Yeni virüs sarışın

14 Mayıs 2020 Perşembe

Silvia Romano. Yeni adıyla “Ayşe”...

Çizmede 31 bin İtalyanın yaşamına mal olan COVID’i unutturdu.

Uygarlık çatışması virüsünün böylece koronadan çok daha güçlü olduğunu gördük.

Pandemi labirentine girildiği şubat sonundan beri bu ülkede oysa başka hiçbir şey konuşulmamıştı. Savaş bülteni gibi her gün ilan edilen vaka tabloları, yaşamlarını yitiren hasta sayısı istatistikleri, ölen doktorlar, virüsün her geçen gün ortaya çıkan farklı yeni arazları, virologlar, biyologlar, salgın uzmanlarının ters köşe tartışmaları falan nihayet derken karantina döneminin sonuna geldik.

Ev hapsinde maruz kaldığımız bu korkunç haber bombardımanından kurtulup ruh sağlığımıza tam yeniden kavuşmaya çalışırken bu kez de İtalya’yı yeni bir uygarlık çatışması virüsü teslim aldı.

Aslında virüs yeni değil çok eski. Kökeni haçlılara dek gidiyor.

Bu şimdi virüsün... Silvia-Ayşe adını almış son şekli.

Anlatayım.

Silvia Romano, sarışın, 25 yaşında hayat dolu bir kadın.

Bir buçuk yıl önce gönüllü bir yardım kuruluşu için Kenya’ya gidiyor. IŞİD bayrağını kullanan şeriatçı Eş Şebab örgütüne tutsak düşüyor. Örgütün elemanları tarafından Somali’ye kaçırılıyor.

Yüzünü görmediği çete üyeleri tarafından kaçırılan Silvia bir ay ağlıyor. Sonra bakıyor olmayacak, yeni hayatına uyum sağlamaya çalışıyor. Ve gardiyanlarından kalem kâğıt, kitap istiyor.

Militanlar önüne kitap yerine içinde sırf Kuran’ın bulunduğu bir bilgisayar koyuyorlar. Kadının hücresine dışarıdan yalnız ezan sesi geliyor. Eş Şebab militanları da etrafında devamlı namaz kılıyor. Silvia, bu atmosferde kelimeişahadet getirip Müslüman oluyor.

Eş Şebab’çılar; “Aferin doğru yolu buldun!” diyorlar ama yardım çalışanını salmıyorlar. Silvia’yı zira fidye için kaçırmışlar. Roma’dan gelecek milyon Avro’ları görmeden tutsaklarını bırakmıyorlar.

Sonunda Türk, İtalyan, Somali istihbarat servislerinin işbirliği ile Silvia, Somali’de devamlı değiştirildiği hücre evinden kurtuluyor ve Mogadişu’da ülkesinin büyükelçiliğine teslim ediliyor.

İlk şok büyükelçiye

Ama o da ne? Silvia’nın üzerinde açık fıstık yeşili bir çarşaf var.

İtalyan Büyükelçisi Alberto Vecchi; diplomatlara özgün uygun bir dille misafirine artık endişe etmesi için bir sebep olmadığını, emniyette olduğunu, üzerindeki geleneksel giysilerini çıkarabileceğini söylüyor.

Silvia’nın buna yanıtı “Hayır” oluyor, elçiye “Artık Müslüman olduğunu ve Ayşe adını aldığını” anlatıyor.

Ayşe’nin işte üzerinden çıkarmadığı bu giysiyle, kendisini Roma’ya getiren Falcon uçağından inmesiyle uygarlık çatışması şoku sonra dalga dalga İtalya’ya yayılıyor.

İtiraf etmek gerekir ki, Silvia’nın Ayşe olarak ayak bastığı Ciampino Havaalanı’ndaki manzara sürreel.

İtalyan Başbakanı Giuseppe Conte ile yüzünde İtalyan bayraklı bir maske taşıyan Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio, bir politik zafer kazandıkları inancıyla heyecanla piste yeni inen Falcon’un kapısının açılmasını bekliyorlar.

Ama ne görsünler? Tepeden tırnağa siyah giyinmiş maskeli 007’lerle askeri uçağın kapısında beliren kadın çarşaflı!

Silvia, seke seke merdivenlerden inip annesi babasını kucaklarken gönüllü yardım çalışanının “Ayşe kimliğinden” habersiz kiliseler de “kızımıza kavuştuk” diye hoş geldin çanları çalıyorlar.

Ayşe, Milano’da dar gelirli ailelerin yaşadığı Casoretto Mahallesi’ndeki evine nihayet vardığında, olayın aldığı bu yeni boyuttan habersiz kendisini bekleyen kalabalıklar arasından bir koridor açarak zorlukla yürüyor.

Aylardır konuşulan “sosyal mesafe” unutuluyor.

Eş dost, mahalleli ve gazeteciler Silvia’ya dokunmak için birbirlerini çiğniyor.

‘Vurun kahpeye’ havası

Ne ki Silvia’nın çarşafının zoraki değil gönüllü olduğu anlaşılınca ortam buz kesiyor. Sevinç tezahüratları yerini sosyal medyada dozunu artıran bir hakaret kampanyasına bırakıyor.

Sağcı basın “Müslüman ve mutlu, nankör Silvia” (Il Giornale), “Bir Müslüman kurtardık” (Libero) manşetleriyle dalgayı köpürtüyor.

Dikkat çekici olan saldırıların dini olmaktan çok ideolojik temelli olması. Papa ve kardinalleri mesela hiç ses çıkarmıyor. Aralarında “Ne olursa olsun kızımız gelmiş!” diyenler bile oluyor.

Ama Silvia-Ayşe’nin “Kaçıranlar bana saygıllı davrandı, Müslümanlığı ben kendi arzumla seçtim” demesi üzerine Eş Şebab için bir propaganda maşası olduğu iddia ediliyor, terör örgütüyle işbirliği yaptığı ve bu yüzden yargılanması gerektiğini söyleyenler bile çıkıyor.

Ülkeye anında bir “vurun kahpeye” havası yayılıyor.

Milano imamı Yahya Pallavicini, “Yahu durun kendinize gelin” diye araya giriyor: “Ne yapıyorsunuz? Engizisyon mahkemesi mi kuruyorsunuz?

İtalya şimdi sadece bunu konuşuyor.

Düşün kadının yakasından.Tutsaklıktan zaten yeni kurtulmuş, ülkesinde bir de siz mi zulüm uygulayacaksınız?” diyen hoşgörü sesleri de elbette var. Ama her uygarlık çatışması dalgasında olduğu gibi, engizisyoncuların cazgırlığı hoşgörüye baskın çıkıyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları