Merak ediyorum, özellikle Twitter’da cirit atan bu siber zorbaları kimler yetiştirdi? Hangi ortamlarda büyüdüler? Bu kadar organize hareket etmeyi nasıl başarıyorlar?
Sosyal medya tarafından kuşatılmış durumdayız. Yanlış anlamayın, ben telefonda veya ekran başında geçirilen zamanlardan şikâyet eden biri değilim. Sanat merkezim Piramid Sanat’tan örnek vereyim, etkinliğimizin konusu ister siyasi olsun ister sanat, 120 kişilik salonu salt sosyal medya duyuruları ile doldurabiliyoruz. Eskiden şayet üç ana gazete önden haberini yapmazsa insanların çoğu etkinliklerden haberdar olmuyordu. Ayrıca şikâyet edenler de kullanmaya mecbur değiller tabii. Mesela benim yakından tanıdığım üç insan cep telefonu kullanmıyor. Bunun bir avantajı var, boyunlarına bir tasma bağlanmış gibi hissetmiyorlar. Ama dezavantajları bence daha fazla! Karar sizin.
Sosyal medya platformları arasında kin, nefret, kıskançlık, tahammülsüzlük, yalancılık, “dolandırıcılık”, rezillik, saldırganlık, hedef gösterme, linç en fazla Twitter’da var.
Mesela bir siyasi paylaşımınızı aynı anda Twitter, Facebook ve Instagram’a koyabilir, ardından gelen tepki farklarına bakıp ne demek istediğimi çok daha iyi anlayabilirsiniz.
GÜLŞAH DURBAY’IN CENAZESİ, ÖZGÜR ÖZEL VE TWİTTER!
Evvelsi gün Twitter’da şu paylaşımı yaptım:
“Gülşah Durbay’ın cenazesinde, Özgür Özel’in gözyaşları sel oldu... Manisa altı ay arayla, Ferdi Zeyrek Başkan’dan sonra ikinci kere dünyanın o meşhur cümlesini yaşıyor: ‘Yalnız iyiler erken ölür’. Bugüne kadar bir parti Genel Başkanı’nın halkla bu duygusal anlarını samimiyetle paylaştığını çok görmedik. Özel’in candan samimiyetine, acısını toplumla paylaşmasına teşekkür ediyoruz... Tanrı, Durbay’ın ailesine, yakınlarına ve tüm CHP örgütüne sabır versin, mekânı cennet olsun! Türkiye’nin başı sağ olsun.”
Bunlar da altına yazılan bazı rezillikler: “Yalandan ağlıyor”, “Özgür Özel’in her şeyi yapmacık, ağlaması bile sahte.” Özel’in lider olmadığını, acıların çocuğu gibi rol yaptığını, liderlerin duygusal tepkilerini kontrol etmesi gerektiğini söyleyenler de oldu, benim gibilerden “iğrendiklerini” de ekleyerek!
Gülşah Durbay ve CHP genel başkanı hakkında yakın geçmişte uydurulan iftiraları size taşıyacak değilim. Pespayeliklerin reklamı bu kadar da yapılmamalı. Bu hayasız iftiraları ortaya atan kişi duyduğuma göre merhum Durbay’ın cenazesinden bir gün sonra kalp krizi geçirmiş, umarım önce kalbi sonra da beyin sağlığı düzelir!
Bir başka Twitter paylaşımımda İBB-İmamoğlu davasında gizli tanık Ahmet Taşçı’nın davadan çekilmesini ve pişmanlığını itiraf etmesini ele almıştım. Altına yazılanları, uydurulanları lütfen dikkatle okuyun! Twitter’da sallamak serbest, palavra sıkmak olağan, hakaret ve tehdit günlük rutinler!
Bot hesaplar, maaşlı troller, nasıl da toplu saldırılar organize edebiliyorlar, akıl alır gibi değil! Sabah uyanıp “Bugün kime saldıralım, kime hakaret edelim” mi diyorlar? En başta söylediğim gibi, çok merak ediyorum bu beyinleri, bu ruhları, bu karanlıkları kim yetiştirdi? Annelerinin haberi var mı? Biz büyürken gerçekten böyle kötü zihniyetler yoktu.
