. Düşüncesini, duygularını yalnızca alıntılarla ifade edebilen, belli bir dünya görüşü, yorumu olmayan insanlar binlerce kişiyi yoğun, yorucu bir ileti trafiğine kilitliyor ama bu onları sorunlardan uzaklaştıran bir uyuşturucu olmaktan öteye geçemiyor.

\n

***

\n

Araştırmalar, internet ortamında hayatlarının tüm detayını dünyayla paylaşmaktan sakınmayanların, mahremiyet ve gizemin ortadan kalkmasına, utanma duygusunun aşınmasına ve kıskançlığın körüklenmesine neden olduklarını göstermiş. Bu yaklaşımın evrensel etiğin kaybına zemin hazırladığı, temel güvenlik sorunlarına yol açtığı ve bireyler arasındaki ilişkileri olumsuz etkilediği de söyleniyor.

\n

Sitelerin büyüsünün ne olduğu da bir başka soru. Öncelikle moda. Sonra dünyada yükselen değersizlik, yetersizlik, bencillik, özenti, mutsuzluk gibi olumsuzluklara ilaç ya da avuntu olmaları. Toplumsal ve politik baskıların yoğun yaşandığı toplumlarda sanal ortam etkili bir kaçış seçeneği olabiliyor üstelik. Ne olursa olsun insani bir sorun var ortada. Hararetle paylaşma ve sosyalleşme vaat eden bu etkin sitelerin insanı gerçek yaşam ve toplumsal katılımdan dışlayıp soyutlamaları.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Veda 8 Ocak 2013
Burhan Günel 1 Ocak 2013
Edebiyatın Sağı Solu 25 Aralık 2012

Günün Köşe Yazıları