Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Nefes alamıyorum!’ (Karantina günlüğü - 11)

31 Mayıs 2020 Pazar

Bir fotoğraf bazen isyanın başlangıcı olur. Belleklere kazılır. Örneğin 1968 yılında Vietnam Savaşı sırasında yasak olan ama Amerika ordusu tarafından kullanılan napalm bombasıyla yanan çocukların çırılçıplak, acıyla koşmaları; Afrika’da bir deri bir kemik kalmış zorlukla yürümeye çalışan küçücük bir yavrunun ardında avının ölmesini bekleyen akbaba; Diyarbakır’da Nevruz’u kutlamak için alana gitmeye çalışan Kemal Kurkut’un polis kurşunuyla vurulduğu an; Gezi olayları sırasında Eskişehir’de bir kuytuda ölesiye dövülen Ali İsmail Korkmaz’ın “Vurmayın, ben öldüm” dediği an... Ne yazık ki dünyamızın belleğinde birikmiş binlerce zulüm fotoğrafı var. Böyle bir durup düşünürseniz, hepimizin belleği bu fotoğrafları birer birer önümüze getirir. Ve zulmün cehenneminde uzun ve kahredici bir yolculuğa çıkarız.

65 yaş üstünün, özellikle sokağa çıkması engellenen şu karantina günlerinde kimseye bu yolculuğa çıkmasını öneremem ama bellek bu, bize rağmen hatırlar. Özellikle de dört gün önce telefonlarımızı açtığımızda önünüze düşen bir fotoğraf, yaşamımızın çeşitli anlarını bize pat diye anımsatır. Hangi fotoğraftan söz ettiğimi biliyorsunuz, üstte görüyorsunuz. Amerika’nın Minnesota eyaletinin Minneapolis kentinde beyaz bir polis, bir restoranda güvenlik görevlisi olarak çalışanı George Floyd adlı bir siyah Amerikalının boynuna dizleriyle dakikalarca bastırıyordu. George, can havliyle bağırıyordu: “Nefes alamıyorum!” Polis bastırmaya devam ediyordu. Diğer üç polis de olayı kameraya almaya çalışanları, “adam ölüyor!” diye haykıranları uzaklaştırıyordu. Bastırdıkça bastırıyordu, elleri cebinde, yüzünde dehşet bir haz sırıtışı.

Bu fotoğraf, salgın günlerinin bir anısı olarak dünyanın belleğinde yerini alacak ama zaten karnesi temiz olmayan Amerika’da protestolar başladı. Beyaz, siyahi kadın, erkek binlerce kişi sokaklara döküldü. Sokaklara dökülen insanlardan sapsarı saçlarını savuran gencecik bir kız mikrofonlara şöyle haykırıyor: “Baktık ki sosyal medyada olayları paylaşmak hiçbir şeyi değiştirmiyor. Öyle sokaklar bizim! Zulüm varsa isyan bir haktır!

Dünyanın belleğindeki fotoğraflardan yola çıkıp ülkemize gelelim. Artık biliyoruz ki bu korona salgını iktidarın ana eylemlerini asla etkilemiyor. HDP’nin seçilmiş belediye başkanları, eşbaşkanları, Güneydoğu’nun feodal yapısı içinde ezilen kadınların başvurduğu, ölümden kurtulmak için sığındığı kadın örgütlerine baskın yapılıp yöneticileri tutuklanıyor. Sadece HDP’ye değil, sistemli olarak CHP’ye de bir saldırı var. CHP’li belediye başkanlarının tüm yetkileri sürekli ellerinden alınıyor. İş yapmaları engelleniyor. Parti örgütünün Anadolu’daki başkanları e-mail’lerinden dolayı tutuklanıyor. İş makineleri her yerde yeşil olanı yok etmek için beton döküyor. Madencilerin kazma sesleri her yerde duyuluyor. Ve yöneticiler, “83 milyona yardım ettik, gözlerimle gördüm” diye kimselerin inanmadığı yalanları söylüyorlar. Ve sürekli kadınlar öldürülüyor, çocuklar tutuklu annelerinin yanında tutsak!

Ve biz 65 yaş üstü olanlar, cüzamlı ya da vebalı gibi evlere hapsediliyoruz. Bu insan haklarına aykırı bir uygulama. Koruma için demeyin, öyle olsaydı AVM’ler açılmazdı. Doktorlar yırtınıyor: “Virüs kapalı yerlerde yoğunlaşıyor!” Diyeceksiniz ki tüm dünyada AVM’ler açılıyor, yapmayın arkadaşlar, Amerika dışında AVM kültürü hemen hemen hiçbir yerde yok. Hele bizimki gibi yüz metrekare içinde üç AVM hiçbir yerde yok! AVM kültürü 18 yıllık iktidarla birlikte gelişti. Park yerleri, kıyılar, yeşil alanlar betona dönüştürüldüğünden artık anneler, çocuklarını AVM’lerdeki yapay parklara götürüyor, yoksullar ısınmak ya da serinlemek için AVM’lerde. Bir de oralardan alışveriş yapınca içgüdüsel olarak sınıf atladıklarını düşünen beyaz yakalılar var, kendilerini işçiden saymayan. Bütün bunları düşününce benim aklıma kötü şeyler geliyor. 65 yaş üstündekiler bu ülkenin geçmiş değerleriyle büyüdüler, 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü yaşadılar. İnatçı ve değerlerine bağlıdırlar. Belki de bu nedenden ev hapsindeyiz. Bilmiyorum. Of, içim daraldı, hadi gene iyimserlik maskemizi takalım. Ve haykıralım: “Nefes alamıyorum!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları