Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Kız Karı Biz Ne Yaptık?

22 Şubat 2015 Pazar

Sevgili okurlarım, bugünden itibaren sizlere her on beş günde bir “Biz nasıl bir topluluğuz?” sorusundan yola çıkarak hikâyeler anlatacağım. Belki böylece Türk sosyoloji bilimine de küçük bir katkım olur ama beni bu hikâyelerde en çok heyecanlandıran hepsinin gerçek olma-sı ve bu coğrafyada yaşanması... Alın size bir hikâye... Başlığını yazının başında attım:
Adam yatağında doğrulup yanında uyuyan karısını dürtükleyerek uyandırdı.
“Kalk hele kız, biz ne halt ettik?” Kadın sıçrayarak uyandı, “Bismillah sabahın köründe şeytan mı dürttü seni?” diye söylenerek o da yatağın içinde doğruldu. Adam yatağın başucunda asılı duran Kuran’a gözlerini dikmiş, hep aynı sözleri yinelemeye başlamıştı. “Biz şeytana uyduk, şeytana uyduk. Allahım sana yalvarıyorum, kulun kölen olayım, bizi bağışla. Bizi affet ey yüce Tanrım.” Kadın gözlerini koca koca açmış, adama bakıp, “Ne yalvarıp duruyorsun?” dedi. “Allah’ın gücüne gidecek.Oldu bir defa bir daha yapmayız. Üstelik benim suçum senden az, ben koca sözüne uydum.” Adam öfkeyle karısına döndü, “Bak şu işe, karı aklınla işin içinden sıyrılacağını düşünüyorsun, Allah’ı aldatacağını mı sanıyorsun, ulan ben sana sormadım mı? O mesaj mıdır neyse birlikte yazmadık mı?”
“He yazdık.”
“Sonra ne oldu?”
“Mesaja mesaj geldi.”
“Ne yazıyordu mesajda, hatırladın mı, şöyle diyordu, sizinle buluşmaktan keyif alacağız. Biz ne yaptık, buluşmaya gittik.”
“Gittik ya, bana kıyafet bile aldık. Evlendiğimizden beri hiç öyle güzel bir elbisem olmamıştı. Bana da çok yakışmıştı öyle değil mi?”
“Başlarım şimdi yakışmasından, sonra ne yaptık, onlar da karıkoca bizi evlerine davet ettiler.”
“Dur orada, ben sana ne dedim, ‘Bilmediğimiz bir işe kalkıştık, başımıza bir bela gelebilir, gel yol yakınken dönelim’ dedim, sen ne dedin? ‘Bir şey olmaz, bir şey olmaz.’
“Vallahi keşke seni dinleseydim. İşte tam ora-da beni şeytan dürttü. Ne olur ki, diye düşündüm, adam pek bir ufak tefekti, kadın da öyle, kapıyı çarpar, çıkar gideriz diye düşündüm.”
“Adam ufak tefekti diye iftira etme, hiç de ufak tefek değildi.”
“Ne sen ne diyorsun ulan!”
“Hakikati söylüyorum, yalan söyleyemem günahtır çarpılırım, ister misin ağzım burnum bir yana gitsin?”
P.B. “Sen sabah sabah pek bir doğru konuşuyorsun.”
“Kadın da pek bir asorti dans etti, nasıl usul usul soyundu, değil mi?”
“Güzel kadındı vallahi, bize verdikleri o içkinin adı neydi?” “Dur bir düşüneyim, tekila! Ben tam beş taneyi kafaya diktim!”
“Ben de!” “E sonra ne oldu?”
“Ben hayal meyal hatırlıyorum.”
“Ne olacak adam beni kucakladığı gibi başka bir odaya götürdü. Sen de o çıplak karıyla baş başa kaldın.” “E, sonra ne yaptık?”
Adam sorduğu sorunun dehşetiyle bir süre öyle kımıldamadan kaldı ardından duvardaki Kuran’ı alıp göğsüne bastırdı ve içinden bir çığlık kopar gibi, “Allahım bizi affet” diyerek yeniden yalvarmaya başladı. Kadın kocasının omzundan dürttü, “Bir soru sordum, kadınla ne yaptınız?” Adam başı önünde kadına bakmadan aynı soruyu sordu, “Sen adamla ne yaptın?” Kadın mosmor oldu, “Aboo, yandık” dedi. “Yandık ki, yandık. Bizi ancak cehennem paklar.”
Her ikisi de sessizce duaya başladılar, ilk kadının sesi çıktı, “Ne yapsak da kendimizi affettirsek, kurban mı kessek?” Adam anında yanıt verdi, “Ne kurbanı sanki burada para basıyoruz.”
“Kredi alırız.”
“Daha dört ay önce kredi aldık, hay akılsız, herkesin laptopu var benim yok diye az ağlamadın, ah akılsız başım keşke almasaydık, almasaydık da şu mesaja karşılık vermeseydik.” Kadın gözleri çakmak çakmak kocasına döndü, “Yani her şey benim suçum, sen gördün o mesajı, grup mu neymiş senin aklın gitti.” Adam karısına ufaktan sarıldı, “Tamam tamam kız, sen kaç gün temizliğe gidiyorsun?”
“Kaç kere söyledim, gene unuttun üç gün.”
“Sen onu beşe çıkar, iki aya kalmaz kurban parasını biriktiririz...”
Tam o sırada kapıcı dairesinin zili çaldı, adam söylenerek kalktı, “Gene o karı, dert, illa ki tutturmuş gazetem de gazetem de moruk, sen okusan ne olur okumasan ne olur, bir ayağın çukurda zaten... Yeter be, kes şu zili, geliyoruz işte...”
Yazarın notu: Koç kesecek parayı bir türlü denkleştiremeyen Eren Apartmanı kapıcısı ve güzel karısı sonunda, aynı apartmanda yaşayan, herkesin derdine derman olan Psikiyatrist Hüseyin Bey’in kapısını çaldılar. “Çok vicdan azabı çekiyoruz derdimize bir çare” diye yalvardılar. Hüseyin Bey, “Olmuşa çare yoktur, ilerde birbirinize anlatır gülersiniz” diyerek onların yüreğine su serpti. Sevgili çizer dostlarım, beni bağışlayın, çizmeden yapamadım. Çizimin adı ‘Bir demet yasemen’.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları