Bu Eser Başbakan’ın!

06 Mart 2014 Perşembe

Başbakan’ın ve çevresinin son telefon kayıtlarıyla ilgili tüm iddiaları doğru olsa bile yaşanan tablonun sorumlusu Başbakan’ın kendisidir.
Bir başka deyişle Başbakan kendi eseriyle karşı karşıyadır. Bu ülkede gelmiş geçmiş iktidarların en güçlüsü olduğunu iddia eden, milli iradenin dışında hiçbir güç tanımadığını söyleyen, hükümete en ufak bir etkide bulunabilecek herhangi bir kurum ya da kişiyi anında devre dışı bırakma gücünde olduğunu övünçle söyleyen Başbakan, büyük bir acz içinde bugün şunları diyebilmektedir:
- İçimize sızmışlar. Yıllarca bizden beslenip büyümüşler.
- Kriptolu telefonlarımızı bile dinlemişler.
- Aile bireyleri arasındaki bütün ilişkileri, en mahrem görüşmeleri kayda geçirecek kadar ileri gitmişler.
- Devlet içinde devlet olmuşlar, paralel yapı kurmuşlar.
- Her türlü suçlamayı yapabilecek montajlamadan gizli dinlemeye kadar her türlü tekniğe sahip bir çete kurup içimize girmişler.
Bu cümleleri kullanan Başbakan’a sormak gerekir:
Bütün bunlar olurken siz neredeydiniz?
Mili iradeden gelen gücünüzü nerede kullandınız?
Yıllar sonra da olsa gerçeğin farkına vardınızsa bunları ortaya çıkartabilecek soruşturmaları niçin başlatmıyorsunuz?

***

Yukarıdaki soruları çengelli bırakıp telefon kayıtlarının içeriğine girelim...
Sadece Başbakan’la Adalet Bakanı arasındaki konuşmada bile şunlar açığa çıkıyor: Yargıtay’ın en üst daireleri bile kontrol altına alınmış, bir hâkimin Alevi olması ayrımcılık olarak kayda geçmiş, medya gruplarının kontrol altında tutulması için yargı acımasız bir silah olarak kullanılmış, bütün işlemleri yasal olarak tamamlanmış ihalelerin yenilenmesi için Başbakan’ın bir talimatı yeterli olmuş, Silivri yargılamaları sırasındaki kritik kararlar Başbakan’ın süzgecinden geçmiş.
Türkiye’deki güncel gelişmeleri ortalama düzeyde izleyen bir kişiye sorsak:
Yukarıdaki iddialara şaşırdınız mı?
Hayır, yanıtını verecektir. Çünkü bunların tümü bilinen, duyulan, hissedilen şeylerdi. Herkesin bildiğini telefon kayıtlarından ayrıca öğrenmiş oluyoruz. Şunun da altını çizmek gerekir ki, bunlar sadece telefon tapelerinin görünen ucu. 2012 öncesi bütün kayıtların silinmesi, görünmeyen taraflarında nelerin olduğunu ortaya koyuyor. Bizim bildiğimiz Türk bürokrasisi acilen ortadan kaldırılıp yok edilmesi istenen bir evrakı emredildiği gibi yok eder ama bir kopyasını da saklar!

***

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kamuoyunu son aylarda meşgul eden tüm tartışmalarla ilgili bir adım atma gereği duymuş olmalı ki, Devlet Denetleme Kurulu’nu (DDK) harekete geçirdi. Ancak atılan bu adımın gerçekçi sonuçlar vereceğine yönelik olumlu bir izlenim edinmek zor. Her şey bir yana, tüm tartışmaların, konuların alt alta dizilip bunları araştırın denmesi, insanda Meclis’in çetrefilli konuları komisyona havale etmesine benziyor.
DDK; yolsuzlukları, kentsel dönüşümün yağmalama haline gelişini, devlet sırlarını, telefon dinlemelerini, devlet kadrolarındaki atamaları inceleyecek, soruşturacak!
Her biri demokrasisi rayına oturmuş ülkelerde hükümetlerin istifasını gerektirecek bu sorunların bir kalemde araştırılmasını istemek, özünde sorunu zamana yaymak ve bir şeyler yapıyoruz izlenimi vermekten başka bir şey değildir.
DDK’nin bu olumsuzlukların gerçek failleri yerine bambaşka kişileri suçlu ilan etmesi de mümkün.
Yanılmayı diliyoruz, ama gidiş o ki Çankaya’nın yine gülü hükümete, dikeni halka...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

100. yılı yaşamak! 7 Mayıs 2024
Güven end-eksi! 2 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları