İnsan ne anlatırsa anlatsın ancak eylemiyle anlaşılır.
Her gün operasyon. Her gün gözaltı. Her gün dava.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir dizi adım atıyor. Meselenin hukuki olduğunu söylüyor. Gelgelelim siyasi olmadığına kimseyi inandıramıyor.
Hatta iktidarı destekleyenleri bile...
Sebebi belli. Türkiye’de herkes biliyor ki konu “belediyelerdeki işler” olunca şu partinin bu partiden pek de farkı yok. Ancak iş soruşturmaya gelince şu partiyle bu parti ayrışıyor. Birine göz kapatılırken öbüründe suç aranıyor, yaratılıyor, bulunuyor.
İSPARK İHALESİNDE YOLSUZLUK
Önce şunu hatırlatayım...
Bir yolsuzluk iddianamesi nasıl yazılır?
İhale incelemek teknik bir iştir. Önce savcılık, belediyelerden bir yazı ile neyi soruşturuyorsa ona dair dosyaları ister. Bu dosyalar bilirkişiye yollanır. Bilirkişi inceleyip vardığı sonuçları raporlaştırır. Bu rapor fezlekeye dönüştürülür. Burada; suç, eylem ve sorumlu tanımlanır. İşte bu çalışmadan sonra fezleke iddianameye dönüşür.
İBB iddianamesi de elbette böyle yazıldı. 4 bin sayfaya yakın iddianame, eylem eylem hazırlanan fezlekeyi takip ediyordu.
Ta ki o ana kadar...
Fezlekede 61 numaralı eylem ile 62 numaralı eylem arasında bir ihale dosyası vardı. O ihale dosyası da belediyeden istenmiş, bilirkişi incelemiş, fezleke yazılmıştı. Ancak iddianame aşamasında bir anda dosyadan çıkmıştı.
Önce ne olduğunu söyleyeyim:
İSPARK tarafından işletilen açık ve kapalı otopark alanları içindeki reklam alanlarının 10 yıl süreyle işletmeye verilmesi işi.
Yapılan incelemede ihaleyle ilgili şu sorunlar bulunmuş:
- Şartnamede işin niteliğinin ve miktarının net bir şekilde belirtilmemesi.
- Muhammen bedelin düşük belirlenmesi.
- İhaleye katılımı kısıtlayıcı hükümler konması.
- İhale konusu reklam alanlarının usulüne uygun yer tesliminin yapılmaması.
Yani fezleke, söz konusu ihalede yolsuzluk olduğunu, kamunun zarara uğratıldığını söylüyor.
TARİHLERLE İSİMLERLE İHALE
Peki neden söz konusu fezleke iddianameye dönüşmedi?
Yanıtı gayet basit...
Söz konusu ihale kararı 11 Ekim 2018 tarihinde İBB Meclisi’ne gelmiş, kabul edilmiş.
İhale onay kararı 7 Ocak 2019 tarihinde imzalanmış.
İBB Encümen kararıyla ilana çıkılması, 9 Ocak 2019 tarihinde uygun görülmüş.
İhale, 6 Şubat 2019 tarihinde yapılmış. İBB iştiraki olan Medya AŞ tek başına girerek ihaleyi kazanmış.
İhale, 15 Şubat 2019’da onaylanmış.
6 Mart 2019 tarihinde Medya AŞ ile iş sözleşmesi imzalanmış.
14 Mart 2019 tarihinde, yani 8 gün sonra, Medya AŞ bu işi üçüncü kişilere işlettirmek için izin istemiş.
15 Mart 2019 tarihinde bu izin İBB tarafından verilmiş.
Fezlekede bu işin sorumluları; ihale komisyonunda görev alan, onay belgesini imzalayan, ihale kararını onaylayan, muhammen bedel takdir raporunu ve yer teslim tutanağını imzalayan isimler olarak sıralanmış: Hayri Baraçlı, Rasim Bilgehan, Sami Şahin, Murat Şahin, Halil İbrahim Arslan, Özcan Kara, Bedri Sinan Gül, Kenan Kırtıl, Muhammet Koçoğlu, İrşadi Akbaş, Kağan Sürmegöz, Muzaffer Hacımustafaoğlu, Eyyüp Karahan, Ahmet Günaydın, Hakan Karaköse, Âdem Tuncay.
DÖNEM AKP ÇIKINCA
Her şey tam iddianamelik gibi: İhale, suçlama, sorumlular...
Gelgelelim, ihalenin başından sonuna tarihlere dikkat ettiniz mi? Tamamı İBB’yi CHP kazanmadan önceye ait. Tamamı AKP döneminde yapılmış. Haliyle sorumlular da AKP dönemi bürokratları.
Örneğin Hayri Baraçlı, İBB’nin el değiştirmesinin ardından görevinden ayrılmış, şu an AKP’li Kocaeli Belediyesi’nde genel sekreter.
2009-2019 aralığında AKP’de belediye meclis üyeliği yapan Rasim Bilgehan, son milletvekili seçiminde AKP’den aday olmuş. Halen iktidara yakın Bayrampaşa Vakfı başkanı.
Sami Şahin, yakın zamana kadar AKP Küçükçekmece ilçe başkanıydı.
Murat Şahin halen partinin Kâğıthane’den belediye meclis üyesi.
Halil İbrahim Arslan halen partinin Güngören’den belediye meclis üyesi.
Bedri Sinan Gül, halihazırda Vakıf GYO Yönetim Kurulu üyesi ve TOKİ İstanbul Kentsel Yenileme Daire başkanı.
Eyyüp Karahan şu an Çevre Bakanlığı’nda ve İlbank genel müdürü.
UÇUP GİDEN DOSYA
Kısacası İSPARK reklamları için açılan ihalenin bütün kritik aşamalarının AKP döneminde olduğu görülünce, baş sorumluların AKP’li olduğu anlaşılınca “Yolsuzluk var” denen dosya uçup gitmiş. İşin ilginci, listedeki CHP döneminde de göreve devam eden bazı isimler gözaltına alınmış, hatta tutuklanmış. Ama bu ihaleden değil, 2019 sonrasındaki ihalelerden.
Savcılık, “Ben AKP dönemi yolsuzluklarıyla ilgilenmiyorum, meselem sadece CHP” diyerek soruşturma yaptıkça haliyle herkes ana meselenin siyasi olduğunu düşünüyor.
Üstelik...
Türkiye’de halkın belediyelere genel güvensizliği olsa da hatta CHP’li belediyelerde tıpkı AKP’li belediyelerdeki gibi yolsuzluk olduğuna inansa dahi, çoğu kişi “dokunmak için parti seçen” hukukun asıl derdinin siyaset olduğunu görüyor.
Sözü eylemin söylediği gün dünyanın yalana ihtiyacı olmayacak.