Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hukuksuzluk diz boyu
Kooperatifçilik uzmanı Oğuz Soydan’dan kentsel dönüşüm yasasına ağır eleştiriler
Otuz yedi yılı aşkın iş hayatı olan bir insanım. Buna rağmen çok şaşırdım. Ben iş yaşamım boyunca böyle bir yasaya şahit olmadım. Hukuk filan tanımıyor.
Nezaket gösterip 24 madde yazmışlar. Oysa üç maddeyle işi bitirebilirlerdi. Gerçekten zahmet etmişler. Çünkü bu yasa tam 13 yasayı yürürlükten kaldırıyor.
LEYLA TAVŞANOĞLU
Yılların kooperatifçisi Oğuz Soydan’la Kentsel Dönüşüm Yasası’nı konuşuyoruz. Soydan, Türkiye’de kooperatiflerin kentsel dönüşümü yıllar önce başlatmalarına rağmen bugün uygulamada onların hatırlanmamalarını anlayamıyor. Ama er ya da geç konutlarına haklı ya da haksız yıkım kararı çıkartılan kişilerin kooperatiflerde örgütleneceklerine inanıyor. Bir de hukuk dışı olarak nitelediği bu yasayı hazırlayanlar için, “Zahmet etmişler, 24 madde yazmışlar. Üç maddede de toparlayabilirlerdi. Nezaket göstermişler” diyor.
Uzun yıllara dayalı bir konut kooperatifçiliği deneyiminiz var. Kooperatif projelerinizle Türkiye’de kentsel dönüşümü başlatan kişisiniz. Bugün yürürlükte olan kentsel dönüşüm yasasında ise bu dönüşümün kooperatifler yoluyla yapılmasının öngörülmediği anlaşılıyor. Sizce bunun nedeni nedir?
O.S.- Türkiye’de konut kooperatifçiliği rahmetli Nusret Uzgören’in (Türk kooperatifçiliğinin duayeni) deyimiyle Atatürk döneminde altın çağını yaşamıştır. Uzgören, on beş yıl kadar önce bu sözlerine şunları da eklemişti: “Daha sonraki dönemlerde gümüş, şimdilerde teneke demeye dilim varmıyor ama bakır dönemini yaşıyor.” Bu sözler kooperatifçiliğin durumunu tam olarak anlatıyor.
Bakın, Atatürk ilk yapı kooperatifinin kurulması için Nusret Uzgören’e bizzat talimat vermiştir. Birçok kooperatifin kurucusu kendisi olduğu gibi İsmet İnönü’yü, Celal Bayar’ı da kurucu yaptı. Atatürk kooperatifçiliği gerçekten bir kalkınma aracı olarak gördü. Dünya uygulamalarına bakıyorsunuz. Kooperatifçilik almış başını gitmiş. Ama Türkiye’de öyle değil. Dünyanın beş büyük bankasının içinde bir tane de kooperatif bankası var. Ama ülkemizde kooperatiflerin kalkınmanın ve demokrasinin önemli bir aracı olduğu nedense hiç düşünülmedi.
Kooperatifler demokrasinin aracı
Siz kentsel dönüşüm alanı seçilen yerlerdeki yapı sahiplerinin riskli evlerini yıkıp yeniden sağlamlarına kavuşmaları için kooperatiflerde örgütlenmeleri önerinizi açar mısınız?
O.S.- Kooperatiflerin demokrasinin ve kalkınmanın önemli araçları oldukları bu kentsel dönüşüm yasasında da düşünülmedi. Ama ülkemizdeki kooperatif kesiminin de biraz zorlaması gerekiyor. Ben hâlâ aktif kooperatifçilik yapıyor olsam bu işe talip olurdum. Yasada evet, kooperatifler eliyle bu işler yapılır demiyor ama kooperatiflerin önünü kapatan bir ibare de yok.
Yani diyeceğim, bunu biraz bizim kooperatifçilerin de zorlamalarının gerektiği. Ben Türkkent başkanlığını sürdürüyor olsaydım bütün bölge örgütlerimize aktif rol almamız gerektiğini söylerdim. Biz kentsel dönüşümü 15-20 yıl önce yaptık. İzmir Narlıdere’de gecekondu bölgesi yok edildi; yerine yeni konutlar yapıldı. Murat Karayalçın, Dikmen Vadisi projesini başlattı. O, müthiş bir kooperatif projesidir. Orada insanlar tamamıyla demokratik biçimde kendi elleriyle gecekondularını yıkmışlardır. Hâlâ da o yeni yapılan konutlarında oturmaktadırlar. Bunun pek çok örneği var. Yine benim Konut birlik genel başkanlığım döneminde Bakırköy-Osmaniye bölgesinde çok sayıda gecekonduyu kaldırıp yerlerine yeni konut yaptık. Ama bütün bunlar yapılırken o insanlar kendi kaynaklarını kendileri üreterek devlete hiçbir yük olmadan bu işleri başardılar. O konut projelerinin altyapılarını da kendileri yaparak çok önemli işlerin üstesinden geldiler.
Burada iki sorun önümüzde duruyor. Hem siyasi iktidar kooperatifleri göz ardı ediyor, kooperatif kesimi de zorlamıyor. Ama şartlar kooperatifleri işleri zorlama noktasına getirecektir. İnsanlar da kooperatiflerde örgütlenmek isteyeceklerdir. Bu yasanın hukuksuzluğu karşısında zaten örgütlenmeleri gerekiyor. Örgütlenmenin en iyi yollarından birisi de kooperatiflerdir.
İtiraz hakkı elinizden alınıyor
Evlerinin yıkım tebligatını alanlar idare mahkemesinde dava açamayacaklar. Karara itiraz etmek bir şey ifade etmiyor. Yürütmeyi durduramadıktan sonra alınan idari karar geçerliliğini koruyacak
Siz yasada kooperatifçiliğin önünü kesen bir ibare olmadığını söylüyorsunuz. O zaman bu konut kooperatiflerinin yöneticileri acaba neden kentsel dönüşüm işine sıvanmaktan çekiniyorlar? Yoksa Başbakan’ın kızgınlık şimşeklerini mi üzerlerine çekmek istemiyorlar?
O.S.- Aslında Türkiye’de kooperatifçilik çok geri gitti. Belki Başbakan’dan da çekiniyorlardır. Eskisi kadar içlerinde olmadığım için bilemiyorum tabii. Ama şartlar öyle gelişecektir ki kooperatifler kentsel dönüşüm işine girmek zorunda kalacaklardır.
Bu yasa daha yeni çıktı. İleride öyle olaylarla karşı karşıya kalınacak ki... Konutunun yıkılmaması için elinden geleni yapmak isteyen insanlar olacaktır. Dolayısıyla da bu insanlar haklarını korumak için örgütleneceklerdir. Bugün kooperatifler zayıf durumda oldukları için böyle bir yasa karşısında manevra kabiliyetleri olmaz. Bir de karşılarında devlet var. Devlet de bu işin başka türlü yapılmasını istiyor. Buna karşı mücadele vermek lazım.
Acaba kooperatiflerdeki lider kadrolarda mı bir zafiyet var?
O.S.- Biz zamanında bu işe çok gönül verdik. O dönemlerde çok mücadele verdik; birçok şeyi göze aldık. Kooperatiflere kim kötü bir söz söylese hemen karşılarına dikilirdik. Size bir örnek vereyim. Yıllar önce Kaynanalar dizisinde Tekin Akmansoy kooperatiflere bir gönderme yapmıştı. O sözler bizim bütün kooperatifleri ayağa kaldırdı. Sonunda Tekin Akmansoy beni aradı, “Oğuz Bey, yanlış yaptık. Kasıtlı olmadı. Söz ağzımdan öyle çıkıverdi. Çok özür dilerim” dedi. Bir hafta sonraki bölümde de o sözlerini düzeltti. Özetlemek gerekirse, çok büyük uğraşlar veriyorduk. Uluslararası alanda da çok başarılar elde ediyorduk. Üstelik piyasadaki konutların yüzde 40’ı kooperatifler kanalıyla halka satılıyordu. Bunlar çok önemli rakamlar.
Yasa tanımayan yasa
Demin kooperatifçiliğin dünyada ne kadar güçlü olduğunu söylediniz. O zaman Türkiye’deki zafiyet konjonktürel değil mi?
O.S.- Değil. Konjonktürel olsa izahı kolay olurdu. Ama en yoksul ülkelerde de çok aktif kooperatifçilik var; ABD, Japonya, İsveç, Norveç, Finlandiya gibi gelişmiş ülkelerde de kooperatifçilik çok güçlü. Üstelik hayatın her alanındalar.
Günün birinde Türkiye’de de bunun böyle olacağından eminim.
Siz bu kentsel dönüşüm yasası öyle bir talan düzeni getiriyor ki 24 madde yerine üç maddeyle geçiştirilebilirdi, diyorsunuz...
O.S.- Yasa ilk çıktığında ayrıntısıyla okudum. Ben 37 yılı aşkın iş hayatı olan bir insanım. Buna rağmen çok şaşırdım. Ben, bu iş yaşamım boyunca böyle bir yasaya şahit olmadım. Hukuk filan tanımıyor.
Bir kere 13 yasayı yok varsayıyor. Örneğin, Orman Kanunu, Kıyı Kanunu, İhale Kanunu, Boğaziçi Öngörünüm Yasası, Belediyecilik Yasası, Mera Kanunu uygulanmaz, diyor.
Yani bu yasalar üstü bir yasa mı?
O.S.- Ben, “Uzun uzun, sayfalar dolusu, bilmem kaç madde yazmaya hiç gerek yoktu. Üç maddeyle işi bitirebilirlerdi” diyorum. “Bu yasaya göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde her türlü binayı yapar, her türlü binayı yıkar. Hiçbir yasa da bu yasanın önüne geçemez. Yayımı tarihinde de yürürlüğe girer” ibaresiyle işi bitirselerdi de olurmuş.
Nezaket gösterip 24 madde yazmışlar ama gerçekten zahmet etmişler. Çünkü dediğim gibi bu yasa tam 13 yasayı yürürlükten kaldırıyor. Bir de en temel hakkınız olan itiraz hakkınızı elinizden alıyor.
Akıl almaz işler yapılıyor
Evlerinin yıkımı tebligatını alanlar İdare Mahkemesi’nde dava açamayacaklar. Peki, nereye başvuracaklar?
O.S.- Yasada itiraz hakkı var. Ama itiraz edeceğiniz makam dört üniversite üç de bakanlıktan olmak üzere yedi üyelik bir heyete başvurulması öngörülüyor.
Yani bir başka deyişle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na mı itiraz hakkı doğuyor?
O.S.- Bakın, karara itiraz etmek bir şey ifade etmiyor ki. Yürütmeyi durduramadıktan sonra alınan idari karar geçerliliğini koruyacak. Yani eviniz yıkılacaksa yıkılacaktır. Hiçbir güç de bunun önüne geçemeyecektir.
Diyelim ki, heyet dava açmanızı kabul etti. Bu arada eviniz yıkıldı. Üç yıl sonra davayı kazansanız da kazandığınızla kalacaksınız; eviniz gidecek. Yürütmeyi nasıl durduramazsınız? Bu nasıl bir yasadır? Nasıl bir mantıktır? Akıl alır gibi değil.
Halkın çıkarı değil rant önde
Başbakan bir süre önce, “Kuvvetler ayrılığı benim önümü kesiyor” demedi mi?
O.S.- Bu kanunla ben hukuku tanımam beyanında bulunuyorsunuz.
Uzmanlar bu sözüm ona kentsel dönüşüm yasasının inanılmaz rant kapıları açacağını söylüyorlar. Siz bu görüşlere ne diyorsunuz?
O.S.- Bu yasaya iyi niyetle bakmak söz konusu değil. Burada objektif kriterler yok. “Yapılabilir” gibi muğlak ifadeler kullanılıyor. Yapılabilir demek kimisine yapılacağı, kimisine de yapılmayacağı demektir.
Talan konusuna gelince... Bu yasa niye yapılmıştır diye bakıyorsunuz. Görüyorsunuz ki halkın çıkarları düşünülerek hazırlanmamış. Halkın çıkarını gözeten bir yasa 13 yasayı yürürlükten kaldırma hukuksuzluğunu yapmaz. Belediyelerin yetkilerini iptal etmek ne demek? Bu anlamda yasa, “Belediyeler hiçbir tasarrufta bulunamaz” diyor.
Yerel yönetimler tamamıyla devre dışı
Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir. Ademi merkeziyetçilik önemlidir diyoruz. Ama kentsel dönüşüm alanı ilan edilen alanlarda bütün yetkiler Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın elinde. Dediğiniz gibi yerel yönetimler tamamıyla devre dışı. O zaman bu nasıl bir “ileri demokrasi” anlayışı oluyor?
O.S.- Ben bu ülkede demokrasi olduğuna çok fazla inanan birisi değilim. Şu seçim ve siyasi partiler kanunları yürürlükte olduğu sürece bu ülkede gerçek demokrasiden söz etmek bana göre mümkün değil. İnsanlar oy kullanıyorlar. Ama hiçbir zaman seçim tercihlerini doğru olarak sandığa yansıtamıyorlar. Siyasi partiler yasasında grup kararı diye bir anlayış varsa, siz tek başınıza bir şey ifade etmiyorsanız, TBMM’de söz hakkınız beş dakikayla sınırlıysa bunları demokrasiyle tanımlamak mümkün değil. Bu yasa da zaten bu mantığın bir ürünü.
Ana muhalefet CHP acaba sizce bu yasayı neden Anayasa Mahkemesi’ne götürmedi?
O.S.- Bunu izah etmek ve
anlamak mümkün değil. Bu, iptal edilmesi gereken demokrasi dışı bir yasa. Er ya da geç iptal edilecektir. Çünkü meslek örgütleri, sivil toplum kuruluşları bunun peşini bırakmayacaklardır.
PORTRE
OĞUZ SOYDAN
Nazilli, 1956 doğumlu. Yükseköğrenimini İ.Ü. İktisat Fakültesi İşletme Bölümü’nde yaptı. 1983’te Marmara Bölgesi yapı kooperatifleri birliği olan Konutbirlik’in genel sekreteri, 1985’te başkanı oldu. Eski SHP Genel Başkanı, CHP PM üyesi Murat Karayalçın’la birlikte 1988’de Türkkent’i kurdu; ilk genel başkan yardımcılığını yaptı. Karayalçın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra Türkkent genel başkanı oldu. DPT konut ihtisas komisyonlarında 7. ve 8. beş yıllık kalkınma planlarında üyelik ve başkanlık görevleri oldu. İ.Ü. Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu’nda beş yıl süreyle konut kooperatifçiliği ve kentleşme konusunda dersler verdi. 2003’te Türkkent ve Konutbirlik başkanlıklarını bıraktıktan sonra kendi gayrimenkul şirketini kurdu.
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Müge Anlı'nın eşine yeni görev
- Bakanlık 5 ildeki lahmacuncuları ifşa etti
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu