Tutuklanırsam ‘paşalar gibi yatarım’ diyen sanatçımız dakikalarca alkışlandı

Tepebaşı Belediyesi’nce her ayın ilk cumartesi günü Eskişehir’in aydınlanma yürüyüşüne armağan edilen “Kent ve Kültür Söyleşileri”nde bu kez Tarık Akan’la birlikteydik.
“Kent ve Sinema” konulu söyleşiyi açan Belediye Başkanı Ahmet Ataç dedi ki: “Sadece başarılı bir sinema sanatçısı değil, aynı zamanda bir aydın, gerçek bir Atatürkçü ve Cumhuriyetin devrimci ilkelerini ödünsüz savunan bir yurtseverle buluştuğumuz için çok mutluyuz.”
Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’ni dolduran Eskişehirlilerin “özlem” alkışlarıyla karşıladığı Akan’a ilk sorumuz, “sinemamızın hali”ni de içerecek şekilde “Ne olacak bu memleketin hali?..”
Toplumda ilgi görenler arasındaki yerini “sinemaya borçlu” olduğunu, çünkü bu sanatın özellikle oyuncuları meşhur ettiğini belirten sanatçımız, “toplumcu”luğunun öyküsünü de şöyle özetledi: “Hiç politikacı olmadım ama halka mesaj veren, yurduma yararlı projeleri önemseyen bir kimliği sanatıma daha çok yakıştırdım.”
Peki, neydi bu sanatçı kimliği? Sinema yaşamına nasıl yansıyordu?
“Dört yıldır çalışmıyorum” diyerek “dünya görüşünü yayma”yı amaçladığını belirten Akan, konuşmasını özetle şöyle sürdürdü:
“Düşüncelerimi kimseden çekinmeden söylüyorum. Daha fazla Atatürkçü olmanın, özgür bir ülkede yaşama isteğimin sakıncalı sayılmasına asla inanmıyorum. Laiklik ve demokrasiyle birlikte Cumhuriyetin tüm erdemlerine ve bağımsızlığımıza göz koyanlara karşı mücadele etmek, tüm sanatçılarla birlikte sinemacıların da sorumluluğudur.”
Tarık Akan’a göre kentsel yaşamda kültür ve sanatın giderek unutulmasındaki temel neden Atatürkçülükten ve kazanımlarından hızla uzaklaşılması... “Sağ politika kültür ve sanatı öldürüyor. Vaktiyle 8 sineması, 2 tiyatrosu olan Kars’ta bile tek sinema kalmış! Bütün kentlerimiz aynı durumda” diyen Akan, Eskişehir’in farkını ise şu nedene bağladı: “2 Atatürkçü belediye başkanı çağdaş uygarlık yolunda ve halkın desteğiyle ödünsüz yürüyorlar...”
Akan, nefeslerini tutarak dinleyen Eskişehirlilerin dakikalarca alkışlamalarına neden olan konuşmasını şöyle tamamladı: “Gelecek kuşaklara yükümlülük içinde sürdürdüğüm bu mücadele gideceği yere kadar gider… Konuşmalarımdan ötürü tutuklanırsam da tutuklanırım; gider paşalar gibi yatarım...”