Işık Kansu
Işık Kansu kansu@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kapışmaya Devam

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Recep Tayyip Erdoğan ile ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaati arasındaki kapışma her alana yayıldı. En son, iki taraf, Ankara Ticaret Odası’nda (ATO) birbirlerine el ense çektiler. Öyküyü, ATO üyelerinden dinleyelim:
“Mayıs’ta ATO Meclisi için her meslek grubunun oluşturduğu komitelerde seçimler yapıldı. ATO Meclisi, yönetim kurulunu ve TOBB’a göndereceği delegeleri seçti. Bu delegeler arasında TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da yer alıyordu.
ATO Yönetim Kurulu seçimlerine mevcut Başkan Salih Bezci ile MÜSİAD kökenli Mustafa Deryal katıldı. Melih Gökçek, cemaat ağırlıklı Bezci’nin listesinin kazanması için belediye ile iş yapan firmaları arayarak kulis yaptı ve seçimi bu destekle Bezci kazandı. Başbakan’a yakın aday Mustafa Deryal ise kaybetti. Yönetim kurulunda 8 kişi ile çoğunluğu cemaat ele geçirdi. ATO yönetiminde cemaatle birlikte hareket eden Gökçek, Türkçe Olimpiyatları’na da sponsor oldu. MÜSİAD kökenli Deryal’ın kaybetmesine neden olduğunun kulislerde dolaşması üzerine Gökçek bu sefer Gezi eylemleri sonrası Başbakan için mitingler düzenledi.”
Milli Eğitim Bakanlığı, Emniyet ve yargıda cemaati alt eden Recep Tayyip Erdoğan, ATO’da kaybetmiş gözüküyor.

\n

Bak, Kapı Çalıyor...

\n

Toplumcu Mühendisler ve Mimarlar Meclisi’ne göre, TMMOB’ye bağlı odaların yetkilerinin kaldırılması, AKP’nin toplumdan öç alma harekâtı:
“AKP’nin çoğu kez ‘çılgın’ projeler olarak kamuoyuna tanıttığı, esas amacının ise kamuya ait doğal kaynakların ve kamusal mekânın sermaye sınıfına peşkeş çekilmesi olan ‘projecilik’ furyasına karşı çıkan TMMOB’nin yasayla tanımlı denetim yetkileri bu yasa değişikliği ile elinden alınmış oldu.
Haziran direnişi, AKP’nin halk düşmanı projelerinden biri olan Gezi Parkı Projesi’ne karşı verilen mücadele ile birlikte ortaya çıkmıştı. Taksim’i emekçilere kapatmayı amaçlayan bu projeye karşı emekçi halkımızın verdiği tepki yalnızca Gezi Parkı’nın savunulması ile sınırlı kalmamış ‘Hükümet istifa’ sloganı bu sürecin en önemli talebine dönüşmüştür.
Şunu çok iyi biliyoruz ki bu mücadele yalnızca yasa maddelerindeki değişikliklerle sınırlı değil, AKP’nin ülkemizde kurmaya çalıştığı tüm baskılara, tahakkümüne karşıdır.”
Ne kadar debelenirse debelensin, AKP için ecel kapıyı çalıyor...

\n

Direnme Hakkı

\n

Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın “Anayasaya Giriş” kitabından bir bölüm:
“Özellikle 17. yüzyıl İngiliz düşünürü John Locke’tan beri tartışma konusu olan ‘direnme hakkı’, bir devlet içindeki üstün güce sahip olan halkın, kendi verdiği yetkiyi kötüye kullanan yasama ve yürütme organlarına karşı direnebilmesini, karşı koyabilmesini ve ayaklanmasını öngörür.
4 Temmuz 1776 Amerikan Bağımsızlık Bildirisi, ‘yaşama, özgürlük ve mutluluğu arama’ haklarını güvenlik altına almak için kurulan yönetimlerin bu ‘amaçları yıkıcı’ duruma gelmeleriyle birlikte, halk açısından da böyle yönetimleri ‘değiştirmek ya da devirmek’ hakkının doğacağını açıklıyordu. Fransız İhtilali’nin 1789 ‘İnsan ve Vatandaş Hakları Evrensel Bildirisi’, ‘zulme karşı direnme’yi insanın ‘doğal ve zamanaşımına uğramaz’ haklarından sayıyordu. 1793 Bildirisi ise daha kesindi: Yönetim, halkın haklarını çiğnediği zaman isyan etmek, halk için ve halkın her kesimi için hakların en kutsalı ve ödevlerin en gereklisidir.”
Direneceğiz, kurtulacağız.

\n

Dertli

\n

PKK-Kongra Gel’in başındaki Remzi Kartal, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hükümeti’nin Abdullah Öcalan ile bir mutabakat metni imzaladığını, bu metni BDP’nin “barış süreci” denen şeyin sekteye uğraması halinde açıklayacağını söyledi. PKK’li Murat Karayılan da benzer sözler etti.
Halk direnişi sonrasında, sultanlık peşindekinin gelecek kurgusu çöktü. Başkanlık sevdası ve pazarlığın ana unsuru olan anayasa değişikliği yattı. PKK’ye verdiği sözleri tutamayacak, tutamayınca da PKK pazarlığı bozacak!
Pazarlık bozulunca da gizli görüşmeler faş edilecek... Sonrasında yandı gülüm keten helva.
Başı çok dertte, çok...

\n

Gerekçe Belli Oldu

\n

Diyarbakır’da geçen ay yapılan “Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı”nda karar altına alınan “Kürdistan halkları kendi tercihleriyle statülerini (özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi) belirleme hakkına sahip” yönündeki görüş, ülkenin bölünmez bütünlüğünü doğrudan ilgilendiriyordu.
CHP liderliği, özenle bu konuya girmekten kaçınmıştı. Gerekçesini öğrendik:
CHP liderliği, söz konusu konferansta alınan kararların
“hükümeti” ilgilendirdiği, hükümetin herhangi bir tutum almadan CHP’nin görüş bildirmesinin yanlış olacağı kanısındaymış... Dahası, “barış süreci” denen AKP-PKK pazarlığının da bir biçimde başarıya ulaşmasını ümit ediyormuş...

\n

İşte!

\n

Kask, nişan, ateş: Ethem Sarısülük...
Polis, tetik, kurşun:
Abdullah Can Cömert...
Tekme, cop, sopa:
Ali İsmail Korkmaz...
Öfke, hınç, katil: İşte biliyoruz, orada, tepede, ta kendisi!

\n

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları