Aziz Nesin
Müjdat Gezen
Son Köşe Yazıları

Aziz Nesin

10.07.2023 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

Otuz yıl önce söylemişti: Ülkemiz kötüye gidiyor. Sivas’ta halk “Hilafet isteriz” diye bağırdı. Bizi otelde sıkıştırıp yaktılar. Benim kurtulmuş olmam bir şeyi değiştirmez. Herkes iyi düşünmeli işler çok kötüye gidiyor... 

Aziz ağabeyle uzun yıllar birlikte çalıştık. Üç yıl evimde yaşadı. Vakıfta çok güzel günlerimiz geçti. O sadece dünyaca ünlü bir mizah yazarı değildi. Devrimciydi, feylesoftu (filozof). Dürüsttü, düzdü. Madımak sonrası sözleri bugün gibi kulaklarımda. Yangından beş altı saat sonra Ankara’daki evden telefonla konuştuk. “Burnumdan hâlâ siyah kurumlar geliyor” dedi... Dedikleri bugün çıkıyor. Türkiye hızla geriye gidiyor. “Aziz Nesin söylemişti” sözünü çok yakında daha sık duyacağız.

RUH VE SİNİR

Özellikle orada çalışan sağlık hizmetlileri, profesörler, doktorlar, psikologlar, hasta bakıcılar, hemşireler, o mekâna “akıl hastanesi-tımarhane-Bakırköy” denmesinden pek hoşlanmıyorlar. Çünkü zaten hastanenin bir ismi var: “Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi” Eski yıllarda orada Deliler Koğuşu diye bir film çekmiştik. Ne kadroydu: Münir Özkul, Adile Naşit, Altan Erbulak, Mete İnselel, İhsan Yüce (aynı zamanda filmin senaristi ve yönetmeni). 

Çok kötü olmamakla beraber çok iyi iş yapmamıştı film. Oysa kadrosu iyiydi. Ama sinemada hikâye, proje en öndedir. Bakın, kötü bir yönetmen çok iyi bir hikâyeyi kolay kolay bozamaz. Ama kötü bir hikâyeyi çok iyi bir yönetmen asla iyi film olarak çekemez. Sadık abinin (Şendil) senaryo asistanlığını yaparken ilk öğrendiğim şey oydu: “İyi senaryo, iyi proje.” Bakırköy’deki o hastanede uzun süre çalıştık. Oradaki hastalarla görüştüğümüz de oldu. Bazıları gerçekten çok zeki insanlardı. O hastanenin kapısının önünde birinin arabasının lastiği patlamış. Adamcağız işine geç kalacak. Hemen inmiş aşağı. Bagajdan bijon anahtarını, krikosunu çıkartmış. Arabayı kaldırmış. Tekerlek kapağını sökmüş. Kapağın içine dört vidayı söküp koymuş. Stepneyi takmış. Tam vidaları sıkıştıracak, ayağı kapağa bir vurmuş, dört vida kanalizasyon çukuruna. Delirecek. O sırada hastanenin parmaklıklarına dayalı bir hasta, sürücüye demiş ki, “Öbür tekerleklerden birer vida sök, ön tekere tak, o seni götürür”. Adam şaşırmış, “Sen nasıl delisin yahu?” demiş. Hasta yanıtlamış, “Ben deliyim ama aptal değilim”.

YALAN

1963 yılında İstanbul Şehir Tiyatroları’ndaki işime son verilmişti. İstanbul Çarşıkapı’da bir plakçı dükkânı açtık babamla. O emekli olmuştu, ben boştaydım. Şansımızı bu işte deneyip aileye üç beş kuruş katkıda bulunayım istedim. Ama ticaret bana göre değilmiş. Mesleği ticaret olanların alınıp alınmamaları pek umurumda değil. Ama ben ticaret işini kıvıramadım. Sirkeci’den dokuz liraya plak satın alıp on liraya satıyordum. Müşteriye birkaç kez, “Bu plaklar her yerde on lira” demiştim. Bundan çok rahatsız olmuştum. Çünkü Sirkeci’de on lira değil, dokuz liraydı. Ama ben tramvaya binip Çarşıkapı’dan Sirkeci’ye gidip o plakları satın alıyor ve bir lira kâr koyup satıyordum. Yine de alıcılara bir lira için yalan söylemek bana göre değildi. Bir keresinde “Bizde on lira ama Sirkeci’ye giderseniz orada dokuz lira” demiştim. Babama, “Baba ben bir lira için yalan söylemeyi kendime yakıştıramıyorum, bu işi yapmayacağım” dedim. O da bana, “Yapma oğlum o zaman” dedi. İşi bıraktım, dükkânı kapattım. Tiyatroma geri döndüm... Ben yalan söyleyemiyorum. Zaten oynadığımız oyunlar yazarların uydurduğu şeyler. Ama onlar oyun. Hayat öyle değil. Ticaretle uğraşanların hepsi yalan söyler demiyorum ama ben yapamadım, onu söylüyorum. 

KEMAL SUNAL

Sinema zengin surat ister... Zeki ile Metin, Ertem Eğilmez’e bir film çekiyorlar. İkisi başroldeler. Arka planda da yoldan geçen bir tip var. Küçücük bir rol var. Rol bile değil. Figürasyon. Ertem abi, “Bu kiiim?” diye bağırıyor. Zeki, “Bizim tiyatrodan Kemal” diyor. “Getirin bu herifi bana.” Kemal o filmde bir şey yapmıyor, sadece yoldan geçiyor. Ama Ertem Eğilmez’in işi bu. Keşfeder adamı. Kartal Tibet’e yönetmenlik yaptırmıştır aynı düşünceyle. Kemal geliyor Ertem ağabeye. Geliş o geliş. “Hababam Sınıfı”nın “İnek Şaban”ı öyle doğuyor... Kemal zengin surattı. Kuşkusuz o kadarla kalmayacak kadar da yetenekliydi. Bir güvercin gibi uçtu gitti aramızdan. Vefa Lisesi’nin “Boza Günleri”ne birlikte giderdik. Orada Uğur’la buluşurduk. Sonra hep birlikte döner bir yerde iki lokma bir şeyler yerdik. Yine olsa aramızda, yine aynı şeyleri yapabilsek... İmkânsız. Özledim onu. Aklıma düştü canım Kemal’im. 

ZOOM

Teknik sinema dilinde “zoom” kameradaki yaklaşma ve uzaklaşma demek, bunu hepiniz biliyorsunuz. Bir de elektronik iletişim sisteminde yani dijital ortamda, sizinle bir görüşme yapmak istediklerinde bu sistemi kullanıyorlar. Muhtemeldir ki bunu da biliyorsunuz. Ama ben bilmiyorum. Yeni öğrendim. Çünkü okullar benimle söyleşi yapmak istediklerinde bu sistemi kullanıyorlar. Üzgünüm. Bilmiyorum. Leyla yapıyor bağlantıyı falan. Öğrenebilir miyim? Evet, pekâlâ öğrenebilirim. Ama tam o sırada annem (rahmetli) “Sakın dokunma, cereyan çarpar” deyiverecek. Keşke hayatta olsa da dese ve ben bu işlerden anlamasam razıyım. 

GÜVERCİN

İçimden bir güvercin çıkıyor, uçup bir zeytin ağacına konuyor. Oradan bir dal alıp ağzına, tüm dünyaya kanat çırpıyor. Yorulmuyor uçmaktan. Zeytin dalını tüm dünyaya yayıyor. Amerika’ya bile... Bu barıştır. Bilindiği üzere zeytin dalı barışın simgesidir. Nuh’un gemisinden havalanan güvercin zeytin dalı ile gemiye döndüğünde kara göründü demektir. Barış her zaman umut olmuştur. Savaş o kadar kötüdür ki bana hep Konfüçyüs’ün küçücük koca söylemini hatırlatır. Konfüçyüs savaş meydanına gelir. Yerde binlerce ölü... “Bunlar ne” diye sorar. Müridi yanıtlar, “Savaşta birbirlerini öldürdüler”. Konfüçyüs şöyle der, “Yazık. Halbuki biraz daha bekleselerdi kendiliklerinden öleceklerdi”.

Yazarın Son Yazıları

‘Acayip Şiirler’den

Fazıl Say bu kitaptaki şiirlerimi bestelemek istemişti. Şimdi yeniden okuyup buraya aktarmalar yaparken “İyi ki yapmamış, tutuklanırdı” diyorum.

Devamını Oku
19.05.2025
Dedem

Dedem

Devamını Oku
12.05.2025
Ekonomi

Ekonomi

Devamını Oku
05.05.2025
Mektup

Mektup

Devamını Oku
28.04.2025
Şeytanın aklına gelmez

Şeytanın aklına gelmez

Devamını Oku
21.04.2025
Müjdat Gezen yazdı...

İmamoğlu’na mektup

Devamını Oku
14.04.2025
Unutulanlar

Unutulanlar

Devamını Oku
07.04.2025
Fıkralar

Fıkralar

Devamını Oku
31.03.2025
Ergin

Ergin

Devamını Oku
24.03.2025
Celal Sururi

Celal Sururi

Devamını Oku
17.03.2025
Celal abi

Celal abi

Devamını Oku
10.03.2025
Vehbi Koç Ödülü

Vehbi Koç Ödülü

Devamını Oku
03.03.2025
Yoruldum

Yoruldum

Devamını Oku
24.02.2025
‘AB’

‘AB’

Devamını Oku
17.02.2025
Adalet

Adalet

Devamını Oku
10.02.2025
Hale

Hale

Devamını Oku
03.02.2025
Toprağını sevsin!

Toprağını sevsin!

Devamını Oku
06.01.2025
Eğri oturalım, doğru konuşalım

Eğri oturalım, doğru konuşalım

Devamını Oku
30.12.2024
Menderes

Menderes

Devamını Oku
23.12.2024
Atatürk mavisi

Atatürk mavisi

Devamını Oku
16.12.2024
Elif

Elif

Devamını Oku
09.12.2024
Hastaneler

Hastaneler

Devamını Oku
02.12.2024
Hiç mi insan biriktirmediniz?...

Hiç mi insan biriktirmediniz?...

Devamını Oku
25.11.2024
Süalp Tansan

Süalp Tansan

Devamını Oku
18.11.2024
Baylan günleri

Baylan günleri

Devamını Oku
11.11.2024
Açık açık söyle

Açık açık söyle

Devamını Oku
04.11.2024
Biz ne zaman böyle olduk?

Biz ne zaman böyle olduk?

Devamını Oku
28.10.2024
Ottoman

Ottoman

Devamını Oku
21.10.2024
Dümbüllü

Dümbüllü

Devamını Oku
14.10.2024
Selam

Selam

Devamını Oku
07.10.2024
Resim

Resim

Devamını Oku
30.09.2024
Siz yaptınız

Siz yaptınız

Devamını Oku
23.09.2024
Fiyaskom

Fiyaskom

Devamını Oku
16.09.2024
‘Halkalar’

‘Halkalar’

Devamını Oku
09.09.2024
Irkçılık ve...

Irkçılık ve...

Devamını Oku
02.09.2024
Kendini sorgulamak

Kendini sorgulamak

Devamını Oku
26.08.2024
Süveyda

Süveyda

Devamını Oku
19.08.2024
Teknik direktör

Teknik direktör

Devamını Oku
12.08.2024
Geçen haftadan devamla...

Geçen haftadan devamla...

Devamını Oku
05.08.2024
Abdi İpekçi

Abdi İpekçi

Devamını Oku
29.07.2024