Baloncuk

08 Temmuz 2023 Cumartesi

DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu, gıdadan giyime, ulaşımdan temel harcamalara kadar 400’ü aşkın ürünün fiyat değişimlerinin görüldüğü enflasyon madde sepetinin geçen aydan itibaren açıklanmadığını duyurdu. Sözde enflasyon oranlarını belirleyen TÜİK, verilerini belirlerken hangi malı kaç liradan hesaplıyor, artık kimse tarafından bilinmiyor. Çerkezoğlu soruyor:

“TÜİK nereden alışveriş yapıyor? TÜİK eti, sütü, yumurtayı kaç liraya alıyor?”

AKP ve ittifakına oy verenler, bu sorunun yanıtını arıyorlar mı? Aramıyorlar.

Diğer yandan, Saray’daki AKP’liye bakarsanız araba satışlarında “tamahkârlıktan ve açgözlülükten” kaynaklanan balonu yakından izliyormuş.

Aval aval balona bakanlar, onu asıl şişirenleri, sonra da ipini bırakıp uçurup kaçıranları görüyor mu? Hesap soruyor mu?

Görmüyor da sormuyor da.

İşte bizde buna “baloncuk demokrasi” deniyor.

DEĞİŞİM KAYIĞI

CHP’de kimin neyi, nasıl, neden değiştireceğine ilişkin sorunsal, çok bilinmeyenli bir denkleme benziyor.

İşin özü kayığı değil, kayıkçıyı değiştirmek olduğu çok açık. O yüzden kimse kayığın su aldığı, yelkeninin yelle dolmadığı, motorunun yağ yaktığı, tayfaların yeterli olmadığı ya da rotasının kaydığı gibi konularla pek ilgilenmeyi düşünmüyor. Düşünmek de istemiyor.

Kayıkçının biri, partinin kendi oy oranı ile ilgilenmediğini açıkladı. Partiyi büyütmeyi, toplumda daha çok inanılır ve güvenilir kılmayı, getirilen eleştirilere karşı gerekli önlemleri almayı pek önemsemiyor olmalı ki partinin aldığı oy yerine, kurulan ittifakla elde edilen orana odaklanıyor.

Diğer kayıkçıysa değişimin ne olması, nasıl olması vb. soruları anket konusu yapıyor. Yani, toplumun sorunlarına çare olması gereken kişi, toplumdan çarenin reçetesini bekliyor.

Postmodern siyaset denen şey böyle yapılıyor demek ki...

Somutluk yerine soyutluk, bulanıklık geçerli. Partinin dayandığı, dahası varlık nedeni olan düşünsel birikimden uzaklaşılması, öğretisel bütünlük ve kararlılıktan kaçınılması, her kaba dolabilen bir popülist akışkanlığa yönelinmesi bu tür siyasetin önde gelen gerekleri gibi gözüküyor. İçi doldurulmamış, düşsel bir çerçeveye oturtulmuş “Bahar gelecek” ya da “Her şey güzel olacak” sloganları çerçevesinde yürütülen kampanyalar, başarısız olunca kendisine destek olan seçmeni büyük bir düş kırıklığına ve küskünlüğe itecek seçim hedef ve yöntemlerini kullanmak da cabası...

Bu koşullarda, yerel seçimlere yaklaşık 9 ay kalmışken cenin bile olamamış bir değişimin doğması bekleniyor partide. 

Öbür yanda da gerici bir eğitim düzeni ve cemaatleşme ile tümüyle cehalet kuyusuna itilmiş halk, içine itildiği ağır ekonomik koşullardan iktidarın sorumlu olduğundan bile habersiz, seçeneksiz sürünüp gidiyor.

Vay benim Türkiye’min haline...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

IMF Defteri 27 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları