Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Unutma unutturma!

12 Mart 2023 Pazar

Sevgili okurlarım, deprem bölgesinden yeni döndüm. Öfke içinde evimde otururken TKP’li bir arkadaşım aradı, Işıl dedi, “TKP’li kadınlar 8 Mart’ı deprem bölgesinde geçirecekler, katılır mısın?” Anında “Evet” dedim, içten içe böyle bir çağrı bekliyordum, mesleğime dair hiçbir şey yapmadan oturmak bana göre değil! Tanıklıklarımı daha sonra sizlerle paylaşacağım. Şimdi deprem bölgesinde yaşayanların bizlere nasıl seslendiklerini size paylaşacağım: Çünkü bana “Yaz kızım” dediler:

15.5 milyon yurttaş,11 il, 50 bin ölü diye söze başladığınızda ortada sadece rakamlar vardır ve bir süre sonra gerçeğin dehşetini yitiririz. Her şey artık bir rakamdır. Oysa 11 kent ovalarıyla, gölleriyle, dağlarıyla cemevleriyle, camileriyle, hastaneleriyle, okullarıyla, esnaf lokantalarıyla, düğün salonlarıyla, kültür evleriyle, her sabah kepekleri gürültüyle açılan dükkânlarıyla, kuaför salonları ve berberleriyle, sanayi siteleriyle, fabrikalarıyla, barındırdığı antik kentleriyle, ziyaretçisi bol türbeleriyle, seyyar satıcılarıyla, sabahları kör karanlıkta gözlerini ovuşturarak okul yolunu tutan çocuklarıyla, üniversite sınavlarına hazırlanırken kurdeşen döken gençleriyle, işçileriyle, çocuklarını doyurduktan sonra koşturarak ev temizliğine giden kadınlarıyla, okey oynanan kahveleriyle, ambulans sesleriyle sarsılan yollarıyla, ambulansları, yoğun bakımdaki hastalarını şefkatle kucaklayan sağlık personeliyle, saat yedide eldivenlerini giyip kalp ameliyatına giren doktorlarıyla, okulu kırıp deniz kenarında birbirlerine kaçamak aşk bakışları atan ergenlerin mutlu gülüşleriyle yani insanların yaşadığı bir coğrafyadır.

Evet, 11 ilde 50 binin üstünde insan öldü. Büyük bir insan grubu da artık halay çekemeyecek, gülmeyi unutacak. İşte bu coğrafyada üç gün,1600 kilometre yol aldım. Ve iller arası ilerlerken bu illerdeki geçmiş zamanımı anımsadım. Maraş’ta oburcasına yediğim dondurmayı ama artık orada dondurma yiyemezsiniz. Antep’in fıstık ağaçları sanki yasta kırmızının en güzel tonunu yitirmişler, Malatya’nın kayısıları solmuş, Hatay’daki dünyanın en güzel parkları, kiliseleri, camileri artık yok! Artık künefe de yok. Sadece yolları tıkayan enkazlar ve yan yana mezarlarda yatan mezar taşlarına adları bile yazılamayan ölüler.

Bu kadar yeter, şimdi bu coğrafyada başka bir yaşam yeniden filizleniyor. Ve çadır kamplarda, yollarda bizlere sesleniyor. UNUTMA UNUTTURMA!

Bana yaz diyorlar: “Evlerimiz yıkılmış, binlerce kişi enkaz altında arada sesleri duyuluyor. Çocuklar soğuktan titriyorlar ve o insanlar, o güzel insanlar dört saat sonra yanıbaşımızda. Ülke sanki tek bir vücut olmuş bizim yanımızda, annesinin kucağındaki bebeciğe biberon uzatan onlar, elleriyle enkazı kazmaya çalışanlar onlar, evet ülkemizin tüm insanları bölgeye akıyor ve devlet yok. Bunu UNUTMA UNUTTURMA!

Yıkılan hastanelerden, huzur evlerinden insanları özenle çıkaran onlar. Hepimiz görüyoruz, bize göstermek istemiyorlar ama yıkıntıların arkasına geçip ağlıyorlar. Sonra gözyaşlarını silip kocaman kazanlarda pişen çorbayı karıştırmaya başlıyorlar.

Ya doktorlar? Hastaneler yıkılmış, sargı bezi bile bulunmuyor ama onlar tıpkı savaşlarda olduğu gibi mucizeler yaratıyorlar. Yemeden içmeden, uyumadan hastalara şifa olmaya çalışıyorlar, kiminin eşi ölmüş, kiminin çocuğu, yaz onlara çok şey borçluyuz. Bunu UNUTMA; UNUTTURMA!

Ya gençler? enkaz altında kalan yakınları için ağlayanları kucaklayıp, gözyaşlarını silenler onlar, gece gündüz karanlık sokaklarda el fenerleriyle dolaşıp aşayişi sağlayanlar onlar, çünkü polis yetmiyor, üç gün sonra gelen askerler yetmiyor. Yardım kolilerini açıp herkese eşit dağıtımı sağlayan onlar, yaşadıkları karşısında donup kalmış yaşlıların ağrıyan ayaklarını ovan onlar, çocuklarla patlak bir topun peşinde koşturan onlar, uyuyamayan çocuklara masal anlatan onlar! Ülkemizin her yerinden koşarak gelen gençlere bu ülke borçlu biz de. Bunu UNUTMA UNUTTURMA!

Ve biz yaşayanlar, çok kızgınız! Bölgedeki enkazın 30 makine gece gündüz çalışsa anca üç yılda kaldırılabileceğini bildiğimiz için, evlerimiz işyerlerimiz yok olduğu ve barınma sorunumuz için nasıl bir yol izleneceğini bize anlatmadıkları için devlete yöneticilere kızgınız, hele de binlerce insan canıyla uğraşırken efelenen Meral Hanım’a çok kızgınız, hem Kızılay’ın yediği paraları unutturdu hem burada her şey yolundaymış gibi millet seçim tartışmaya başladı. Bunu da UNUTMA UNUTTURMA!

Not: “Bu kadar yol geldin kaç Kızılay çadırı gördün” diye sordular, şöyle bir düşündüm “BEŞ” dedim.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları