İçten yanıp kül olmamak için...

19 Ağustos 2024 Pazartesi

Ülkemizin içinde bulunduğu coğrafya muhteşem doğasıyla çok özel bir konumda. Peki biz bu verimli toprakların kıymetini biliyor muyuz? Doğayı katleden, tarım arazilerini yanlış enerji projelerine kurban eden, ormanları kesip bitiren, betonu yücelten bir rant kültüründe yuvarlanıp gittiğimiz ortada. Hem de Türkiye’nin iklim krizinden ciddi bir şekilde etkilendiğini, daha da etkileneceğini, kuraklığın da bunun sonuçlarından olduğu yönündeki bilimsel veri ve uzman görüşü eşliğinde uyarılar artarken...

Çoğu zaman olduğu gibi yetkililer duyuyor, görüyor ama bildik politikalardan vazgeçilmiyor.

Ege, Akdeniz coğrafyasında yangınlar yeni değil. Türkiye gibi Yunanistan, İspanya, Portekiz de yazları sıcaklıkların artışıyla, ihmaller zincirleriyle birlikte yangınlarla boğuşup duruyor. Ancak her geçen yıl yangın riski, kuraklaşma konusunda bir öncekinden daha ağır bir tablonun yaşandığını gösteriyor.

Son bir haftadır İzmir, Muğla, Aydın, Manisa ve Bolu başta olmak üzere ülkemizin pek çok bölgesi alevlere boğuldu. İzmir’in ilçelerinde kimi yerlerde alevler yerleşim yerlerine kadar uzandı. Yaralananlar oldu, yüzlerce kişi etkilenen bölgelerden tahliye edildi. Bölgede yaşayan çok sayıda hayvan öldü, doğanın yeşili çorak toprağa döndü. Yöre halkı, itfaiye ekipleri canla başla alevleri söndürmek için uğraştı. İzmir, Manisa ve Bolu’da en az 5 bin hektarlık bir alanın yangınlardan etkilendiğine dikkat çekildi.

YENİ BİR BAKIŞ AÇISI GEREKLİ

Uzmanların dediği gibi küresel çapta iklim kriziyle birlikte yangınların artık daha sık çıkma riski var. O zaman akıllardaki soru şu: Bu uyarılara karşın Türkiye’de yetkililer aklın ve bilimin ışığında neden hâlâ kapsamlı bir eylem planı, yol haritası oluşturmuyor, neden her yıl aynı konuda sınıfta kalınıyor?...

Yangınlara ilişkin önceki günkü manşetimiz “Önlem alın” başlığıyla çıktı. Konunun partiler üstü bir ulusal birlik anlayışıyla, kutuplaştırıcı siyasetten arınarak ele alınmasının gerekliliği ortada. Kimi haberlerde yangınların çıkmasında elektrik hatlarının da payı olabileceği yönünde görüşler aktarılıyor. Elektrik şirketlerinin özelleşmesiyle fiyatlarda fahiş artışlarla birlikte bakım, kontrol mekanizmalarında yaşanan eksikliklere de işaret ediliyor.

“İş’te Gündem” sayfamızda Şehriban Kıraç’a konuşan Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Mahir Ulutaş’ın şu değerlendirmesi dikkat çekiciydi: “Şebeke sorunlarının, aşırı sıcaklarda yangına, yağışlarda ise ‘elektrik kaçağına’ neden olması normal değil. Ne yazık ki sorumluları belirlemek için sürdürülen adli soruşturmalar dışında ilgili kurumların hiçbiri harekete geçmemiştir. Üretimden dağıtıma kadar tüm süreçleri yönetecek dikey entegre bir kamu tekeli yeniden kurulmalıdır. Birbiri ardına yaşanan fiyaskoların lisans iptalleri için meşru bir gerekçe olduğunu görüyoruz.”

Ulutaş, “Ucuz, kaliteli ve güvenilir enerjiye erişim tüm yurttaşlar için temel haktır” vurgusu da yaptı.

MECLİS’TEN SOKAĞA ŞİDDET DİLİ

Geçen haftanın gündem başlıkları arasında kuşkusuz orman yangınlarıyla birlikte “Meclis de yangın yeri” dedirtecek haberler vardı. TBMM’de düzenlenen, TİP milletvekili Can Atalay için “adalet” oturumunda AKP’lilerin kürsüye müdahalesi, yaşanan şiddet görüntüleri demokrasinin evi olan Meclis’e tarihi bir leke düşürdü. Sözün gücünü kullanamayanların yumruklara sarıldıkları bir oturum yaşandı. Oturum, Anayasa Mahkemesi’nin Atalay için verdiği hak ihlali kararının okutulmamasıyla da son buldu.

Gelişmelere ilişkin önceki gün Aytunç Ürkmez imzalı haberimizde hukukçuların, kararın okutulmamasına yönelik değerlendirmeleri aktarıldı. Anayasaya uyulması çağrısı yapan hukukçular, “Bu bir çürüme göstergesi. Anayasal düzenimiz bakımından varlık yokluk meselesi yaşıyoruz” dedi.

Yurttaşı temsil etmesi, ne kadar farklı görüşlerde olurlarsa olsunlar konuşma, tartışabilme kültürünü bilmesi gereken milletvekillerine ev sahipliği yapan Meclis’te tablo böyleyse günlük yaşamda evlerin dört duvarından trafiğe, yeşil sahaya uzayan şiddetin artmasına da şaşırmamak mı gerekiyor!

Geçen haftadan acı bir örnek daha; sadece bir günde İstanbul ve Ankara’da üç kadın ayrılmak istedikleri erkekler tarafından katledildi.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Akdeniz kapışması 9 Aralık 2024
HTŞ ve tesadüf! 30 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları