Işık Kansu
Işık Kansu kansu@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Milliyetçi-Dinci Anlayış

29 Haziran 2013 Cumartesi

İnsan hakları savunucusu, yazar Vahap Erdoğdu, geçen hafta Hacıbektaş’ta Turhan ve İlhan Selçuk kardeşlerin anma toplantısında, çok çarpıcı bir konuşma yaptı.

\n

En kaba milliyetçiliği, en bağnaz şovenizmi, siyasal ihtiraslarının bayrağı yapanların, ulusalcılığın, laikliğin üzerinde tepindiğini belirtip ulusalcılığın tarihsel önemine değindi:
“Ulusalcılık, siyasal-sınıfsal bir olgudur. Etnik ve ırksal bir terim değildir. Bu terimlerin üzerinde, ortak bir ulusal dil, ortak bir ulusal coğrafya oluşturmayı öngörür. Dil ve coğrafya, ulusal devletin vazgeçilemez önkoşuludur.
İtalyan birliğinin sağlanması sürecinde, halkın yüzde ikisi-üçü İtalyanca konuşuyordu. İtalyan devlet adamı, Massimo d’Azeglio’nun ‘İtalya’yı yaptık; geriye yalnızca İtalyan yapmak kaldı’ sözü ünlüdür. Türkiye Cumhuriyeti ulusalcılığı; halkçıdır, laiktir, devrimcidir, hepsinden de önemlisi, anti-emperyalisttir. Bu özellikleri nedeniyledir ki, Kurtuluş Savaşı, dünyanın bütün mazlum uluslarına örnek oldu. Tam da bu nedenle, tıpkı ‘laiklik’ gibi, ‘ulusal’ ve ‘ulusalcılık’ kavramlarının da bir nefretin, bir karalamanın aracı olarak kullanılması, entelektüel düzeysizliğin ucuz sermayesi haline geldi.”
Arapça kökenli
“millet” sözcüğünün din anlamına gelen “milla” sözcüğünden türediğine değinen Erdoğdu, bir gerçeğin altını çizdi:
“İslamcılar, ‘millet’ sözcüğünü pek severler ve ‘ümmet’ anlamında kullanırlar. Sık sık kullandıkları ‘millet iradesi’ söyleminde kastedilen ‘halk çoğunluğunun demokratik iradesi’ değil, ‘dinin’, daha doğru bir anlatımla, murat edilen, belli bir mezhebin inancının iradesidir. Bu iradenin gerçekleştirilmesinde ‘demokrasi’ de bir araç olarak kabul görür, siyasal bir kavram ve toplumsal bir değer olarak algılanmaz.
Ne denli ‘milliyetçiliği’ başkalarına yakıştırmış olurlarsa olsunlar, Türkiye’de milliyetçiliği İslamcılıktan ayırmak olanaksızdır. AKP iktidarının çıkış kaynağının ‘milli görüş’ oluşu bir rastlantı değildir.”
Recep Tayyip Erdoğan’ın il il gezip yaptığı konuşmaları anımsayalım ve Vahap Erdoğdu’nun şu yorumunu aklımızdan hiç çıkarmayalım:
“Masumiyet ve zulüm edebiyatına sarmalanarak Türkiye Cumhuriyeti’ne yöneltilen saldırıların temelinde de bu milliyetçi-dinci anlayış yatıyor. Bugün İslam dünyasında egemen kılınmaya çalışılan, Müslüman Kardeşler’in, Ortadoğu’da Nazizmin en büyük destekçisi olmaları, bir rastlantı değildir. Müslüman Kardeş örgüt liderleri Alman Nazi partisiyle çok yakın organik bağlar kurmuşlardı. Bugün de bu örgütler Batı ittifakının silahşorluğunu yapıyorlar. O nedenle, siyaset İslamlaştıkça, iktidarların da İslamo-faşist yönetimlere dönüşmesi doğal oluyor.”

\n

Altında Kalacak

\n

Türkler, çılgın mılgın değildir. Akıllıdır, zekidir. Baskıya, kulluğa, sömürülmeye gelmezler. Örnek mi istersiniz?

\n

Tarihe, tüm mazlum uluslara ilham kaynağı olan bağımsızlıkçı ulusal kurtuluş savaşını armağan etmişlerdir. Hem de tüm kibirli sömürgecilere diz çöktürerek.
Başa gelip büyüklenmeye kalkanlar, halkın ensesinde boza pişirmeye kalktılar mı, yanıtlarını almışlardır. Benlik şişkinliği, bu toplumu hep patlatmıştır.
Şimdikilerin büyük devlet adamı gibi gösterdikleri
Turgut Özal’ın Kaf Dağı’ndaki burnu, işçilerin “Çankaya’nın şişmanı, işçi düşmanı” sloganları ile, Zonguldak madenci yürüyüşü ile, vizite eylemleri ile yerlerde sürünmüş, kurduğu ANAP yolsuzluk, uğursuzluk, yandaşçılık simgesi olarak tarihe kazınmış, yok olup gitmiştir.
Kendi aydınlanmalarını yaratmış Türkler, softa diktatörlüğüne, Anadolu’yu parçalamaya yönelen kavimciliğe ve cemaatçiliğe yine kendine özgü bir halk hareketi ile karşılık vermiş, Taksim’den yükselen ve yine tüm dünyada dalgalanan direnişlerle kinin davacısı yobazlığa dur demiştir.
Tökezlememek, dolayısıyla ulusa hesap vermemek için kendisini daha çok yetkilendirip halife sultanlığa özenen, aslında durumu anlamıştır.
“Hesap soracağız” filan diyerek korkutmaya çabalaması bundandır.
Ancak, anlamadığı tek şey var: Kurduğu korku imparatorluğu yıkıldı. Çekilmezse, altında kalacak.

\n



\n

Eve Dönüş

\n

Mezitli Belediyesi, Zülfü Livaneli’yi festivale çağırmıştı. Çağırdığına çağıracağına bin pişman oldu.

\n

Kendisine ayrılan kulis odasında flamenkocular soyundu diye sinirlendi. “CHP’li belediye bana saldırıyor” diye açıklama yaptı. Birkaç gün sonra da gazetedeki köşesinde “Bir fiske dahi almadım” diye yazdı. Belediye başkanı, milletvekilleri kendisinden özür diledi, yetmedi, çıktı sahneden kendisini konuk edenleri yerden yere vurdu:
“Bana bunu yapanın Taksim Parkı’nda gaz sıkanlardan farkı yoktur. Bunu yapan belediye memurlarını sizlere havale ediyorum, yüzlerine tükürün bunların. Ciğeri beş para etmez adamlar…”
Sonra?
Yüzüne tükürülmesini istediği Mezitli Belediyesi’nin, konaklama ve yol giderlerinin yanı sıra verdiği
“60 bin lira+KDV”yi alıp evine döndü.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları