Leyla Tavşanoğlu

Ankara Suriye’ye karışmasın

30 Mart 2014 Pazar

Emekli büyükelçi Onur Öymen’le uluslararası alandaki gelişmeleri konuştuk:

Türkiye, Suriye’de Müslüman Kardeşler ağırlıklı ÖSO’nun hükümette ağırlık kazanmasını istiyordu. Yani bu ülke üzerinden Müslüman Kardeşler kuşağı kurulması amaçlanıyordu. Ama Mısır’daki gelişmeler oyunu bozdu.  

Ankara, bölgemizde ilkeli politikalar sürdürmelidir. Ülkemiz tarih boyunca çıkarları için başka ülkelerin toprak bütünlüğünü zedeleyecek hiçbir harekette bulunmamıştır. Şimdi Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal edecek çalışmalara sürüklenmemek lazım.

Dışişleri Bakanlığı’nın önceki müsteşarlarından, eski NATO daimi temsilcisi emekli büyükelçi Onur Öymen, Ukrayna ve Kırım’da yaşananların Batı ve Rusya arasında bir bilek güreşi olduğunu söylüyor. Öymen, yeni bir soğuk savaş olgusuna dikkat çekiyor. Suriye konusunda ise Türkiye çatışmalarda taraf olmaması, hatta kamuoyunu ve basını, Suriye’de Müslüman Kardeşler ağırlıklı bir hükümet kurulması amacıyla tahrik etmemesi gerektiğinin altını çiziyor.
- Ukrayna’daki halk hareketleri sonucu Cumhurbaşkanı Yanukoviç görevini bırakıp kaçmak zorunda kaldı. Bunun üzerine Rusya’nın kendi arka bahçesi olarak gördüğü Ukrayna’yı “gelberi” etmek amacıyla ülkenin bir parçası olun Kırım’ı kendisine bağladığına tanık olduk. Ukrayna’da bu noktaya nasıl gelindiğinin tahlilini yapar mısınız?
O.Ö.- Büyük resmi görmek lazım. Tarafların telaffuz ettiği en önemli cümlelerden birisi şu: “Batı kırmızı çizgileri aştı.” Ukrayna Rusya açısından son derece önemli bir ülke. Bir taraftan petrolünü Ukrayna üzerinden Avrupa’ya sevk ediyor. Daha da önemlisi Kırım’da Rusya’nın çok büyük bir deniz ve hava üssü var.
Rusların yurtdışında 11 üssü var. En büyüğü da Kırım’da. Bu üs Rusya’nın Karadeniz ve Akdeniz’deki filolarının en önemli noktası. Rusya Ukrayna’daki gelişmeleri kendi stratejik çıkarları açısından değerlendiriyor. Batı ise Ukrayna’nın mümkün olduğu kadar kendisiyle yakınlaşmasını istiyor. Ama çok daha fazla ileri gidemiyor. Çünkü Ukrayna’nın AB’ye üye olması henüz gündemde değil. Bu gelişmelerdeki amaç Ukrayna’nın Rusya’dan koparılıp Batı’ya yaklaşmasını sağlamak.
Eski Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in AB’yle Ukrayna arasındaki bir anlaşmayı onaylamaması son olayların başlangıcı olarak gösteriliyor. Fakat bunun daha derin nedenleri var. Orada belki de Rusya’dan koparak AB’yle bütünleşmeyi arzu eden bir eğilim var.
- Yıllar önce de Ukrayna’da bir turuncu devrim yapılmaya çalışılmadı mı?
O.Ö.- Çalışıldı. Eğer Ukrayna’da yönetim değişikliği demokratik yollardan yapılsaydı Rusya buna çok fazla itiraz edemezdi. Kırım’da olanlar da muhtemelen yaşanmazdı. Ama Ukrayna’da yaşanan şiddet ve cumhurbaşkanının görevden uzaklaşmak zorunda bırakılışı ortaya başka bir resim çıkardı.
Bu olaylardan hemen sonra Estonya Dışişleri Bakanı Paet, Ukrayna’da çeşitli çevrelerle görüştü. Bu görüşmesinin ardından da AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’a telefon ederek, “Edindiğim bilgilerden Ukrayna’daki keskin nişancılar, hem göstericiler hem de güvenlik güçlerinden insanların öldürülmesinden sorumlu” dedi. Bu keskin nişancıların kim oldukları hâlâ belli değil. Bunlar gerçekten söylendiği gibi eski Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in adamları mıydı yoksa başkaları mıydı? Bu olayları kim provoke etti? Bu hususları bilen yok.
Özetle, orada yaşanan bu gelişmeler yüzünden Kırım önce bağımsızlığını ilan etti. Sonra da Rusya’yla bütünleşti. Dolayısıyla Kiev’de gösterileri düzenleyenler hiç ummadıkları bir sonuçla karşılaştılar. Yani Dimyat’a pirince giderlerken evdeki bulgurdan da oldular.
Kırım’ın Rusya’ya bağlanması sürecinde bu aşamaya gelinmesi uluslararası alanda ve Türkiye’de haklı tepkilere neden oldu. ABD Başkanı Obama, Rusya’nın bedel ödeyeceğini söyledi.
Yalnız, Rusya’nın stratejik açıdan önemli saydığı bir ülkedeki bu gelişmeyi kolay kolay hazmetmeyeceği açık. Kırım’ın Rusya’ya bağlanmasından sonra da Rusya’nın Kiev’de yeniden etkili olmanın yollarını araması muhtemeldir.

Rusya Ukrayna’dan vazgeçmez

Moskova’nın stratejik açıdan önemli saydığı bir ülkedeki bu gelişmeyi kolay kolay hazmetmeyeceği açık. Kiev’de yeniden etkili olmanın yollarını arayacaktır.

- İyi de toprak bütünlüğü ihlal edilen tek ülke Ukrayna mı? Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ihlal edildi. Ermenistan ülke topraklarının yaklaşık yüzde 20’sini işgali altında tutuyor. Ama Batı buna hiç de sesini çıkarmıyor...
O.Ö.- Azerbaycan toprakları içindeki Yukarı Karabağ’da 1991’de düzenlenen bir referandum sonucunda “bağımsız bir cumhuriyet” ilan edildi. Ermenistan’dan askeri ve ekonomik yardım alan bu sözde cumhuriyet kurulduğunda dünya ülkelerinin tepkisi çok cılız kaldı.
14 Mart 2008’de BM Genel Kurulu’nda Yukarı Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğu yolunda ve 39 ülkenin desteklediği karara yedi ülke karşı çıktı. 100 ülke çekimser kaldı. Ret oyu kullanan ülkeler arasında ABD, Rusya ve Fransa da var. Dediğiniz gibi bugün hâlâ Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si işgal altındadır ve bu ülkenin toprak bütünlüğünün korunması için uluslararası toplum ciddi bir gayret göstermemektedir.
Ayrıca 2008’de Rusya’yla Gürcistan arasındaki savaştan sonra Abhazya ve Güney Osetya da bağımsızlıklarını ilan ettiler. Rusya, Nikaragua ve Venezüella bunları bağımsız devletler olarak tanıdı. Rusya, Abhazya’yla askeri üs anlaşması imzaladı. Batı ülkeleri bu yeni ülkeleri tanımadılar ama gösterdikleri tepki çok sınırlı kaldı. Uluslararası ilişkilerde temel ilkelerin bir tarafa bırakılmasının ve çifte standart uygulanmasının ne kadar ciddi sonuçlar doğurabileceği son olarak da Kırım’da yaşananlarla bir kere daha ortaya çıktı.
- Bugün anlaşıldığı kadarıyla artık yeni bir soğuk savaş dönemine mi girildi?
O.Ö.- Şimdi bunun işaretlerini görüyoruz. Yeni bir soğuk savaş dönemine girildiği takdirde bundan hiç kimse kazançlı çıkmayacak. Suriye ve İran konularında Batı’yla Rusya arasındaki diplomatik işbirliği sürdürülemeyecek ve bunun bölge üzerinde olumsuz etkileri olacak.
Yukarı Karabağ meselesinin çözümüyle görevlendirilen MİNSK Grubu liderleri, ABD, Rusya ve Fransa arasında zaten güçlükle yürütülen temaslar belki büsbütün kesilecek. Bundan da en büyük zararı Azerbaycan görecek.
İşte, Kiev’deki eylemlerin verdiği sonuçlar bunlar. Başta Ukrayna olmak üzere bütün bölgeye, ayrıca Doğu-Batı ilişkilerine zarar verildi.
- Bütün bu anlattıklarınızdan şöyle bir sonuç çıkıyor. Kâğıt üzerinde yazılı bir devletler hukuku olmasına karşın acaba uygulamada güçlülerin hukuku mu geçerli?
O.Ö.- Bugün uluslararası ilişkilerde maalesef hukuktan çok çıkarlar rol oynuyor. Uluslararası yasalar, uluslararası antlaşmalar var. Ama bir de devletlerin çıkarları var. Bu ikisi birbiriyle çeliştiği zaman devletlerin çıkarları ön plana çıkıyor. Çünkü her şeyden önce devletler kendi çıkarlarını korumak zorunda olduklarını hissediyorlar. Bakın, Rusya’nın Kırım’da Ermenistan’da çıkarları var.
Sonuç olarak Kırım, Rusya’ya bağlandıktan sonra bütün dünya tepki gösterdi. Ama bana soracak olursanız bunlar Rusya’yı caydıracak tepkiler değil. Zaten Ukrayna da Kırım’daki askerlerini geri çekiyor. Çünkü orada dayanamayacağını biliyor.
Şimdi başka sorunlar ortaya çıkacaktır. Acaba Rusya, Kırım’la yetinecek mi? Ukrayna’da sekiz milyon Rus kökenli insan yaşıyor. Bunların çoğunluğu da Ukrayna’nın doğu illerinde. O bölgelerde de ayaklanmalar var. Rusya’ya bağlanmak istedikleri yolunda gösteriler yapıyorlar.
Devletlerin bağımsızlığı, toprak bütünlüğü öteden beri tartışma konusu oluyor. Buna bir örnek Azerbaycan. Türkiye bu konularda çok dikkatli olmalı, hem Azerbaycan hem başka yerlerde ülkelerin toprak bütünlüklerinin korunmasını savunmalıdır. Irak’a bakın. Acaba artık Irak’ın toprak bütünlüğü kaldı mı? Irak’ın kuzeyindeki yerel yönetim orada konumlanmış bir devlet gibi davranıyor.

