Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Paşa'nın Eşi Nasıl Hamile Kaldı?
Aklımı Oynatacağım İstanbul Film Festivali’ni açan Almodovar’ın son “durum komedisinin” adı...
\nAkıl oynatmak moduna girmek için bizim haberlere her gün şöyle bir göz atmamız yetiyor. Sinemaya gitmeye aslında hiç gerek kalmıyor. Türkiye’de her Allah’ın günü karşı karşıya olduğumuz olaylar, ne yazık ki heyhat bir “durum komedisi” değil, ağırlığını hep daha çok hissettiğimiz bir “durum trajedisi”. “Durum trajedisi” diye bir tabir olmadığını biliyorum. Onu da ben icat ettim…
\nKimyamı bozan, kafayı yememe ve cinnet getirmeme yol açan son haber; “Eşini hamile bırakan Balyozcu Paşa’nın” öyküsü oldu...
\nHaber, geçen hafta gazetelere önce, “Silivri’de baba olan paşaya hücre cezası” manşetiyle yansıdı:
\n“Balyoz davası tutuklusu emekli Tümgeneral Durusoy’un, cezaevindeyken evlendiği eşi bir aylık hamile çıktı. Paşa’nın genç eşinin hastanede kocasıyla 10 gün kaldığı anlaşıldı. (Sırf bu tespiti yapmak için açılan!)
\nİdari soruşturma sonucunda Paşa’ya hücre cezası verildi!” deniyordu.
\nCezaevindeki kişiyi \t\tmagazin yapmak
\nYuh daha neler… insan olanın vicdanı bu kadarına da sessiz kalmaz, artık buna bir tepki verir şeklindeki düşüncem kendimi ne yazık ki biraz daha yalnız ve avanak hissetmeme yol açtı.
\nPaşa’nın hafta sonu cezaevinden yaptığı açıklamayla içine düştüğüm cinnet hali büsbütün arttı.
\nEşinin hamileliğini, avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada uzun uzadıya tafsilatıyla anlatmak zorunda kalan emekli Tümgeneral Rıfkı Durusoy, söz edilen açıklamayı; “Planlı olmamasına rağmen Allah bizi böyle bir şeyle mükafatlandırdı. Ülkeye manşet olacak şekilde bir karışıklık yaratacağımızı ve bunun bir suç teşkil edeceğini bilmiyorduk. Yarattığımız bu kargaşadan dolayı özür dilerim” diyerek sonlandırıyordu…
\nPaşa 16 yıl hapis cezası almış. Ve böbrek kanseri, böbrek yetmezliği nedeniyle bir süre önce on gün hastaneye sevk edilmiş; refakatçi eşi de hamile kalmıştı!
\nHepsi bu kadar.
\nBunca sıradan ve doğal olan bir olay; ne var ki her yana çekilebilecek biçimsiz imalar ve her çeşit “mahremiyet hakkı” ihlal edilerek kamuoyuna hayâsızca yansıtılmış; Paşa’nın Silivri’deki tutukluluk cezası yetmiyormuş gibi “özel yaşamı” hedef tahtası yapılmıştı.
\nCezaevinde gün sayan ve üstelik hasta olan bir insanı, iştahla magazin malzemesine dönüştüren bu ilkellikler dizisi, her seferinde dozu artan bir pespayelikle; “Balyoz sanığı paşanın aşk trafiği” kıvamında haberlerle konu olmaktaydı…
\nPaşa’nın ‘mahremiyet hakkı’
\nDevletin bodoslamadan böyle yatak odalarına girmesine ancak faşizmlerin azılı türünde rastlanır.
\nİnsanların mahrem yaşantıları hakkında savunmaya geçmek ya da kamuoyuna izahat vermek zorunda bırakılmaları da gene eşine en azgın faşizmlerde rastlanan bir şeydir.
\nDemokratik düzenlerde devlet, kimin kimi nasıl hamile bıraktığıyla zerre kadar ilgilenmez ve uğraşmaz. Söz konusu kişi cezaevinde olsa dahi, insanların bedenleri son kertede yalnız kendilerine aittir. Kiminle, hangi şartlarda ve nasıl çocuk sahibi olacaklarına; özgür iradeleriyle yalnızca kendileri karar verirler.
\nBireyin kendisi dışında başka hiçbir güç bu kararı şu bu şekilde şartlayamaz.
\nBireysel tercihlerin böyle özel yaşamı yönlendirmesi hakkına, demokrasilerde “mahremiyet hakkı / right to privacy” diyoruz. Özel yaşantıyı içeren bilgilerin, istem dışında kamuoyuna açıklanması da gene bu “mahremiyet hakkının” ihlali oluyor. Demokratik düzenlerde “mahremiyet hakkının” ihlali, yasalarla düzenlenen bir suç. E. Tümgeneral Rıfkı Durusoy, başına gelen “Balyozcu Paşa’ya Babalık Cezası” engizisyonunu AİHM’ye götürse eminim zafer kazanır.
\nİnsanlık onuru nerede?
\nİnsan hakları ve olayın hukuki boyutlarının ayrıntıları hakkında kuşkusuz hukukçuların söyleyebileceği daha pek çok şey vardır. Hukukçu olmadığım için konunun bu yönünü uzmanlara bırakıp, buradan vicdanlara seslenmek istiyorum.
\nBir insanın, yaşamının en mahrem alanında böyle uluorta hesap vermek zorunda bırakılması, vicdanlarınızı örselemiyor mu?
\nSadece habere konu olan Paşa ve ailesinin değil, bu tiksinti veren rezalet karşısında, kendi insanlık onurunuzun da zedelendiğini hiç düşünmüyor musunuz?
\nAğızlarını her fırsatta “demokrasi”, “sivil anayasa” ve “liberallik” sözcükleri ile dolduran aydınlar, bu açık “demokratik hak ihlali” karşısında hangi köşeye saklandılar? Neden bu kadar sessizler? Niye bunca kör ve sağırlar?
\nSözcükler bizde neden yalnız seçici bazı durumlarda, bazı seçilmiş kesimler için kullanılıyor ve böyle pervasızca araçsallaştırılıyor?
\nNeden bunca iddiayla ortaya atılan kavramlar, bu denli rahat ve fütursuzca çiğnenebiliyor?
\nDemokrasiden en çok ve en büyük ısrarla bahsedilen bir ortam ve dönemde; bunca antidemokratik uygulama, nasıl böylesine aleni biçimde ve en ufak direnç görmeden hayata geçirilebiliyor?
\nBunca riyakârlığa biz hâlâ nasıl katlanabiliyoruz?
\nHer sabah uyandığımızda aynaya hâlâ nasıl bakıyoruz?
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- İkinci elde 'Suriyeli' hareketliliği