Sosyal Devletten Mafyacılığa

22 Mayıs 2021 Cumartesi

Türkiye bir sosyal devlet midir?

Anayasasına bakarsınız öyledir.

Sosyal devlet nedir?

Çok basit anlatımla; yoksulun, düşkünün, zayıfın devlet tarafından korunmasıdır.

Sosyal devlette devlet örgütü, topladığı vergiler ve diğer gelirlerinin önemli bir bölümünü, korunması gereken kesimlere aktarır, aktarmakla görevlidir.

Salgın döneminde işsizlere, zor duruma düşen esnafa, çiftçiye, emeklilere, emekçilere destek olmak sosyal devlet tarafından yerine getirilmesi gereken bir işlevdir.

Sosyal devlet bugünkü koşullarda -CHP’lilerin önerdiği gibi- şunları yapar örneğin:  

Gündelik çalışanlara, işsizlere, düzenli bir kazancı olmayan yurttaşlarına nakit desteği; kapanan işyerlerine ciro kaybı desteği, çalışanlarına asgari ücret tutarında gelir desteği verir. Zor duruma düşenlerin vergi ve SGK primlerini, elektrik, su, doğalgaz gibi borçlarını ve çeklerin ödeme tarihlerini erteler.

Yap-işlet-devret modeline göre yapılan garanti ödemelerini de erteler...

AKP’nin çürüttüğü kamu gücü yapar mı bunları?

Son kapanmada, Yavuz Sultan Selim Köprüsü için 8 milyon 602 bin dolar, Osmangazi Köprüsü için 29 milyon 736 bin dolar tutarında gelir garantisi ödemesini tıkır tıkır gerçekleştirenler, 5’li yüklenici çetesini besleyenler, emek harcayana para ayırır mı?

Kamusal harcamaların onda birini faize ödeyen, kısacası zengini daha zengin yapan bir düzenin yöneticileri, işsizin, yoksulun gözünün yaşına bakar mı?

Bakmaz...

Bakmıyor da zaten.

Ne yapıyor?

Mafyacının yanına devletin polisinden koruma, peşine de telefonları dinlenmesin diye devletin kesesinden sinyal kesici veriyor.

İktidar ortağının yandaşı mafyacıları teker teker cezaevlerinden salıveriyor. Ana muhalefet partisi liderini bile tehdit etme cesareti verilecek kadar arkası kollanan, siyaseten daha güçlü ilişkileri olan mafyacı hapisten çıkınca, siyasilerle ve güvenlik örgütü ile kol kola yürüyen diğer mafyacının suyunu ısıtıyor. 

Mafyacılarla devlet bürokrasisi ve devleti yöneten siyasiler arasındaki kirli ilişkiler ortaya saçılırken savcılar seyrediyor. 

Devlet, tonlarca kokain kaçakçılığından tutun, gazeteci postundaki mafya aracılarına değin kokuşmuşluk içinde debeleniyor.

Hani, Saray’daki sık sık “Burası kabile devleti değil” diyor ya...

O bile değil artık...


ÇOBANLIK ÖNDERLİK MİDİR?

Halk önderi olmak hiç de kolay iş değildir.

Alev Coşkun’un son çıkan “Samsun’dan Sonra En Zor 19 Ay” adlı kitabında, bir halk önderi olan Atatürk’ün, kurtuluşu zorlu, ama demokratik düzeneği nasıl yürüttüğüne ilişkin birçok belgeli saptamaya yer verilmiş.

Örneğin, 1. Meclis’te ayrışık gruplar var. Alev Coşkun kitabında beş gruba ayırmış o günkü grupları:

Tesanüt (Dayanışma), İstiklal (Bağımsızlık), Müdafaa-i Hukuk, Islahat grupları ile Halk zümresi.

Bunlar çoğu zaman birbiriyle çok ciddi çatışma ve tartışmalara girişiyorlar, ancak önder; onları zekâsı, örgütlenme gücü ile bir arada tutuyor ve ulusal birliği sağlayarak ülkeyi zafere ulaştırıyor.

Şimdilerde milli iradeden çok söz edenlerin yaptıklarını sakın önderlikten filan saymayın.

Sürüye çoban olmak gibi bir şey o.


MUHAFAZAKÂR

Bilgi çok önemli. İnsan her gün yeni bir şey öğreniyor.

Belgesel diye çekilmiş “Cehape zihniyeti” başlıklı filmde konuşan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan yeni öğrendik şu bilgiyi:

CHP muhafazakâr bir partiymiş, şimdi değişiyormuş.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları