H. Basri Özbey’in yazdığı “Kendi Ağzından Abdullah Öcalan” adlı kitapta (Kaynak Yay., 2. bs., 2014) günümüzde anımsanması gereken önemli ayrıntılar var. 1999’da yakalanmasının ardından sorgu tutanakları ve avukat görüşmelerindeki söylemlerine dayanıyor. Öcalan’ın yakalandıktan sonra devlet, Cumhuriyet, Atatürk ve bölgedeki aktörler Barzani, Talabani vd. hakkında sözlerinde birden köklü değişim (!) gözleniyor. Bu arada, kesinleşen hükmü anımsamakta da çoook yarar var: Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak! Eski TCK md.125’e göre idam cezası verildi.
- “Devlet topraklarının tümünü veya bir kesimini yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya devletin bağımsızlığını yıkmaya veya birliğini bozmaya veya devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir bölümünü devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleme” suçu.
(29.06.1999, Ankara 2 No’lu DGM; idam cezası 25.11.1999’da Yargıtay’ca onanarak kesinleşti.)
BÖLÜCÜ ÖRGÜT BAŞI ÖCALAN’IN 180 DERECE ÇARKLARI
- Devlet ve hizmet: “Ben zaten devletin yanındayım artık, ben zaten devletin bir eriyim. Bu devletin zaten iyiliği için çalışacağım.” “Eğer devlet bana hizmet imkânı verirse çok açık söylüyorum, inanılmaz gelişmeler ortaya çıkacak.”
- Atatürk ve Cumhuriyet: “Ben Cumhuriyetin kuruluşunu büyük bir kazanım olarak görüyorum. Kurucusu Atatürk’e en derin saygılarımızı, şükranlarımızı dile getiriyoruz.” “Bana göre Kürtlere Atatürk’ü yeniden tanıtmamız gerekiyor. Kurtarıcı diyoruz ama Kürtlere dincisi, tarikatçısı, Kürtçüsü hepsi düşman olarak belletmiştir.”
- Türklük ve kimlik tartışmaları: “Hiçbir milliyetçi Türk, kendini benden daha iyi Türk saymasın.”
- Barzani ve Talabani: “Barzani zaten mahalli bey gibidir. Onu herkes kullanır. Kendilerini her şekilde satarlar. Çok ucuza Türkiye’ye de yanaşırlar. Onlara lütfen inanmayın.”
- Kürt isyanları: “Atatürk zor bela Cumhuriyeti kurdu. Bu ayaklanmalar... İngiliz, İstanbul ve Irak bağlantılı düzenlenen şeyler... Bastırılmalarında özel bir Kürt düşmanlığı yoktur.”
Öcalan’ın İmralı’daki sözleri, o güne dek söylemlerinden keskin dönüş nedeniyle PKK tabanında da büyük tepki uyandırmıştı. Silahlı çatışmalar ve şehitler için ne dedi? Bölücü Öcalan, mahkemede silahlı çatışmaları “anlamsız bir süreç” olarak niteledi ve devletle iş birliği yapmaya hazır olduğunu kezlerce vurguladı. “Büyük Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’ne hizmet etmek, acılarımı biraz olsun hafifletecektir” de dedi. Silahlı mücadeleyi artık araç olarak görmediğini; tersine PKK’yi Türkiye’nin bölgesel çıkarları, özellikle Barzani ve Talabani’ye karşı kullanabileceğini belirtti.
Şehitler hakkında: Yaşamını yitiren asker ve polisler için “Bu vatanın evlatları” nitemini kullandı, dökülen kandan üzüntü duyduğunu ve barışın bu kişilerin anısına borç olduğunu savundu.
Ancak bu söylemler, doğal olarak şehit ailelerince içtenliksiz bulundu ve büyük tepkiyle karşılandı.
Uyuşturucu madde ticareti: Öcalan, uyuşturucu ticareti konusunda doğrudan “Talimat verdim” demese de PKK’nin bu işten gelir elde ettiğini dolaylı yoldan itiraf etti: “Uyuşturucu bir insanlık suçudur ancak kimi örgüt temsilcilerimiz uyuşturucu kaçakçılarından ‘bağış’ adı altında para almış olabilirler. Avrupa’da ve yurtdışında bu işe yaygın olarak katılanlar olabilir.” Ancak iddianamede PKK’nin ana gelir kaynağının uyuşturucu yollarının denetimi olduğu ayrıntılarıyla belgelenmişti.
Ailelerden özür: Mahkemede bulunan şehit ailelerine seslenerek, yaşanan acılardan üzgün olduğunu ve barışın sağlanmasıyla bu acıların dineceğini söyledi. Devlete karşı kalkışmanın yanlış olduğunu, artık “Devletin bir eri” olarak hizmet etmek istediğini belirterek bir tür kurumsal af dileme yoluna gitti. Hükümlü teröristbaşının bu çarkları (takiyeleri!) yazar Özbey tarafından “teslimiyetin ve ihanetin kanıtı” olarak yorumlanırken o dönemde “stratejik manevra” olarak da görüldü. Şimdilerde, başa dönerek emperyalizm güdümünde iktidar desteği ile tehditle ve masada gene bize bölücülük dayatıyor. Nereeeden, nereye?! Ulusumuz bu ihanete asla izin vermeyecektir!