Kırım Tatarlarına yeterli yardım yapılmadı
- Kırım’ın Türkiye tarihi açısından büyük bir önemi olduğunu biliyoruz. Bunu anlatır mısınız? O.Ö.- Türkiye açısından Kırım acı olaylarla dolu. 1774 Kaynarca Antlaşması’yla Osmanlıların Kırım’daki yaklaşık 300 yıllık hâkimiyeti sona erdi ve Kırım Rusya’ya bırakıldı.
O zamana kadar nüfusunun
çoğunluğunu oluşturan Tatarlar çeşitli zamanlardaki nüfus kaydırmaları sonucunda azınlığa düştü. 1854’te başlayan Kırım Savaşı’nda Türkiye’yle birlikte savaşan Fransa ve İngiltere Rusya’yı yenilgiye uğrattı.
Tatarlar özellikle 1921 ve 1933 yılları arasında açlık ve sürgün nedeniyle büyük kayıplara uğradılar. Çok sayıda Tatar Türkiye’ye göç etti. 1944’te Stalin Kırım Tatarlarını Orta Asya ülkelerine sürdü. Sürgüne gönderilenlerin yüzde 46’sı hayatını kaybetti. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra geri dönen Tatarlar büyük sorunlar yaşamaya devam ettiler. Aramızda güçlü tarihi ve kültürel bağlar bulunan Tatarlara Türkiye’nin yaptığı yardımlar maalesef çok sınırlı kaldı. Hatta Türkiye Somali’ye bile Tatarlara yaptığından daha çok yardım yaptı.

