Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Biraz tatil yapalım

06 Ağustos 2023 Pazar

Sevgili okurlarım vallahi ben bıktım, içimiz dışımız siyaset oldu bari işe yarasa devran o devran, zam yiye yiye dudaklarımız uçukladı, her yerde ağaç kesimi, hangisine sarılacağımızı şaşırdık, kredi çekmek zorlaştı, çocuğun okul parası nasıl ödenecek? Bir de sürekli emeklilere “dönekler” diye küfür edenler var, yetti artık! Ayrıca merak ettiğim bir şey var: AKP’li belediyelerde işçilere ne ücret ödeniyor çünkü onlarda tıs yok, sanırım sadece CHP belediyelerinde sendika var ve tek grev yapan onlar. Yani sendikalarda işin kolay tarafında.

Bu arada yapılan lağım suyu analistleri gösterdi ki İstanbul, New York’tan sonra en çok uyuşturucu kullanılan kent olmuş. Cinayetleri, intiharları takip etmenin mümkünü yok. 

İçiniz daraldı değil mi, en iyisi ben bugün bize bir sevgi masalı anlatayım. Hep birlikte içimiz ısınır ve gökyüzü aydınlanıverir, bu işler hiç belli olmaz, aydınlanıverir. 

Bugün hikâyemizin kahramanı, on dokuz yaşındaki güzeller güzeli Nimet. Kendisi şimdilerde İstanbul’un varoşlarında iki göz bir gecekonduda oturuyor. 

Nimet bundan tam on dokuz yıl önce Erzurum’da ne iş bulduysa yapan bir babayla sürekli yakınan bir annenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. On yaşındayken babası bir mide hastalığından ötürü öldü ve annesi, ağabeyiyle Nimet’i terk edip yeniden evlendi. Nimet’in çocukluğu akraba evlerinde geçti. On dördünü bitirdiği gün yengesi Nimet’i yanına aldı. Yenge Nimet’ten üç yaş daha büyüktü. Ve bu iki küçük kadın Almanya’da kaçak işçi olarak yaşayan ağabeyin arada sırada gönderdiği paralarla yaşamayı başardılar. 

Hikâyenin bundan sonraki kısmını Nimet anlatıyor:

“Yengemle birlikte oturduğumuz evin yanında bir inşaat vardı. Bizim oralarda dedikodu çok olduğundan bir gün bile başımı kaldırıp inşaata bakmamıştım. Halbuki inşaatın bütün pencereleri bizim evin avlusuna bakıyordu. Bir gün büyük bir gürültü oldu. Ardından bağırmalar, çağırmalar. Yengemle hemen avluya fırladık. Meğer inşaattaki balkonlardan biri çökmüş ve işçilerden biri aşağı düşmüş. 

Yengemle hemen kapıyı açtık, düşeni bizim avluya taşıdılar. Kuyudan su çekip yüzünü yıkadık. Hastaneye götürmediler. Bereket çöken balkon ikinci kattaymış az bir yükseklikten düşmüş Kadir, ya evet o gün düşen adamın adı Kadir’di. Yeni benim şimdiki sevdiğim. 

O günden sonra bana bir hal oldu. O günden sonra her avluya çıktığımda inşaata bakmaya başladım. Kadir de hep aynı küçük pencereden bana bakardı. Birbirimize âşık olmuştuk. Kadir on sekizindeydi ben on altı.

Derdimi yengeme açtım. O, ‘Ben senin yerinde olsam hazırlar bohçamı adama kaçardım’ dedi. Yengem de ağabeyime bir gece vakti kaçmıştı. Bu bana çok iyi bir çözüm gibi geldi, nasılsa tek arayanım soranım yengemle ağabeyimdi, onlar da razı, öyleyse kaçacağım. Kadir’le mektuplaştık. Gün kararlaştırdık, ben bohçamı hazırladım. Birlikte otobüse bindik ve İstanbul’a geldik.

Sorarlar bana hiç korkmadın mı? Neden korkacağım, ben onu seviyorum o da beni. İnsan sevdiğinden korkar mı? Kadir’in Erzurum’da tek bir amcası vardı, diğer akrabaları hep İstanbul’daydı önce onların kapısını çaldık, ‘Biz kaçtık, geldik’ dedik. Buradaki akrabalar önce biraz şaşırdılar. Çekindiler, ‘Arkanızda polis var mı’ diye sordular. Kadir, ‘Kız bana kendi gönül rızasıyla kaçtı’ dedi. O zaman altımıza bir yatak serdiler sonra Kadir mezbahada bir iş buldu, kendi gecekondumuzu kurduk, ocağımız tütmeye başladı. 

Biz öyle düğün, nikâh filan yapmadık. Biz birbirimizi seviyoruz, onun için defter imzalamamız gerekmez. Çocuk olunca resmi nikâh yaparız, çocuk için ona bir nüfus kâğıdı lazım, mecburen kâğıt imzalarız. 

Yok vallahi, ben öyle paragöz değilim. Ben öyle Almanya, Libya filan istemem. Onların parası onların olsun, Kadir’im benim yanımda olsun bu bana yeter. Tabii ki insanoğlunun başına her şey gelebilir. Bir gün Kadir elden ayaktan düşebilir, o zaman ben ne güne duruyorum, sıvarım kollarımı bakarım Kadir’ime. Hayat müşterek. Yeter ki birbirimizden bir an bile ayrılmayalım.”

Nimet böyle söylüyor; kendine, Kadir’e güveniyor, İstanbul’u seviyor, yaşamayı seviyor ve her gün süslenip kapıda Kadir’i bekliyor. Güzel bir aşk masalı, darısı herkesin başına. Amin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları