Camın Şairleri

23 Nisan 2014 Çarşamba

İzmir Kordon’da omuz omuza verip denizle şehir arasında kale duvarı gibi geçilmez bir engel oluşturan apartmanların arasında 1875’ten gelen bir yapı Fransız Fahri Konsolosluk binası. 1904 depreminde zarar görüp yenilenmiş ama zamanla rutubetin etkisi ile hırpalanmış, biraz daha gecikilse belki de yok olup gidecekmiş.
Sekiz aylık bir restorasyon çalışması sonucunda Kasım 2011’de “Arkas Sanat Merkezi” olarak kapılarını açmış. Amaç, Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın koleksiyonunu sanatseverler ile paylaşmak.
İki katta 10 sergi “odası” bulunan bu güzel mermer binada ilk sergi 19. yüzyılın son çeyreğinden 20. yüzyılın başlarına uzanan sanatsal dönemden Post- Empresyonist eserlerden oluşuyordu. O günden bugüne altı sergi daha açılmış. Basında Arkas Koleksiyonu hakkında okuduğum yazılardan etkilenip meraklanmama ve çeşitli kereler İzmir’e gitmeme rağmen Arkas Sanat Merkezi’ni bir türlü ziyaret edememiştim.
Geçen hafta sonu İzmir Kitap Fuarı için İzmir’e gittiğimizde bir fırsat yaratıp Arkas Sanat Merkezi’ni ziyaret ettik. İyi de etmişiz. İzmir Kordon’daki nadir tarihi binalardan birini içeriden de görmekle kalmadık, çok etkileyici bir sergiyi de izleme şansına kavuştuk: “Camın Şairleri”.
Bu şiire çağrışım yapan sergi bildiğimiz ama örneklerini topluca görme olanağımız olmayan bir sanat dalını tanımamızı sağlıyor. Arkas Koleksiyonu’ndan derlenen sergide 20. yüzyılın başlarında Fransa’da ortaya çıkan Art Nouveau akımının cam sanatındaki en önemli üç temsilcisi; Émile Gallé, Daum kardeşler ve René Lalique’e ait 172 eser yer alıyor.Cam sanatının ürünleri, tek tek gördüğünüzde önemini doğru olarak kavrayamayacağınız eserler. Vazo, lamba, masa saati, cam pano olarak dekoratif bulup, belki zevkinize göre birini seçip evinizin bir köşesini süsleyeceğini düşüneceğiniz nesneler... Ama o kadar güzel işlenmişler ki oluşumlarını sağlayan büyük emeği, sanat zevkini, bakışını düşünmeden edemiyorsunuz.
Cam sanatına büyük bir yenilenme ve değişim getiren Émile Gallé’nin “Ben mutluluğun emekçisiyim” sözü karşılıyor bizi serginin girişinde. 1846 - 1904 yılları arasında yaşayan Gallé, baba mesleği olan cam üretimini botanik ve sanat tarihi eğitimlerini kimya bilgisi ile karıp bir sanat haline getirmiş. Çiçek, yaprak motiflerinin yanı sıra yusufçuk, kelebek gibi hayvancıkların desenlerini de işlerinde kullanmış. Yenilikçiliğinin yanında kullandığı renklerin tonları, uyumu sanıyorum başarısının temelinde yatan en önemli neden. Bu cam işler buluştukları ışığın tonu ve gücüne bağlı olarak farklı görünümler iletiyor. Kabartma cam tekniği ile yapılan işlerde usta elinden çıkmış heykellerin etkisini buluyorsunuz. Émile Gallé’nin eserleri, zanaatın nasıl sanata dönüştüğünü, seri üretimin nasıl sanat ürünü halini aldığını da anlamanızı sağlıyor.
Sergide Gallé’nin doğacı anlayışını cam üretimlerine uygulayan Auguste ve Antonin Daum kardeşlerin kendi buldukları yeni tekniklerle cam sanatını nasıl geliştirdiklerini de gördük. Bu eserler aynı zamanda figüratiften soyuta art nouveau’dan art deco’ya geçişi de örnekliyor. Serginin üçüncü ismi bir mücevher sanatçısı olarak tanınan René Lalique. Lalique’nin kendi geliştirdiği bir teknikle ve art deco üslubu ile ürettiği dekoratif objeler sergileniyor.
Camın Şairleri”nin küratörü Niko Filidis sergiyi bilgilendirici panolarla destekleyip cam sanatını ve bu sanatçıların niteliklerini daha iyi kavramamızı sağlamakla kalmamış, Arkas Koleksiyonu’ndan konuyu tamamlayan tablolarla da etkilerini güçlendirmiş.
“Arkas Sanat Merkezi” binasıyla, sergileme anlayışı ile daha ilk adımda insanı etkiliyor. Bu güzel yapıda Camın Şairleri”ni tanımak ise başka bir etki yaratıyor. 27 Nisan’da bitmesi planlanan sergi gördüğü ilgi üzerine 15 Haziran’a kadar uzatılmış. Kaçırmayın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları