Önce CHP’nin Türkiye’nin “İkinci Yüzyıl Vizyonu”nu oluşturmayı tasarladığı kadronun beyin takımını kısaca gözden geçirelim:

Jeremy Rifkin: Kitapları, çalışmaları ve düşünce yapısı ile kapitalizmi baştan tanımlayacağını öngören yazar ve muhafazakâr dünya liderlerine profesyonel hizmet veren danışman. Bir anlamda “vahşi kapitalizmi ehlileştirme müneccimi” de diyebiliriz kendisine.

Refet Gürkaynak: Türkiye’nin bunalımdan çıkması için çarenin uluslararası piyasalarda borçlanmaktan, Uluslararası Para Fonu’ndan borç almaktan geçtiğini söyleyen akademisyen. Yani, Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bağımsızlığını yeniden yitirdikten sonraki yarım yüzyılı aşkın sürede içtiği acı reçeteyi bir kez daha yutmak zorunda olduğunda ısrarcı iktisatçı.

Ufuk Akçiğit: Dünya Bankası ve IMF’ye proje danışmanlıkları yapan ekonomist.

Hakan Kara: Damat Berat Albayarak’ın Hazine Bakanlığı döneminde Merkez Bankası’nın başekonomisti. Kendisi, aynı dönemde Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervin satışına başlandığı Mart 2019’dan Ağustos 2019’a değin bu görevinin başındaydı.

Daron Acemoğlu: Bizdeki yetmez ama evetçilerin kendilerini tanımladıkları ifadeyle “liberal solcu”. Liberal solculuk biliyorsunuz, kuluçkadaki horoz gibi bir tamlama. Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olduğu dönemde Acemoğlu’na ödül vermişti. Gül’ün görevi sona erdikten ve Saray ile ters düştükten sonra Acemoğlu’nu DEVA Partisi’ne kurucu olarak düşündüğü de gazetelere yansımıştı. Acemoğlu için uygun görülen niteleme “yeni Kemal Derviş”. Daron Acemoğlu yazdığı “Dar Koridor” adlı kitapta, 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin pek çok yönden İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin oyun tarzını sürdürdüğünü, liderlerinin Atatürk dahil bu cemiyetin eski üyeleri olduklarını ifade edip diyor ki: “Ordu ve bürokrasinin önderliğinde (iş çevreleri ve diğerleri bu koalisyonun sadece çeperde kalan unsurları olarak dahil edilmişlerdi) daha fazla reform ve devlet inşası için yol açıktı, ama sadece despotik tarzda bir devlet oluşumu için.” Ve bugün Daron Acemoğlu, bu “despotik” devletin lideri Atatürk’ün kurduğu CHP’nin kurmay kadrosunda. 

Gelelim, bu küreselleşmeci kadronun vitrine çıkarıldığı “vizyon” (bilen bilir, bu vizyon sözcüğünü, cumhurbaşkanı olduğu dönemde emekçiler tarafından “Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı” sloganı ile anılan Turgut Özal pek severdi) toplantısının neden yapıldığına ilişkin CHP dahil Ankara kulislerinde konuşulanlara...

Toplantının yapılışı iki nedene dayandırılıyor:

1- Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına, 6’lı masada, özellikle İyi Parti kanadında oluşan kimi karşı çıkışlara yönelik kamuoyu yığınağı yaratmak ve adaylıktan dönüş olmadığını vurgulamak.

2- Kılıçdaroğlu’nun adaylığa hazır olduğunun tanıtıldığı bu gösterişli ortam aracılığıyla hem uluslararası para ve sermaye merkezlerine güven vermek hem de seçim kazanılırsa onların çerçevelediği program ve temsilcileri ile çalışma istencini şimdiden kanıtlamak.

“Halk ve halkın yakıcı sorunları bunun neresinde” diye soracak olursanız. Birkaç hafta önce bu köşede değindiğimiz gibi toptan halksızlaştırılmış bir siyaset içinde bocalayıp duruyoruz.

Unutmadan!

10 Aralık İnsan Hakları Gününüz kutlu olsun. Hakkımız kaldıysa eğer...