Şöyle Bir Bakış

23 Mayıs 2013 Perşembe

İç politika, dış politika...
Yazmak istediğim konular çok.
Ama yazmayacağım, daha doğrusu yazmakla ne elde edeceğim?
Bunca yıl hemen her gün yazmakla ne kazandım? Topluma ne kazandırdım?
Arada bir düşünürüm, boşuna mı ömür tükettim! Elli yıl, altmış yıl. Biraz daha yaşarsam daha da çok... Hepsi yitip gitmiş zamanlar. Masa başında, gazeteleri okuyarak, kitapları karıştırarak, kendi eski yazılarımı bir daha gözden geçirerek... Bir sorunu ele almışım, üst üste yazılarla sorunu çözmeye kalkışmışım. Dolaplar dolusu, yırtıp atamıyorum. Bunlar benim yaşamımdan parçalar. Şimdi yanlışlığını anlamaya çalışıyorum. Nerden başladım, nereye vardım!
Önemli yazılar mıydı durmaksızın yinelemek istediklerim?
Demokrasi, demokrasi, demokrasi...
Bir sözcük o kadar. Kitaplıklara koşarsanız bu konularda sayısız yapıt görürsünüz. Okuyabildikleriniz yetmez, demokrasiyi daha iyi anlatmak, gerçek değerini okurlara sunmak, gide gide bütün topluma sevdirmek, benimsetmek, yaşatmak gereğiyle... Yirmi yaşlara daha gelmeden başladı bu tutku, bu hırs. Evet bir hırstır yazarak önce çevrendekileri, sonra da içinde yaşadığın toplumu birazcık aydınlatmak hevesi... Başardım mı? Sen de bilirsin bir şeylerin eksik kaldığını, gücünün yetmediğini...
Silivri’deki adalet oyunları. Varsa bulmak, yaratmak, uygulamak çabaları. Sen belirli yaşın içindesin, bir türlü toplumunun gerçek yolu bulamadığını acıyla görüyorsun. Zaman zaman şu politika çiziktirmelerini bırak, git şiiri, güzelliği bul. Kendini boş yere kandırma yazılarınla topluma yeni görüşler, duyuşlar veriyorum diye. Bütün bu gündelik çabalar yerine şiiri, güzelliği ara, yarat... Bugün mayısın 15’i. Takvim yapraklarında
Cemal Süreya’nın bir şiiri karşıma çıktı. Sevgili şair arkadaşımı özlemle anımsadım.
“Bir düelloda / Daha büyük bir şey vardır / Ve daha acıdır bu / Ölümden de ölüm korkusundan da / Bakarsın dün en güvendiğin kişi / Karşı tarafın şahidi olmuş / İşte acıdır bu da / Ölümden de korkusundan da / Daha da acısı / Kılıcın elinde / Alnında bir tutam güneş / Kalakalıyorsun ortada”
Şöyle bir bakmak yeter, ülkemizin görünüşü başımızı döndürür. Şaşkınlık mı, ahmaklık mı, geri zekâlılık mı? Bir karmaşa içinde politikacılarımız, yazarlarımız, yöneticilerimiz. Birbirini tutmayan kararlarla, görüşlerle serseme çevirirler yurttaşlarını. Sen bendensin, hayır sen ondansın, öyleyse düşmanımsın. Tut yakasından at içeri, kalsın bilinmez bir tarihe kadar. Nice gerçekler var göz önünde görüp seyrettiğimiz. Hoşlarına gidiyor güçlüler takımının sizleri bizleri uyutmak...
En iyisi şiir yine, hemen herkes şairdir. İşte halktan birimiz Dr.
Kamuran Yılmaz şöyle yazmış bir ilkyaz sabahında:
“Neşeli türkülerle doldu bahçeler bağlar / Azur mavisi deniz, mora bürünmüş dağlar / Müjde! Müjdeler olsun, geldi yine ilkbahar”
Bir anlık mutluluk, hepsi budur.

Not: Yalnızlığımız artıyor. Dört sevgili dostun beklenmedik ayrılışları; Canan Eronat, Gülçin Çaylıgil, Reha İsvan ve Ertin Akgüç... Unutulmaz anıları hep yanımızda, sevgilerimizde... Hep özlemlerimizde, yüreklerimizde... Canan, Gülçin, Reha, Ertin yok olmak yakışmaz onlara. Saygıyla, sevgiyle.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yağmurda Bir Gün 20 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları