ABD’deki gazeteci dostumuz Yılmaz Polat, Pentagon’un resmi sitesini incelerken gözü bir fotoğrafa ilişmiş. Fotoğraf, Balyoz davasındaki kimi savları içeren polis tutanaklarındaki hava kuvvetleriyle ilgili önemli bir belge ile çelişiyormuş:

“Polis tutanaklarındaki bir belgede, 6. Ana Jet Üs Harekât Komutanı Hava Pilot Kurmay Albay N. Güngör Kurubaş’ın ‘Oraj Hava Harekât İhtimalat Planı’na ilişkin bilgilerin bulunduğu dosyaların Hava Pilot Tuğgeneral Beyazıt Karataş’tan alındığı’ öne sürülüyor. ‘Yapılacak faaliyetlere ilişkin eylem planı ek’tedir denen ıslak imzasız belge, Hava Pilot Tümgeneral Bilgin Balanlı’ya yazılmış. Belge ‘Kasım 2003’ tarihli.

Oysa, gerek Türk Hava Kuvvetleri, gerekse Washington’daki belgeler General Beyazıt Karataş’ın o tarihte askeri ataşe olarak ABD’de görev yaptığını gösteriyor.

Pentagon resmi fotoğrafçısının çektiği kare, polis tutanağındaki belgeyi yalanlayan önemli kanıtlardan biri. Fotoğrafta, Bush yönetiminin Pentagon’daki iki numaralı ismi Paul Wolfowitz, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Tuğgeneral Beyazıt Karataş ve Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu görülüyor. Pentagon’un resmi sitesindeki fotoğraf 20 Kasım 2003 tarihini taşıyor.

Yani, polis tutanaklarındaki belgede iddia edildiği gibi General Karataş \t\to sırada Türkiye’de değil, Washington’da. İki yıl boyunca Türkiye’ye gelmeyen General Karataş’ın, \tAlbay Kurubaş’la bir \taraya gelerek plana \tilişkin dosyaları birbirine teslim etmeleri fiziki \tolarak mümkün görünmüyor. Şüphesiz, en önemli tanıklar da Paul Wolfowitz ve Genelkurnay Başkanı Orgeneral Başbuğ.

Ayrıca sözde belgede yer alan başka bir çelişki de, tümgeneral olarak gösterilen Bilgin Balanlı’nın o tarihte korgeneral rütbesiyle görev yapması.”

Şerefli Yollar

Ayrımcı şiddet örgütüyle savaşan ordunun neredeyse hemen her gün bir komutanı tutuklanıp TSK’de büyük bir tasfiye yaşanırken...

Başbakan’ın MİT’e atadığı kişi ile MİT’in müsteşar yardımcısının, şiddet örgütünün cezaevindeki başıyla, adamlarıyla pazarlıklar yürüttüğü çıktı ortaya.

Üstelik Recep Tayyip Erdoğan, “Siyasi iktidar olarak hiçbir zaman terör örgütü ve temsilcileriyle asla masaya oturup görüşme yapmayız. Siyasi iradenin masaya oturduğunu söylemek, şerefsizliktir” demesine karşın...

Oysa, faş eden görüşme kasedinden öğreniyoruz ki; Erdoğan’ın, daha sonra MİT’in başına oturttuğu Hakan Fidan -hem de yabancı bir ülkenin temsilcisinin denetim ve gözetiminde- şiddet örgütünün adamlarıyla görüşürken “Sayın Başbakan’ın özel temsilcisi” olarak “Sayın Öcalan’la iki saatten fazla bir görüşmemiz oldu odasında” demiş bulunuyor...

AKP’nin oluşturduğu “tam bağımlı, piyasasever ılımlı İslam federasyonu”na giden şerefli yollar böyle döşeniyor anlaşılan...

Şahsi Görüş

CHP MYK’deki son değişikliklerden sonra parti, her kafadan ayrı \tses çıkaran konumdan epeyce uzaklaştı. Genel merkezde, olaylara bakışta birlik, düşünde de bütünlük sağlandı gibi.

En azından, kişisel hırsı önde gidenler değil de örgüt bağı, CHP görgüsü olanlar geldi yönetime. Parti örgütünü dinlerseniz, bir önceki MYK’de çekirge gibi her gördüğü yaprağa zıplayanlar, görüntüyü bozuyordu zaten...

Bu gelişmeleri “yeni CHP” diye tanımlanan ve ne olduğu tam anlaşılamayan çerçeveden sıyrılmanın işaretleri olarak görmek de olası. Bu değerlendirmenin yerinde olup olmadığını zaman gösterecek.

Ancak partide yine görüş ayrılıklarının su yüzüne çıktığı da bir gerçek. Söz gelimi, füze kalkanı sorununda yaşandı benzer bir durum...

Parti adına konuşmakla yetkili, parti sözcüsü Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler, füze kalkanının “İran’dan hareket edebilecek füzelere karşı İsrail’i savunmak amacıyla kurulduğunu ve bunun da Türkiye toprakları üzerinde kurulma izninin iktidar partisine ait olduğunu vurgulamak istiyorum” diyerek CHP’nin kaygılarını ve çekinceleri aktardı kamuoyuna.

Buna karşın, dış politikadan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, başka bir görüş belirtmeyi seçti:

“Şahsi görüşüm, füze kalkanı kararı olumlu. Türkiye bakımından yerinde bir karar ama konuşlandırma işleminin ayrıntılarını bilmiyorum. Prensip olarak NATO çerçevesinde bu kararın alınmasını uygun görüyorum.”

Bir partinin Genel Başkan Yardımcısı “şahsi görüş” açıklar mı?

Açıklayabiliyor demek...

İÇERİ

ATARAK MI?

Recep Tayyip Erdoğan için atıp tutan sonra da binlerce kez özür dileyen, peşinden Kayserilere giden Mehmet Metiner diye bir AKP milletvekili var. Recep Tayyip Erdoğan’a göre, Metiner bir gazeteci...

O “gazeteci”, Hürriyet’ten Ahmet Hakan’a mektup göndermiş, medyanın kendisine yönelttiği eleştirilere karşı çıkmış ve demiş ki:

“Birilerinin artık bu medya düzenine dur demesi gerekmez mi?”

Nasıl dur denecek? Metiner’i eleştirenleri içeri atarak mı?