Ülkelerin toprak bütünlükleri zedelenmemeli
- Demin ülkelerin toprak bütünlüklerinin korunmasının gerekliliğinden söz ettiniz. Ya Suriye’de yaşananlar? Bugün artık Suriye’nin toprak bütünlüğü kaldı mı?
O.Ö.- Suriye’nin kuzeyindeki topraklar artık cihatçı militanlar tarafından ele geçirilmiş durumda. Böyle olunca Suriye’nin toprak bütünlüğü nasıl korunur? Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumakla görevlidir.
Bütün bunları bizim bir bütün içinde değerlendirmemiz lazım. Türkiye bütün bu konularda, bu bölgede ilkeli politikalar sürdürmelidir. Türkiye tarihi boyunca petrol ya da öbür çıkarları için başka ülkelerin toprak bütünlüğünü zedeleyecek hiçbir harekette bulunmamıştır. Şimdi de bu konuda çok dikkatli olmak, Suriye’nin toprak bütünlüğünü zedeleyecek çatışmaların içine sürüklenmemek lazım.

Uluslararası terör örgütlerinin çatışma alanı
- Estonya Dışişleri Bakanı Paet’in, Kırım’da incelemeler yaptıktan sonra Catherine Ashton’a, isyancıları da güvenlik güçlerini de vuran aynı keskin nişancılar dediğini söylediniz. Acaba bunlar kim? Çünkü Suriye’de savaşan güçlerin içinde ağırlıklı olarak, cihat adına savaştıklarını söyleyen, bu işi kendilerine meslek edinmiş ruh hastası, cani ruhlu militanlar olduğu biliniyor.
O.Ö.- Arap Baharı yaşayan ülkelerin hiçbirinde Suriye’de olanlar yaşanmadı. Suriye artık uluslararası terör örgütlerinin çatışma alanı haline geldi. Suriye’deki gelişmeler bir yandan da doğrudan doğruya İsrail’in güvenliğini etkiliyor. Suriye’de bir gün Sünni ağırlıklı, Müslüman Kardeşler türü bir yönetim kurulursa bu İran’la Hizbullah örgütünün bağını kesecektir. Esas neden bu.
Çünkü İran’ın silahları Suriye üzerinden Hizbullah’a gidiyor. Bu silahları Hizbullah İsrail’e karşı geçmişte kullandı; ileride de kullanabileceğini söylüyor. Yani, bu mesele Suriye boyutunu aşıyor.
Türkiye’ye gelince, Suriye’de Müslüman Kardeşler ağırlıklı Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) hükümette ağırlık kazanmasını istiyordu. Yani Suriye üzerinden Müslüman Kardeşler kuşağı kurulması amaçlanıyordu.
Ama Mısır’da Müslüman Kardeşler’in yasaklanması oyunu bozdu. Türkiye buna olağanüstü tepki gösterdi. Şimdi, yine Mısır’da Müslüman Kardeşler üyesi 529 kişiye idam cezası verildi. Ama şu ana kadar Türkiye’den hiçbir tepki çıkmadı.Kendisi idam cezasını yasaklamış olan Türkiye’nin bu idam kararlarına karşı çıkmaması da ilginçtir.
Özetlemek gerekirse Türkiye bu bölgedeki çatışmalardan uzak durmalı, kamuoyunu ve basını da bu çatışmaları tahrik edici bir şekilde kullanmamalıdır.  

P O R T R E

ONUR ÖYMEN
İ
stanbul, 1940 doğumlu. Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde, yükseköğrenimini A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaptı. Aynı fakültede savunma politikaları konusunda doktora yaptı. 1964’te Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Bakanlığın yurtiçi çeşitli kademelerinde ve yurtdışı misyonlarında görev yaptı.
1988-
1990 arası Kopenhag büyükelçiliği yaptıktan sonra 1995-1997 döneminde Dışişleri Bakanlığı müsteşarı oldu. 1997-2001 arası Türkiye’nin NATO daimi temsilciliği görevinde bulundu. 2002 ve 2007 genel seçimlerinde CHP’den Bursa milletvekili seçildi. Bir süre CHP genel başkan yardımcılığını yürüttü. Haziran 2011 seçimlerinde milletvekili adayı olmadı. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tedavi olsunlar 1 Mart 2015

Günün Köşe Yazıları