MANİFEST OLAYI!
Yine sosyal medyada birilerinin hedef göstermesiyle Manifest grubunu, hedef haline getirdiler! Haklarında dev bir kampanya yürütüldü. Ben ne yazık ki Manifest konserlerini kaçırmışım, onları yalnız haberler ve videolardan takip edebildim ve çok sevdim. Ankara 6. Suç Ceza Hâkimliği, 7 Eylül’deki konser görüntülerini “milli güvenlik” ve “kamu düzeninin korunması” gerekçeleriyle erişime engellemiş. İnanın, o görüntüleri izledim ve bu yapılan “milli güvenlik” yorumundan çok korktum(!) Şayet o görüntüler bu endişeleri doğurabiliyorsa, ülkenin güvenliği açısından endişeye düştüm! Evvelsi gün öğrendik ki, aleyhlerine açılan dava sonuçlanmış ve “teşhir suretiyle hayasızca hareketlerde bulunma” suçlamasıyla yargılandıktan sonra grubun üyelerine ayrı ayrı 3 ay 22 gün hapis cezası verilmiş! Yobaz gazeteler ise haklarında hemen “Müslüman Türk toplumunda büyük tepki gören ahlaksız müzik grubu” şeklinde haberler düzenlemiş. Birbirinden güzel ve sempatik altı genç kızımız baskılar karşısında konserlerinin teker teker iptal edilişini izliyorlar. Dava konusu olan konser zaten +18 yaş grubuna hitap ediyordu. İlgilenen gider, ilgilenmeyen gitmez. Mesela grubun showları bana çok çekici geliyor ve eminim milyonlarca vatandaşımıza da öyle! Kime ne? Sormak istiyorum; Bir Rus, bir Fransız, bir Amerikalı, bir İngiliz, bir Brezilyalı, bir Arjantinli bu dansları izleyebilir de bir Türk mü izleyemez? Türklerin beyninde ne farklılık var da diğer dünya insanlarından daha farklı algılasınlar bu gösteriyi?
TELE 1’DEKİ MANİFEST YORUMLARI
Penguenlerin yaşamları ve “Yurtta en iyi pastırma nerede?” arayışlarına henüz girmeden önce, Tele1’den çok yerinde yorumlar dinlemiştim bu konuda: “Kapalı bir ortam. İster git ister gitme. ‘Başörtüsü zulmü kadının demokratik hakkını engellemektir’ diye 20 yıl boyunca konuşanlar şimdi şikayetçi mi oldular? Hanımefendilerin (Manifest) kıyafetini bilmiyorum, izlemedim. Umurumda da değil. Çünkü gitmedim. Ama bu işi meslek edinmiş cumhurbaşkanı danışmanları oturuyor, sana ahlaksız diyor, bilmem ne diyor. Demediğini bırakmamışlar kadına. Sana mı soracak ne giyineceğini? Soruşturma başlatıldı. Konserdeki dansları, figürleri, kıyafetleri çok konuşuldu. Manifest grubu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı resmen soruşturma başlattı”. Haber kanallarının, mantıklı bir şekilde özgürlükleri koruyan kendi yorumlarını haberle beraber çekinmeden vermelerini doğru buluyorum. Özellikle de sanatsal, toplumsal, cinsiyet temelli ve genel özgürlükleri ilgilendiren konularda!
CHP’den de talebim şu, Özgür Özel’in üç ay önce yaptığı gibi, Manifest’e açık destek verin. Bu vesileyle demokrasiyi bir daha anlamlarıyla herkese hatırlatın. “Herkes sadece benim onayladığım şeylere bakacak” dayatmacılığının bir sonunun gelmesi lazım! Bu konular bazen, CHP’nin yumuşak karnı olabiliyor. Mesela İBB’nin Yıldız Parkı restoranlarında 1994’te alkol yasaklandı ama bu kısıtlama hâlâ değişemedi!