Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Fotoğraflar
\n
CHP Sözcüsü Haluk Koç, kimi fotoğraflar üzerinden konuşuyor:
\n“Hikmetyar’ın dizinin dibinde oturan Recep Tayyip Erdoğan. Hikmetyar kimdir diye sorarsanız, El Kaide’ye gidin.
\nSudan’ın Elbeşir’i. Meşhur Darfur katliamından, 300 bin kişinin ölümünden sorumlu olan eli kanlı diktatör. Başbakan’la muhabbete bakın. Başbakan’ın yüzündeki gülümsemeye bakın.
\nEsat ile bir dizi film çevirmediği kaldı Başbakan’ın. Bakın, muhabbete bakın. O zaman Esat kanka. Bu fotoğraflar çekilirken Esat ülkesinde diktatör değil miydi? Suriye zindanlarında tutuklu muhalifler yok muydu? Suriye halkı mazlum değil miydi o zaman?
\nYa bu fotoğrafa ne diyeceksiniz? Şaron’la muhabbetine dikkat edin. O zaman Filistin halkının sorunları yok muydu? Filistin özgür, bağımsız bir ülke miydi o zaman? Sen Şaron’la halvet olurken, Şaron’un oğlu Gazze yerle bir edilmelidir derken Şaron’la bu samimiyet nereden ileri geliyor?”
\nSüleyman Demirel’in o ünlü sözü, siyaset tarihinin dehlizlerinden yeniden çıkıp geliyor:
\nDün dündür, bugün bugündür.
\nİlk Tank mı?
\n\n
Recep Tayyip Erdoğan’ın Sakarya’da tanıtımına katıldığı “Altay” adlı tankın “ilk Türk tankı” olduğu ileri sürüldü.
\nHalbuki değil.
\nProf. Dr. Bilsay Kuruç’un “Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi - Büyük Devletler ve Türkiye” adlı kitabında, Türkiye’nin ilk metalürji mühendisi, eski MKE Genel Müdürü Selahattin Şanbaşoğlu’nun anılarına da gönderme yaparak ilk “Türk tankı”nı anlatır:
\n“...Şanbaşoğlu’nun deyişiyle ‘heves, gayret ve sonuç’ olduğu için, bu minyatür sanayi sitesindeki ürün çeşitleri başlangıç yıllarıyla karşılaştırılamayacak derecede çoğalmaktadır.Top, tabanca, zırh mermisi, zırh levhası, vagon yayı, tampon yayı, kurşun yüksek fırını, akümülatör ve daha birçok ürün kabına sığmayan sanayi aklının ve çabasının ürünleridir.
\nKabına sığmayan sanayi aklı, kendi kendine çok değişik ve üstün ürünler yapma mücadelesine girişir. Mücadeleyi göze alır. Çünkü, sanayide öğrenmenin ve rüştünü ispatlamanın yolu budur. ‘Askeri Fabrikalar’ın adındaki ‘askeri’ başlık, araştırma ve gitgide yeni şeyler, daha karmaşık ürünler yapabilme güdüsünü sınırlayan değil, özendiren, kolaylaştıran bir rol oynar. Adeta, araştırıcı akıl yapacağı ürünleri kendi seçer. Teknik bilgide geri kalmışlığa meydan okuyan bir havari havasındadır:
\n‘1940’ta, kendi girişimimizle tank yaptık. Bunun sadece Ford motoru dışarıdan geldi. Dizaynı bizimkilerindir. Tipi kendimize mahsustur. Kâmil, Necati filan yaptılar. Zırh levhası, topu, paleti, aktarma organları hepsi bizim üretimimizdir. Bu tank, 1946’da Cumhuriyet Bayramı töreninde geçti. Ancak, sipariş gelmedi ve bu tek tank olarak kaldı. Amerikan yardımı başlayınca hazırcılık ve kolaya kaçma başladı.’
\n1930’ların başında çelik üretimini ve ray çekmeyi Skoda’nın ustabaşısı Harlas’tan öğrenen mühendislerle işçilerin on-on beş yıl içinde kendi kendilerine tank yapma iddiasına erişmeleri heyecan vericidir.”
\nRecep Tayyip Erdoğan, tıpkı demirağlarda olduğu gibi, tankta da yaklaşık 70 yıl sonradan geliyor...
\nGörüşülemezle Görüşmeler
\nGazeteler, Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmesine yine “bozuk koster”in engel olduğunu yazıyor.
\nHukukçu dostumuz Halil Sevinç’e, “Ömür boyu hapse çarptırılmış bir hükümlü, avukatı ile görüşebilir mi?” diye sorduk. Yanıtladı:
\n“Belli bir sınırın üzerinde ağır cezada mahkûm olanlar, hüküm kesinleşirse medeni hakları kullanma haklarından mahrum edilir. Medeni hakları kullanma ehliyetinden mahrum edildiği için bu kişinin işini ancak vasi takip edebilir. Vasi, mahkeme kararıyla tayin olur. Avukatın avukatlığı, hükmün kesinleşmesiyle medeni haklarını kullanma ehliyetinin elinden alınmasıyla düşer. Önceden vekillik vermiş olması, vekilliğin devam ettiği anlamına gelmez. Hüküm kesinleştikten sonra avukat-vekillik ilişkisi bittiği için hükümlünün avukatıyla görüşmesi mümkün değildir. Görüşecekse, ancak bir başka dava nedeniyle görüşebilir.”
\nKara kitap böyle diyor ama Öcalan ile görüşmeyen kalmadı neredeyse.
\nBozuk olan koster değil, hukuk düzeni...
\nBaşka Kapıya
\n\n
Birileri, TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu’nun son kitabı “İçimden Geçen Zaman”ın özetini içeren dizimiz üzerinden Cumhuriyet’e saldırmaya kalkışıyor.
\nEfendim, biz yıllardır “Uğur Mumcu’yu Ortaçağ karanlığı öldürdü” diyormuşuz da Güldal Mumcu’nun kitabında ortaya konan yeni savlar karşısında onun anısına saygısızlık etmemeliymişiz filan...
\nBiz, Uğur Mumcu’nun izinde gazetecilik yapıyoruz. Uğur Mumcu’nun cinayetindeki İran bağlantısını da, imam hatiplileri de, uluslararası istihbarat örgütlerini de, Yeşil’i de, MİT’i de yazarız.
\nKimse bize gazetecilik ahlakı öğretmeye kalkmasın. Biz, elindeki belgeleri kamuoyu ile paylaşmayıp bavulla oraya buraya teslim edenlerden değiliz.
\nBiz muhabirlik yaparız, muhbirlik değil.
\nHaydi, başka kapıya!
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev